KENDİ DİLİYLE BEYOĞLU

YÖNTEM / BAŞLIKLAR / ANAHTAR KELİMELER

Beyoğlu’nda yapılan araştırmada bugünün bilgisi niceliksel araştırma yöntemleri ile elde edilirken, bir yandan da Beyoğlu’ndaki dönüşümün tarihsel bilgisi derinlemesine görüşmeler ve sözlü tarih aktarımları yoluyla ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.

SÖZLÜ TARİH - DERİNLEMESİNE GÖRÜŞMELER

19. yüzyılda kentin yeni modern merkezi olarak gelişen ve geleneksel merkezden ayrışan Beyoğlu’nun toplumsal ve mekânsal dönüşümü dönemler itibarıyla incelendi, farklı ölçeklerden gelen ve kent mekânının dönüşümünü belirleyen dinamikler sorgulandı. Beyoğlu’nun sosyo-mekânsal dönüşümü incelenirken hem kentin bütününü etkileyen hem de Beyoğlu’nun öznel koşullarından kaynaklanan dönüşüm dinamikleri bir arada ele alındı. Bu uzun tarihsel analiz önemli kırılma noktaları bağlamında dönemleştirilerek aktarıldı. Hem literatürden hem de alan araştırmasından elde edilen bilgilerle sınırları çizilen bu dönemlerin belirlenmesinde önemli tarihsel kırılmalar ve kopuşlar, bir yandan da bir sonraki döneme izlerini taşıyan süreklilikler dikkate alındı.

BEYOĞLU’NDA YAŞANAN SOSYO-MEKÂNSAL DÖNÜŞÜMDE ÖNEMLİ KIRILMA NOKTALARI: SÜREKLİLİKLER VE KOPUŞLAR

Beyoğlu’ndaki dönüşümü anlayabilmek için kırılma noktalarının farklı sektörlere etkisi incelendi. Bu kırılmalar hem farklı sektörlerin örgütlenmesini hem de toplumsal ilişkileri etkiledi; sonuç olarak Beyoğlu’nda günlük yaşam ve farklı mekânların kullanım biçimleri kaçınılmaz olarak dönüştü. Kırılma noktalarının her alanı aynı şekilde etkilemesi söz konusu değil; dolayısıyla bazı alanlarda önemli süreklilikler olmasına rağmen diğer alanlarda daha radikal kesintiler ve değişimler ortaya çıktı.

Ele aldığımız sektörler şunlar: Yeme-İçme-Eğlence Sektörleri, Sanat ve Kültüre İlişkin Sektörler, Turizm Sektörü, Ticaret (Alışveriş Mekânları), Üretim Sektörü ve Emlâk Sektörü

Beyoğlu’na yönelik araştırmaların, incelemelerin sayısı oldukça yüksek. Ancak bu çalışmaların pek çoğunda geçmişe yönelik nostaljik bir bakış açısının bulunduğu ve adeta bir “kayıp cennete” öykünme olarak adlandırılabilecek anlatıların öne çıktığı söylenebilir. Son dönemlerde “hafıza mekânları” kavrayışıyla yapılan çalışmalar tarihsel analize ciddi bir katkıda bulunmakla birlikte, bir yandan da herkesin bir biçimde belleğine yerleşmiş bu mekânlara ve çok sık anlatılan hikâyelere yapılan vurgu, Beyoğlu’nun farklı dönemlerinde yaşanmış hayatların zenginliğini ve izlerini belirsizleşmekte. Bizim bu araştırmayla yapmaya çalıştığımız esas olarak bu izleri takip ederek Beyoğlu’nu sürprizli ve çekici kılan, herkese kıyısında bir yer sunan kimlik özelliklerini ve bu özelliklerin sürekliliğini ve kalıcılığını sağlayan unsurları keşfetmek.

Bütün bu çalışmalardan sonra Beyoğlu’nun hikâyesini anlatmakta yararlandığımız beş ana hat ortaya çıktı. Görüşmelerden gelen bilgilerden süzülerek elde edilen bu ana hatlar, dönemlerin içindeki değişimlerin nasıl gerçekleştiğini ve bu kırılma noktalarında hangilerinin zarar gördüğünü; hangilerinin aktarılabildiğini görmek açısından yararlı oldu. Bu çevrimiçi sergide bu ana hatların izleri sürülecektir.

SEKTÖRLER, DÖNEMLER, TEMALAR

19. yüzyılda kentin yeni modern merkezi olarak gelişen ve geleneksel merkezden ayrışan Beyoğlu’nun toplumsal ve mekânsal dönüşümü dönemler itibarıyla incelendi, farklı ölçeklerden gelen ve kent mekânının dönüşümünü belirleyen dinamikler sorgulandı. Beyoğlu’nun sosyo-mekânsal dönüşümü incelenirken hem kentin bütününü etkileyen hem de Beyoğlu’nun öznel koşullarından kaynaklanan dönüşüm dinamikleri bir arada ele alındı. Bu uzun tarihsel analiz önemli kırılma noktaları bağlamında dönemleştirilerek aktarıldı. Hem literatürden hem de alan araştırmasından elde edilen bilgilerle sınırları çizilen bu dönemlerin belirlenmesinde önemli tarihsel kırılmalar ve kopuşlar, bir yandan da bir sonraki döneme izlerini taşıyan süreklilikler dikkate alındı.

BEYOĞLU’NDA YAŞANAN SOSYO-MEKÂNSAL DÖNÜŞÜMDE ÖNEMLİ KIRILMA NOKTALARI: SÜREKLİLİKLER VE KOPUŞLAR

Beyoğlu’ndaki dönüşümü anlayabilmek için kırılma noktalarının farklı sektörlere etkisi incelendi. Bu kırılmalar hem farklı sektörlerin örgütlenmesini hem de toplumsal ilişkileri etkiledi; sonuç olarak Beyoğlu’nda günlük yaşam ve farklı mekânların kullanım biçimleri kaçınılmaz olarak dönüştü. Kırılma noktalarının her alanı aynı şekilde etkilemesi söz konusu değil; dolayısıyla bazı alanlarda önemli süreklilikler olmasına rağmen diğer alanlarda daha radikal kesintiler ve değişimler ortaya çıktı.

Ele aldığımız sektörler şunlar: Yeme-İçme-Eğlence Sektörleri, Sanat ve Kültüre İlişkin Sektörler, Turizm Sektörü, Ticaret (Alışveriş Mekânları), Üretim Sektörü ve Emlâk Sektörü

Beyoğlu’na yönelik araştırmaların, incelemelerin sayısı oldukça yüksek. Ancak bu çalışmaların pek çoğunda geçmişe yönelik nostaljik bir bakış açısının bulunduğu ve adeta bir “kayıp cennete” öykünme olarak adlandırılabilecek anlatıların öne çıktığı söylenebilir. Son dönemlerde “hafıza mekânları” kavrayışıyla yapılan çalışmalar tarihsel analize ciddi bir katkıda bulunmakla birlikte, bir yandan da herkesin bir biçimde belleğine yerleşmiş bu mekânlara ve çok sık anlatılan hikâyelere yapılan vurgu, Beyoğlu’nun farklı dönemlerinde yaşanmış hayatların zenginliğini ve izlerini belirsizleşmekte. Bizim bu araştırmayla yapmaya çalıştığımız esas olarak bu izleri takip ederek Beyoğlu’nu sürprizli ve çekici kılan, herkese kıyısında bir yer sunan kimlik özelliklerini ve bu özelliklerin sürekliliğini ve kalıcılığını sağlayan unsurları keşfetmek.

Bütün bu çalışmalardan sonra Beyoğlu’nun hikâyesini anlatmakta yararlandığımız beş ana hat ortaya çıktı. Görüşmelerden gelen bilgilerden süzülerek elde edilen bu ana hatlar, dönemlerin içindeki değişimlerin nasıl gerçekleştiğini ve bu kırılma noktalarında hangilerinin zarar gördüğünü; hangilerinin aktarılabildiğini görmek açısından yararlı oldu. Bu çevrimiçi sergide bu ana hatların izleri sürülecektir.

ALINTILAR

CUMHURİYET ÖNCESİ DÖNEM (19. YÜZYIL - 20. YÜZYIL İLK ÇEYREĞİ)

 

1800’lerden…

… tabii ki burada elçilikler var, elçiliklerde çalışanlar o civarda oturuyor… Yabancı okullar var, Alman okulu var, Fransız okulu var o var, bu var vesaire. Bütün bunlar da çevreyi renklendiren bir hikâye.

(Yayıncı-3, erkek)

#çeşitlilik #okullar

İlgili tarihsel konular

 

 

1800’lerden…

Biraz eskiye dönecek olursak, Osmanlı modernleşme sürecinde, Galatasaraylı olduğum için söylemiyorum ama Beyoğlu’nun biçimlenmesinde ve yapısında çok önemli bir etkisinin olduğunu düşünüyorum. Çünkü Galatasaray kurulduğunda, 1860’larda… ilk defa Galatasaray lisesinde Rumu, Ermenisi, Yahudisi vs işte Bulgarı hatta başka ülkelerden bir takım farklı insanlar, dini ayrım falan gözetmeden, eğitim veriliyor olması. Tabii ki böyle bir ortam, hatta kiliseler aforoz ederiz diye tehdit ediyorlar. Ruslar karşı çıkıyor… yani çok ciddi kesimlerden ciddi tepki alıyor… çeşitli dinlerden insanların bir arada okumasına karşı çıkılıyor. Bayağı çatışmalı bir süreç… eğitim kadrosu içinde de bayağı Paris komününün önde gelen isimleri var hoca olarak. İspanya iç savaşından insanlar oradan kaçıp buraya geliyorlar yani savaş bittikten sonra… tabii o oluşum sürecinde öyle bir yapının, kültürel olarak kendi çevresini yönlendirme meselesi çok önemli, bir gelenek yaratıyor tabii, hala da o geleneği yiyoruz. Kırılma noktaları yaşanıyor ama bir türlü şey olmuyor. Bir şeyler de sürüyor, ilişkiler falan hala da o gelenek var kısmen. Tabii o da tükeniyor o da ayrı.

(Belgeselci, erkek)

#çeşitlilik #gayrimüslimler

İlgili tarihsel konular

 

 

1800’lerden…

…özellikle Osmanlı modernleşmesi, Cumhuriyet modernleşmesi ve Galatasaray lisesinin özellikle o çevrede çok önemli bir dinamiği oluşturmuş olduğunu düşünüyorum… Beyoğlu’nun Galatasaray lisesi, Alman lisesi, Avusturya lisesi kısmen Atatürk Erkek lisesi, Sainte Pulcherie vs tüm bu okullarla çevrili olduğunu düşünün… Protestan kilisesi, Ortodoks kilisesi, Katolik kilisesi vs bütün bu çevrenin ve okulların ihtiyacına cevap verir bir yapıyı korumak zorundaydı, ekonomik olarak da, kültürel olarak da öyle. Dolayısıyla biraz da onu sürekli kılan Beyoğlu’nu o karakteri ile sürdüren o oldu, hala da öyle devam ediyor.

(Belgeselci, erkek)

#çeşitlilik #okullar

İlgili tarihsel konular

 

 

1800’lerden…

Tepebaşı denen yerdi yani Kasımpaşa tepesinin başıydı. Bir de orası silme mezarlıktı. Zaten Levantenlerin dilinde ya da Fransızca diyelim orası Petit de Champ’tır. Nazım Hikmet'in Memleketimden İnsan Manzaraları adlı beşinci kitabında geçer. Orada bu yer ile ilgili birkaç dizesi vardır. Pötişam ( Petit champ) aslında tam adıyla ‘Petti De Mort’ yani ‘Ölülerin Küçük Tarlası’ demektir. Kasımpaşa'dan yukarıya kadar bütün yamaç mezarlıktı. Müslüman mezarlığıydı. Luciari adında bir adam vardır. 18.yüzyılda İstanbul'a gelmiş ve çok olağanüstü gravürleri vardır ve çok tanınmış biridir, Tepebaşını ilk o resmeder. Çevreye yavaş yavaş yerleşim gelmeye başlıyor, mezarlığın bir kısmı gidiyor ve tabii asıl önemli olan şey benim açımdan tabii oraya Şehir Tiyatrosu’ndan önce bir tiyatro kurulması. Bir de 1918'de sinema açılıyor. Orası da Tepebaşı, Meşrutiyet Caddesi’dir. O tiyatronun dekorları yazın hava çok sıcak olduğunda tabi havalandırma da olmadığı için dekorlar çocuk bahçesinde imal edilirdi. Tiyatro personeli orada keser, çakar, boyar ve dekor yaparlardı. Çocuklar için izlemesi çok güzel ve değişik bir manzaraydı. Oraya toplanır adamların çalışmasını seyrederdik. Sonra tabi sinema kapandı. Ben sadece Şehir Tiyatrosu halini biliyorum. Çocuk sahnesi de oradaydı. Dolayısıyla oraya çok giderdim.”

(Sinemacı-3, erkek)

İlgili tarihsel konular

 

 

 

1923-1970 / BEYOĞLU’NDA BÜYÜK DEĞİŞİM - GAYRİMÜSLİMLERİN AYRILMASINA NEDEN OLAN POLİTİK GELİŞMELER

 

1930’lar

Onuncu Yıl kutlamalarını hatırlıyorum. 1933’te biz Miramar’dayız. O zaman balkondan aşağı bakıyorum. Galatasaray öğrencileri geçiyor. Beyaz giyinmiş, beyaz plastik ayakkabılar ve kuzenim var aralarında bana el sallamıştı çok net hatırlarım, onuncu yıl kutlamasıydı.

(İşletme sahibi, erkek)

#gelenekler

İlgili tarihsel konular

 

 

1930’lar, Beyoğlu’nda emek hikayeleri

[1930’lar] Ben geldiğimde bir burası, Ermeni Haçık Usta Meyhane. O zamanki meze ne, cips, patates, kuruyemiş, bira. Başka bir şey yok. Yan taraf da Dikran Usta. 1948’de, 18’im… 48 lira para biriktirdim… O zaman kömürlü tren var. 2 gece 3 gündüzde İstanbul’a geliyorduk. Tak tak, tın tın… 32 lirasını verdim, bindim trene. Elimi cebime attım 16 lira para var. İleriye bir baktım ki suyun üstündeki vapurmuş. Ne bileyim ne olduğunu? Öyle bir şey duruyor orada. Herkes biniyor. Ulan, dedim, bu kadar adam boğuluyorsa ben de boğulayım… 25 kuruş verdim bindim ama nereye gidiyoruz? Karaköy’e geçmişiz biz… Şimdi ben Sait Paşa Geçidi’ni arıyorum. O zaman telefonun yok, hiçbir şeyin yok… Ona buna sordum... İleriye doğru bir baktım ki taksici Taksim, Galatasaray, Taksim, Galatasaray, diye bağırıyor. Dolmuş taksi işte… Ben dedim Sait Paşa Geçidi varmış, oraya gideceğim. Atla delikanlı dedi. 50 kuruş verdim. Kapının önünde beni indirdi. Oradan doğru girdim içeriye. Bir de baktım iki tane beyaz ceketli adam var. Böyle yüksek masalar var, sandalyeler var filan. Temizlik yapıyorlardı. Girdim içeriye, kim dedim, buranın patronu? Köşede böyle şişman bir adam, dediler, o. Gittim, selamün aleyküm dedim. “Ben Erzincan’dan geliyorum. Şaban Ağa’nın torunuyum, Sıddık’ın da oğluyum” dedim. Sanki babamı, dedemi tanıyor da… Öyle söyledim. Dedi ki: “Ne edeyim lan!” Öyle aksi ki… Çalışmaya geldim, dedim… Neyse, gittim, bana bir önlük verdiler. Bir tencere su kaynıyor, sabunu köpürtüp tabakları yıkıyorum. 20, 30 tabağı yıkayarak çalışmaya başladık... Abi dedim, benim hiç yatacak yerim yok, dükkânın köşesinde ben yatayım dedim. Dört tane sandalyeyi yan yana koydum, yedi ay o sandalyelerin üzerinde yattım...

(Bayram Aydındoğan)

#ustalık çıraklık

İlgili tarihsel konular

 

 

1940’lar - 60’lar terzilik

Şimdi İzzet Ünver takım dikiyordu, palto dikiyordu, en iyi ustaydı o zaman. Onun yanında büyük Kirkor vardı, küçük Kirkor vardı, muhtelif kalfalar, Salamombali vardı şimdi bunlar... üçer beşer tane yapıyorlardı ve toplamı haftada 50-60 takım elbise teslim ediliyordu. … Daha sonra benim yetiştirdiğim çocuklar da Türk çocuklar, Anadolu’dan gelmiş çocuklar, hep kendim yetiştirdim.

(Terzi-1, erkek)

#ustalık çıraklık

İlgili tarihsel konular

 

 

1940’lar, pastane

Nisuaz çok daha önceki dönemdi. Markiz çok önemliydi. Markiz Tepebaşı’ndaydı ve en iyi zamanı Tepebaşı’ndaki zamanıydı. Büyük Londra Otel’in sırasındaydı yeri. Sonra 1954’te caddeye geçmiş.

(İşletme sahibi, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1940’lar, çeşitlilik

[1940’lar]…Beyoğlu çocukluğumda daha ferah bir yerdi. Hem Levantenlerin hem de azınlık mensuplarının yaşadıkları aynı zamanda karışık da bir mekândı. İstanbul'un yerleşim yerleri konuşulduğu zaman Balat, Hasköy gibi yerlerde Yahudiler, Samatya ve Kocamustafapaşa gibi yerlerde Ermeniler vardı. Asmalımescit daha karmaşık bir yerdi, herkes otururdu. Levantenler, Yahudiler, Rumlar, Ermenilerin yaşadığı bir yerdi. Müslümanlardan pek oturan yoktu daha çok esnaflık yaparlardı; tabi bu da bildiğiniz gibi tarihsel nedenlerden dolayı böyleydi… büyük yerleri elçiliklere vermişler. Galata'dan beri her milletten insanın yaşadığı bir yerleşim merkezi olmuştu. Bizim mahallemizde bir muhallebici vardı, Bulgar göçmeni idi, dükkânının adı Toma’ydı. Müslüman değildi, orada ne işi vardı bilemiyorum ama demek ki oraya gelmiş. Eski beyaz Ruslardan kalmaydı…

(Sinemacı-3, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1940’lar Sinemalar

Taksim’de Taksim Sineması vardı. Yanında da Maksim vardı, Maksim gazinoydu, Taksim sinemaydı. O zaman Türkiye’de filmler fazla yoktu. Ancak Muhsin Ertuğrul’un rejisörlüğünü yaptığı filmler vardı. Orada en çok oynayan filmler, Mısır filmleriydi. İstiklal’e girince en soldaki sinema Lale Sineması’ydı, beş on sene sonra karşısında açılan iki sinemanın biri Fitaş, biri Dünya’ydı. Lale’yi bir sokak geçerseniz köşedeki binada Yıldız Sineması vardır. Her sinemanın oynattığı filmler farklıydı Lale’de daha ziyade Worner Bros’un filmlerini oynatırdı. Çünkü her bir filmi yapan stüdyolar büyük tröstlerdi. Öyle film yaparlardı ki ben ağlayarak çıkardım filmden. Bizim sinema, Yeşilçam zibidinin zibidisi kalır. Yeşilçam bir Muhsin Ertuğrul’a sahip çıkamadı. Yıldız Sineması da İngiliz filmleri gösterirdi… Yıldız’ı geçiyorsunuz soldan orada tek bir sinema var ortada Saray Sineması’nın karşısında Alkazar Sineması. Alkazar Sineması’nın özelliği o zaman meşhur filmler vardı, 20 kısım, 25 kısım filmler. Bunlar iki üç saat sürer. Bunlar tek film ama uzun sürer, kovboyu var, Kızılderili’si var… Mesela Kırık Ok… Şık’ta da o tip filmler oynardı. Yüzbaşı Amerika. Alkazar’ı geçerken lütfen sağa bakalım. Sağa baktığımız zaman Türkiye’nin, Beyoğlu’nun en güzel sineması Saray’ı görürüz. Saray Sineması’nda konser verilirdi. Bu sinema öyleydi ki, bir parter vardır, koltukların üstünde yarım gelen bir balkon vardır, orası da pahalıdır. Bir de ikinci balkon vardır. Diğer salonlarda ikinci balkon yukarıdadır. Saray’ınki ise hemen hemen sahneyle karşılıklı. Münir Nurettin Selçuk orada konser verirdi. Saray Sineması’nda Fransız filmleri oynardı. Mesela Brigitte Bardot’un filmleri. Saray Sineması’nın orada meşhur Saray Muhallebicisi vardı. Saray Sinemasını geçtiniz orada bir sokak var, o sokakta en eski sinemalardan biri vardır, birinci Emek sineması. Oradan aşağı inerseniz dipte Emek’in sağında köşede Ar Sineması vardı. Emek’te çok güzel filmler oynardı. Her bir stüdyonun seçilmiş filmleri oynardı. Orada tiyatro da oynardı. Oradan postaneye doğru iniyoruz. Şark Sineması vardı. Bu sinema daha avama hitap eder. Yavaş yavaş Ses’e geliyorsunuz. Orada Sururi ailesi oynar. Lütfullah Sururi, Ali Sururi. Sonradan o Şark Sineması isim değiştirdi adı Lüks oldu. Onu geçiyorsunuz Sümer Sineması vardı. Geliyoruz Elhamra. Elhamra Sineması vardır orada. Sonradan orada tiyatro da oldu. Sururiler orada tiyatro yapmaya başladılar. Muammer Karaca solda.

(Bankacı, erkek)

#çeşitlilik #canlılık

İlgili tarihsel konular

 

 

1940’lar Sinemalar

40'lı yıllardan beri işletmeciler filmlerini tek tek satın almazlardı liste halinde alırlardı. Örneğin Metrabol’ün, Kolombiya’nın, Paramount’un  listeleri vardı, Fransızların listesi vardı ki, bu genellikle Fransız-İtalyan ortak yapımı olduğu için onların listeleri birleşirdi zaten… Bu listelerin başına lokomotif denen çok çekici, çok önemli değerlerden daha iş yapacak bir film yerleştirilirdi. Böyle listelerde iki üç tane lokomotif vardı arkasında da 25-30 tane ikinci, üçüncü sınıf filmler vardı, bunların bir kısmı yapım olarak çok aşağıdaysa piyasaya çıkmazdı bile ama buna rağmen listeyi almak zorundaydınız. O yüzden de sinemayı işleten mesela İpekçi ailesi … satın aldıkları listeyi kendi sinemalarında gösterirlerdi. Diğer işletmeciler de aynı şeyi yaparlardı. Aldıkları listeyi gösterirlerdi. Örneğin çocuk filmleri okul tatillerinde, aşk filmleri ayrı zamanlarda gibi yani filmin cinsine göre vizyona çıkış tarihi belirlenirdi. Mesela Fransız filmleri Saray sinemasında gösterilirdi çünkü onun ithalatçısı Saray sinemasını işletirdi ve dolayısıyla o filmler orada gösterilirdi … En güçlü olanlar diyelim hem ithalatçı hem işletmeciydi. Ama bazıları sadece sinema sahibiydi, ithalatçılar ile anlaşıp sinemalarında filmler gösterirlerdi… İnsanların alışık olduğu sinemalar var mıydı; hiç sanmıyorum. Beğendikleri filmlere giderlerdi. Kovboy filmlerini sevmeyenler o filmlerin gösterildiği sinemaya gitmezlerdi. Aşk filmlerinin gösterildiği sinemaya giderlerdi. Çünkü çok fazla sinema vardı.

(Sinemacı-3, erkek)

#çeşitlilik #canlılık

İlgili tarihsel konular

 

 

1940’lar Sinemalar

[1940’lar] Sinema zevki, arzusu nasıl başladı tam bilemiyorum ama Karaca Tiyatrosu olan yerde pazar sabahları çocuk filmleri gösterilirdi ve babam her pazar sabahı beni oraya götürdü. Orada Charlie Chaplin’in kısa filmleri gösterilirdi. Orada onlarcasını izlemişimdir. Sanırım Tatvan'da yaşayan bir çocuğa göre sinemayı sevmek için uygun bir yerdeydim. Luchino Visconti vs gibi yönetmenlerin filmlerini izlerken arkadaşlarımla bu filmler diğerlerinden daha iyi diye daha lise yıllarımızda tespit etmiştik. Fransız Kültür Merkezi, Tepebaşı’nda İngilizlerin bir yeri de vardı ve buralara gidip bildiğiniz dillere göre İngilizlerden, Fransızlardan sinema dergilerini alıp okurduk. Sinema dergisi okuma, sinemayı öğrenme arzusu vardı ve düşünün tüm bunlar televizyonsuz, bilgisayarsız, internetsiz bir ortamda oluyordu. 16-18 yaşlarında bir gencin sinemaya ilgi duyması, yabancı sinema dergisi tespit edip okumaya çalışması ender şeylerden biriydi.

(Sinemacı-3, erkek)

#çeşitlilik #canlılık

İlgili tarihsel konular

 

 

1940’lar Kitapçılar

Beyoğlu’nda Müslüman-Türk kitapçı ilk başlarda yok gibi, sonra olan bir şey. İmparatorluk döneminde, hatta cumhuriyetin ilk yıllarında bile böyle bir şey yok yani. Burada herhalde ilk açılan, caddede ilk açılan Müslüman-Türk diyelim, tırnak içinde söylüyorum, o kimlik anlamında söylüyorum, herhalde Necdet Sander’in kitabevidir, Sander Kitabevi’dir herhalde .... Galatasaray’da, bu şimdi Galatasaray’da bir ara Mado filan vardı, sonra kapandı galiba o, lisenin çaprazında.

(Sahaf, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1940’lar, çeşitlilik

Annem Nişantaşı’nda doğuyor… Judith Ferrara. Orada doğuyor ve babamla yine Beyoğlu’nda bir arkadaş davetinde tanışıyorlar… annem Musevi, İspanyol yahudisi. …Babası Müdde-i Umumi imiş, İstanbul başsavcısıymış. Nişantaşı’nda doğuyor büyüyor işte, Beyoğlu’nda babamla tanışıyor ondan sonra tabii biri Yahudi biri İngiliz Protestan iki aile de istemiyorlar, onlar da kaçıyorlar, şeyde İngiliz sefaretinde evleniyorlar… Ondan sonra hiçbir ödenek alamadıkları için ailelerinden, para da yok, Beyoğlu’nda bir ev tutuyorlar. Tuttukları evin sonradan genelev olduğunu anlıyorlar. Baya bir trafik varmış evde, giriş çıkış filan neyse bir sene sonra anneannemin evine yerleşiyorlar… 1940-45… o zamanlar işte anlattıkları o Rejanslar, Cercle d’Orientler, Tokatlıyanlar ve oradaki partiler, konserler, yılbaşı partileri...

(Restoratör, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1940, çeşitlilik

[1940’lar] ...Şimdi burada Galata çevresi ve Galata Kulesi, burada… Levantenler oturmaya başladı. Levantenler ne demek, Hıristiyan fakat Katolik mezhebinden olan, Rumlar da vardı, Fransızlar da vardı. Özellikle Fransızlar Fransızca konuşuyorlardı… Benim hatırladığım, çocukluğum tabii, burası da bütün İstanbul gibi böyle ağaçlık, yeşillik olan alanlar vardı ve devamlı oynuyorduk. O Aynalı Çeşme’de doğdum, orada çeşmeler vardı.

(Öğretmen, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1940’lar, Konut alanları, yaşam alanları

[1940’lar] Gazete kıraathanesi halkın gittiği popüler bir yerdi. Orayı neden hatırlıyorum çünkü bizim evimize iki adımlık yerdeydi. Biz evde kömürle ısınırdık. Her yılın eylül ayında kömür sipariş etmek için bu kıraathaneye giderdik. Burada aracılar vardı ve o kıraathanede mekân eylemişlerdi. O kıraathanede buna benzer başka işler de yapılırdı. Capcanlı çok yaşayan bir yerdi. Yine o sokağın içinde bir şarap imalathanesi vardı adı da ‘Dona’ şaraplarıydı. Şarap imal ediyorlardı, üstelik de kapılar açıktı ve dolayısıyla bütün sokak şarap kokardı. Bunu unutmak mümkün değil.

(Sinemacı-3, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

1940’lar

[1940’lar] Bayramlar derseniz, o Hristiyan aile Cumhuriyet Bayramlarına nasıl çıkardık biliyor musunuz? Taksim’de Etap Marmara’nın olduğu yerde bir kıraathane vardı. Evet üç katlı bir kıraathane, o kıraathaneye yer bulmak için en üstte, bayrak ve asker görmek için sabahın 4’ünde yola çıkardık. Çünkü vasıta yok, taksi yok, dolmuş yok, tramvay yok. Yürüyerek elimizde fenerlerle, çocuğuz, maytaplar… Geliriz, en önde bayrak ve asker göreceğiz diye en önde yerimizi alırdık. 40’lı yıllarında

(Takı tasarımcısı-2, erkek)

#gelenekler

İlgili tarihsel konular

 

 

1940’lar

Hatırlıyorum mesela zerzevatçı kapıdan geçerdi, at sırtında küfe içinde zerzevat satıyor, ama doğru insanlardı. Yoğurtçu sırtında taşır iki teneke dört teneke öyle, o da kiloyla satar efendi efendi. Hatta şöyle söyleyeyim size, paskalyalarda Paskalya’nın yumurtaları ben akademi yıllarındayken bile arabayla satılır ve onlar bir kumar aracı gibi kim kırarsa yumurta onun oluyor. Böyle, fakat onlar kaldırıldı yok, yani bunlar Hristiyan adeti oldu. Sonra yine Noel’de çocuklar, Hristiyan çocuklar ellerinde fenerlerle kapı kapı Hristiyan kapılarını çalar, onlar biliyorlar, mahallenin çocukları. Onlara para verilirdi, bir şarkı söylerlerdi bilmiyorum tabi şarkılarını. Böyle güzel bir ortam içinde büyüdük. Tabi ki bugün ki ortamla şimdiki düşündüklerimiz hiç bağdaşmıyor.

(Takı tasarımcısı-2, erkek)

#gelenekler

İlgili tarihsel konular

 

 

1940’lar Beyoğlu’na çıkmak

[1940’lar] Şimdi, annem tiyatro meraklısı bir kadın. Güzel Rumca bilirdi. Bütün arkadaşları Rum’du. Bunlardan bir tanesine ben hafif aşık gibiydim, Hristina Teyze, teyze ama yani. O hele yas elbisesi giydiği zaman da bayılırdım, siyah elbise giydiğinde. Çok sık gelir gidilirdi. Nikâh şahidim de onun, Hristina’nın annesiydi. Pamuk Hanım, ama Pambuk Hanım denirdi.. Fotoğrafı var, ufak tefek bir hanımdı. Benim nikâh şahidimdi. Beyoğlu, bir de tek oğlan olduğum için biraz fazla, annenin özeni üstümdeydi çok. Pek şık giydirirdi. Enstitü mezunu bir hanım. Diker, artık böyle, o çocukluk resimlerim bir âlem hepsi. Onunla Beyoğlu’na çıkılırdı, Beyoğlu’na “çıkmak” diye bir şey vardı, yani Beyoğlu’na çıkılırdı. E tabii çok farklı bir yerdi.

(Tiyatrocu, sahne tasarımcısı, erkek)

#gelenek

İlgili tarihsel konular

 

 

1940’lar, genelevler

[1940’lar] Bizim zamanımızda İstiklal caddesinin paraleli genelevdi… Ağa camiden girip sağa sola yürüdüğünüz zaman şimdi oralar hala var evlerde ama resmi olarak genel evdi… Abanoz Sokak. Bizim zamanımızda öyleydi, 60-70’ler sonra hangi yıl bilmiyorum sonra Alageyik sokağa taşınıyor.

(Belgeselci, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1948, Baker mağazası

Mesela giysi satan Baker vardı, hanım giysileri satan bir yer. Karlman Pasajı vardı. Karlman Pasajı buradan Galatasaray’a giderken sol kolda.

(Takı tasarımcısı-2, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1950’ler, terzilik

Giyim her zaman çok dikkat edilen bir şeydi. Mesela evlere terzi gelirdi. Ondan sonra hatırlıyorum ilk pantolonlar çıktığında, bir terzi gelirdi bize, “pantolonu benden iyi diken yoktur” falan derdi. Bana pantolon dikmişti ama beğenmemiştim. Hatırladığım terziler ve terzi isimleri vardı onları size söyleyebilirim mesela Fegara vardı İstiklal'de bir de Stangali. Bir de Alis Behar vardı. Stangali Galatasaray’ı geçince Tünel’e doğru bir yerdeydi. Zannediyorum ki.

(İşletme sahibi, erkek)

#ustalık çıraklık

İlgili tarihsel konular

 

 

1950’ler

[1950’ler) [Tarlabaşı] Çok güzel bir yerdi tabii ki, herkes birbiri ile tanışırdı, komşuydu, Ermeniler ve Rumlar vardı, Paskalya zamanı bütün bizim köşemizde Madam Marika’nın fırını vardı, çörekler, sokakların ortalarına kadar dökülürdü… Orası sonra nalbur oldu. Bizim sokağın altında Rum kilisesi vardı, neydi adı… Ayios Konstantinos. İşte bütün Rumlar oraya geçip oradan gelirlerdi ellerinde mumlarla, onların günleri vardı, öyle güzel bir çocukluğumuz oldu.

(Terzi-2, kadın)

#gelenekler #çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1950’ler Gece Hayatı ve Eğlence

Rus Konsolosluğu’nun orada bir tane gece kulübü vardı. Aslında böyle taverna gibi bir şey, Efendi diye bir yer. Homoseksüellerin de gittiği bir yerdi orası. Zeki Mürenler falan gelirdi. Gay bar gibi. Gay bar gibi de değildi, herkes giderdi ama onlar da gelirdi. Özellikle gaylerin gelip rahat ettiği yer. Altmışlar olması lazım 60'ların başı. 58 filan olabilir. Rus Konsolosluğu’nun sırasında giriş katta. Ondan bu tarafa doğru gelirken Hristaki diye bir yer vardı.50lerden beri devam eden bir şey. Orada bir iki tane de pavyon vardı. Lüks pavyonlar. Yani yabancıların da geldiği, Londra Pavyon’a gelmeden önce solda. Tünel'e gelmeden solda. Bir tane pavyon vardı orada Çin pavyon.

(Arif Keskiner)

#çeşitlilik #canlılık

İlgili tarihsel konular

 

 

1950’ler

Suriye Pasajı’nın oradaki Londra Pavyonu. Büyük Londra Pavyonu. Burası önemliydi çünkü ailecek gidilir de onlara. Şovlar falan var olurdu. Üst düzey insanların gittiği bir yer. Burjuvanın daha doğrusu. Mesela o Çin Pavyon’da ben Emine Adalet’i tanımıştım. Emine Adalet İkinci Dünya Savaşı'nda Türk casusu olarak Almanya'da çalışmış. Kadın çok yaşlanmıştı o zaman, yani 70 yaşında falandı. Ama bara giderdi otururdu orada. Ben de giderdim yanına konuşurdum. Eski günleri filan anlatsın diye. Aklımda kalmamış o zamanlar kitap yazma niyetim olmadığı için not almamışım anlattıklarını. Büyük Londra Pavyonu vardı. Sağ tarafta şimdiki Galatasaray’ın oradaki Yapı Kredi binasının sokağında. O sokağa girdiğinizde solda Bohem diye bir yer vardı. Çok güzeldi. Müzikli bir yerdi, çok eğlenceli bir yerdi. Meyhane üstünde bir ücreti vardı. Taverna demek daha doğru. Hatta Nermin Bezmen'in Şura adındaki kitabındaki kadın o kadın. Hani çalan. Şura’nın ablası. Tudori de onun kocasıydı. Çok matrak bir şey vardı. O madam adını unuttum da kitapta yazıyordu. Piyano çalarken şöyle kenarda da bir tane otomobil aynası vardı dikiz aynası. Tudori’yi kontrol ederdi. Çapkınlık yapmasın diye . Uzun zaman oraya gittik, Bohem’e

(Arif Keskiner)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1950’ler

Arkadaşlara giderdik. Tepebaşında bahçe vardı oraya giderdik sonra Tepebaşı gazinosu oldu. Ve hatta Tepebaşı Gazinosu'nda bir Alman artist hanım vardı. İsmi lazım değil benim de bir arkadaşım vardı. Bu hanımın bir marifeti, vardı çok afedersiniz tek göğsünü döndürürdü ve benim o arkadaşım o Alman hanımla evlendi ve sonra çok mutlu oldular.”

(İşletme sahibi, erkek)

#çeşitlilik #canlılık

İlgili tarihsel konular

 

 

1950’ler

“Tepebaşı Gazinosu vardı içkili olduğundan küçükken oraya gitme fırsatı bulamadım. Kendi kendine yeten mi diyeyim bilemiyorum ama bayağı örgütlü bir mahalleydi. Bakkalından tutun da gazinosuna kadar her şey vardı. Gazino derken, Tepebaşı Gazinosu, yani Türk müziği gazinosuydu bir de Nil Lokantası diye bir yer vardı, orada da bir Macar kemancı Çigan müzikleri çalar ve o müzik eşliğinde insanlar yemeklerini yerdi.”

(Sinemacı-3, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1950’ler

Pavyon hep vardı. Bu Anadolu’nun her yerinde de vardır. Sadece İstanbul'da değil. Hatta 57 senesinde bir devalüasyon oldu para bir devalüe edildi . Osmaniye'de hiç bar mar yoktu, Osmaniye'nin gençleri İskenderun’a giderdi bara gitmek için. Ben bir gittim Osmaniye’ye beş tane pavyon açılmış. Gittik beni götürdüler. Gittik, orada bar da deniliyor pavyon da deniliyor. Davul zurna çalınıyor, halay çekiliyor. Şurada köşede Karavan Pavyon vardı sokağın köşesinde. Ara’nın sokağının köşesi işte. PTT dediğiniz yer. Onun alt katı Karavan Pavyonu. Erol Büyükburç ilk orada çıkmıştı. Senelerce orada söyledi. Bir de Tepebaşı’nda Cumhuriyet Pavyonu vardı. Dışarıdan revüler gelir bilmem ne gelir ama gene kadınlar vardı yani. Pavyonlar asıl parayı oradan kazanıyor.

(Arif Keskiner)

#süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1950’ler Beyoğlu’na çıkmak

[1950’ler] Panahia Kilisesi. Yani Meryem Ana. Niye söylüyorum bunu, şöyle, Pazar günleri kilise bittikten sonra biz buradan çıkıp yukarıya doğru gidiyorduk ve Beyoğlu’nda erkekler, kızlar, Aya Triada Kilisesi’nden gelenler, onlar biraz daha sosyeteydi, burası daha halk tarafıydı, orada karşılaşıyorduk fakat şunu vurgulamak isterim, özellikle Pazar günleri Beyoğlu’nda kravatsız çıkamazdın… 50’li yıllarda filan öyleydi. Yani Beyoğlu’na indiğin zaman, İstiklal Caddesi’ne, Pera’ya gittiğin zaman, mutlaka giyim şık olmalıydı. Şimdi de görüyoruz durumu, tamamen zıt bir şey. Neyse, değişiyor tabii ki…

(Öğretmen, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1950’ler

[1950’ler] Cumhuriyet Gazinosu’na gittiğimiz zaman yani, çok böyle günlük bir elbiseyle de gidemezdin, mutlaka daha şık bir şey giymen lazımdı, hemen ayıplanırdı… Annemle babamla. Sonra kapandı, yani ben tek başına, yani arkadaşlarla gittiğimizi hatırlamıyorum. Şeyde mesela, Taksim’de Taksim Gazinosu vardı. Ha bir de, şimdi yavaş yavaş geliyor, bizim özellikle bazı derneklerin yıllık yemeklerini yaptıkları Taksim Belediye Gazinosu vardı, Gezi’nin arkası. Müthiş bir yerdi. Çok büyük. Orada bizim yemekler, yani bu dernek yemekleri yapılırdı, oraya çok giderdik, yani mutlaka senede iki üç kere çünkü gelip davetiye veriyorlardı babama, anneme. Hatta sonradan arkadaş olarak da gidiyorduk. Orada işte şarkılar, özellikle danslar, tabii o zamanki danslar; vals, tango… Elmadağ’da bir gece kulübü vardı, oraya gelirdik Zeki Müren’i dinlemeye.

(Öğretmen, erkek) 

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1950’ler

[1950’ler] Burada Beyoğlu’nda sinemaya geliyorduk, özellikle işte bu Atlas, Saray… Ha bir de şunu, o zaman bu sinemalara Yunanistan’dan gösteriler geliyordu, şarkıcılar gelirdi, tiyatro toplulukları gelirdi. Kazancidis, mesela Yunan meşhur şarkıcı, burada Atlas Sineması’nda, Saray Sineması’nda, gelip konser verirdi. Tiyatro toplulukları gelirdi… Bunlar 50’li, en fazla 60, yok 50’li yıllar. Ondan sonra da var biraz, bugün de geliyor ama tek tük. O zaman çok çünkü kalabalık, istek vardı.

(Öğretmen, erkek) 

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1950’ler

[1950’ler] Sinemalar bir şov yeriydi. İlk gösterim günü akşamı ancak karaborsadan bilet alınabilirdi. Herkes sevgilisiyle, karısıyla gelirdi. Akşam oraları bir defile yeri olurdu. Yeni sinemaların açılması olay olurdu. Mesela Atlas Sineması’nın açılması büyük bir olaydı. İlk film Marlene Dietrich’in Kısmet filmiydi.

(Bankacı, erkek)

#canlılık

İlgili tarihsel konular

 

 

1950’ler, Beyoğlu’nda emek hikayeleri

Bizim Erzincan’da kırsal bölge, fazla verimli arazilerimiz yoktu, nüfus arttığı için o yıllarda her ailenin 7-8 tane çocuğu vardır, nasıl geçinecek o arazide, mümkün değil. Orada bir aile vardı şimdi otuz tane olmuş, babamın yerine gitsem bana bir oda düşmez, mümkün değil. Bir de Eğin tarafı tamamen kayalık bir yer, ekin biçilmez yeşillik yok, hemen gurbete gelinmiş... Tabii zamanında akrabalarım da gelmiş. İyi ki de gelmişler. Ben amcamın yanında kalmıştım 1-2 sene sonra annem geldi. Babam gider gelirdi öyle. Gider gelirdik arada Erzincan'a da.

(Marangoz, erkek)

#ustalık çıraklık

İlgili tarihsel konular

 

 

1950’ler, Kültür Sanat

…O zamanlar Narmanlı Yurdu’nda, yani şimdinin Narmanlı Han’ında atölyesi olan ressam Aliye Berger yemeklerini Viyana Lokantası’nda yerdi. Ünsüz, ünlü, mülteci, göçmen herkes vardı. Orası oldukça canlı bir yerdi. Şimdi çok değişti tabi. Orada artık oturan hemen hemen hiç kimse kalmadı…

(Sinemacı-3, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1950’ler

Narmanlı Han'ın içinde Bedri Rahmi'nin atölyesi vardı. Sonradan galeri oldu orası filan. Üst katta da Halikarnas Balıkçısı’nın kız kardeşi Aliye Berger onun üst katta atölyesi vardı. Ayda bir filan orada bir kokteyl verirdi Aliye abla. Biz de giderdik bedava içki içmek için. Sarı votkalar yapardı.

(Arif Keskiner)

#çeşitlilik #ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

1950’ler

Yıllar sonra Abidin abinin ilk sergisi Narmanlı’da açıldı. Bedri Rahmi'nin Galerisi'nde. Ben de birkaç tane resim aldım oradan, kardeşime de aldırdım. Abidin abiyle tanışmıştım Moskova'da yıllar önce. Narmanlı Han’ın öyle bir şey vardı. Bir de orada Atıf abinin ilk ortaklık yaptığı Yerli Film diye bir şirket kurmuştu. Orhan Günşınay’la ortak. İlk yazıhanesi oradaydı Narmanlı’da. Girişte karşıda solda. Güzel bir yerdi.

(Arif Keskiner)

#kopuş #ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

1955, 6-7 Eylül

Nişantaşı çok daha sonra. Alışveriş için zaten Beyoğlu’na çıkılırdı. Ayakkabı alacaksan Beyoğlu, evine perde bile alacak olsan Beyoğlu’na giderdin. Yahudilerin falan büyük mağazaları vardı. Ayakkabıcılar vardı, kumaşçılar vardı. Kürkçüler vardı. O kürkçüler 6-7 Eylül olaylarından sonra kalmadı. O kürkler yerlerde süründü. Terzi çoktu. Terzi İzzet filan hep meşhur terziler oradaydı. Rum terziler vardı çok. Ayakkabıcı Kemal Tanca vardı. Hala da var.

(Arif Keskiner)

#kopuş #ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

1955, 6-7 Eylül

…bu özellikle 6-7 Eylül olaylarından sonra azınlıklar çok içlerine kapandılar. Yani benim hayatım boyunca neredeyse o işlerle uğraşıyorum hani böyle dostluk kurabildiğim, dostum var da ama dostluğu günlük hayata dönüştürebildiğim işte bir ritüeli oluşturabildiğim, arada bir buluşup rakı içtiğimiz falan neyse sohbet ettiğimiz dertleştiğimiz ilişkileri bir türlü kuramadım, hayatımı buna adamama rağmen. O insanların da beni bilmelerine rağmen hep bir korku, yani o korkuyla yaşadılar, yeniden 6-7 Eylül hikâyesi olursa diye. Yani ben işte Rum okulları üzerine film yaptım, göstermekten korkuyorlar. Politik bir film değil işte Rum okullarının tarihini anlattığım bir film sonuçta, onu göstermekten korkar hale geldiler, o kadar içe kapandılar.

(Belgeselci, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1955, 6-7 Eylül

Zoğrafyon’da mesela olur da giderseniz, bakarsanız, yukarıda çıkma bir kat vardır, ekstra bir kat vardır. ...Okul çok kalabalık o zaman, daha şey bu, 60’ta Yunan tebaalar gitmemiş, daha Kıbrıs mevzuları filan olmamış, 6-7 Eylül olayı olmuş ama galiba, yine de bir kalabalık var burada. Sığmıyorlar okula, düşün. Şimdi bütün okul 50-60 kişi. Ben mezun olduğumda 55 kişi filandı. O zaman okula sığmıyorlar bunlar ve belediyeye gidiyorlar, izin alıyorlar, biz sığmıyoruz, kat çıkmak istiyoruz. Belediye de bir şekilde izin veriyor. Kat çıkıyorlar. O katı çıktıktan sonra bu 60 olayı oluyor, Rum tebaa gidecek. Okulun kapasitesi yarı yarıya azalıyor. İlk orada başlıyor. Ondan sonra Kıbrıs filan derken 50 kişiye kadar düşüyor.

(Yatırım danışmanı-2, erkek) 

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar, bir aradalık…

[1960’lar] Bizim yanımızda yine Rum bir aile vardı, onun yanında yine Rumlar vardı. Sokakta içeri gider, böyle iki katlı bir ev vardı, kocaman da bir bahçesi vardı ve biz o bahçede bütün çocuklar oyun oynardık. O ev şimdi yok tabii. Sonra orası öyle dönerdi içeriye doğru… Orada hep Rumlar otururdu… Marika, Niko… Ablamla da konuşabilirsiniz, o daha iyi bilir, daha çok yaşadı çünkü. O bir de onlarla beraber terzilik okudu yani. Ablam şahane Rumca konuşur benim. Tabii biz hep Rumlarla büyüdük. Evimizin, yokuş aşağı inerken yanımızdaki tamamen bütün apartman Rum’du. Hatta biz balkonlarımızdan birbirine geçerdik, benim kardeşim de oradaki bir Rum kıza sevdalanmış kalmıştı filan.

(Yayıncı-2, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar Tiyatrolar

Ali Poyrazoğlu ile Atlas Pasajı’nın içindeki salondu. Şimdi Kültür Bakanlığı’na bağlı. Devlet Tiyatrosu oynuyordu… Şimdi Küçük Sahne’nin içinde, yani o pasajın içinde, şu anda o şeylerin satıldığı, hani bir sürü şeyler satılıyor, saçma sapan ıvır zıvırlar var, orası Atlas Sineması’ydı. Atlas Sineması’nın koltuk bölümüydü. Şu anda Atlas Sineması’nın olduğu yer, söyleyin, balkonuydu.

(Oyuncu, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar Sinemalar

Özellikle hayatımda Emek Sineması’nın yeri başkaydı. En önemli filmleri Emek Sineması’nda izlemişimdir. İşte Doktor Jivago, İrlandalı Kız...

(Takı tasarımcısı-1, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar Kitapçılar

Sonra Kitap Sarayı vardı... Çok büyük buradan Taksim’e çıkarken sol kolda Parmakkapı’ya… Ebuzziya’nın babasının kitabevi. Çok güzel orada Varlık Kitapları, Varlık Yayınları satılırdı, çok nezih bir kütüphaneydi

(Takı tasarımcısı-2, erkek).

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar Gece Hayatı ve Eğlence

“…Şuradaki bir tanesine, şu bara gitmiştik bir gece. Mis Sokağı’nda. Bir gece barı vardı. Yani böyle entelektüellerin gittiği, sanatçıların gittiği bir bar. Necip Fazıl bile kumarhaneden çıkıp buraya gelirdi. Onu Robert kolejli Amerika'da falan yaşamış bir adam açmıştı. Sonradan adı şey oldu ya, neydi? Hatta Tamer Başoğlu var ya profesör akademide. O da bir ara bu gece kulübünün işletmeciliğini yaptı. Öğrencilik döneminde. Demek ki kaç 58, 60lar. Kulüp 27 oldu sonra orası. Bir gece oradan çıkıyoruz ben, Yılmaz Güney, Remzi Cöntürk, bir de Nuri diye bir arkadaş. O da bu sinemaların fenerlerini yapardı. Afişleri yapılırdı ya onların fenerlerini. Paralarımızı hesap ettik. 45 lira çıktı. Hadi şurada bara gidelim bira içelim dans edelim. Bu barlarda kadınlar vardı. Gidersiniz bir tane bira söylersiniz bir tane de kadına söylersiniz. Masaya gelir falan filan”.

(Arif Keskiner)

#canlılık #çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

60’lar Eğlence

“…Balık Pazarı’na girdiğimizde işte orada girişte soldaki hanın altında. Şeyden sonra bir tane pavyon vardı eski postanenin köşe. Şimdi Galatasaray Müzesi’nin olduğu bina. Ondan hemen sonra ikinci binada üst katta bir pavyon vardı. O da değişik bir şey yani aslında pavyonlar hep giriş katta. Bu üst katta bir pavyon. Sonra Balık Pazarı’na girer girmez şimdi Şampiyon Kokoreç falan var. Soldaki binanın giriş katında ise Hisar pavyon vardı. Orası da böyle üst düzey biraz programlı bir yerdi…”

(Arif Keskiner)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

60’lar Yeraltı eğlenceleri

“…Anadolu Pasajı’nın üstünde Melih Caculi’nin kumarhanesi vardı. Seçil Heper’in kocası. Orada müthiş kumar oynanırdı. Büyük kumar, kulüptü yani kumarhane kulübü gibi. Bir kere gittim oraya arkadaşım vardı Beşiktaş'ın eski başkanı Mehmet Üstünkaya. İyi kumarbaz. Bir gün gittim oraya viskilerim geldi filan. Necip Fazıl da gelirdi oraya. Oradan çıkar bizim kulüp 27'ye gelirdi rakı içmeye…”

(Arif Keskiner)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

60’lar Kulis Bar

Kitapta da bahsettiğimiz Kulis orasıydı. Aydınların geldiği bir yerdi daha çok, yani sanatçıların ama biraz parası olan sanatçıların geldiği bir yerdi, iş adamları da gelirdi. Yani onların öyle buluştuğu bir yerdi avukatlar da gelirdi, gazeteciler de gelirdi filan. Bütün Abdi İpekçi’lerin falan geldiği bir yerdi. Kim aklınıza geliyorsa o dönemden, Yaşar abilerin falan, Kemal Tahir de dahil, ama Orhan abi falan gitmezdi mesela, gidemezdi çünkü parası yoktu. Hemen o binanın yanında Anadolu Pasajı vardı, Anadolu birahanesinin olduğu bir yer vardı, çok güzeldi. Hatta 60 İhtilali’ni orada kutlamıştık, pasaj arka sokağa çıkardı birahaneye. Orayı tutanlar falan oldu, ayakkabıcılar bir ara. Ama o arada bir tane de bar açıldı birahanenin olduğu yerde.

(Arif Keskiner)

#çeşitlilik #canlılık

İlgili tarihsel konular

 

 

60’lar Eğlence, Lefter’in Meyhanesi

Sınıfsal ayrım yoktu gerçekten. Herkes aynı yerlere giderdi aslında. Mekanlar belliydi. Bir gün Lefter'in Meyhanesi'ndesin, asıl Bacı'da kavga çıktıktan sonra Lefter'e gidildi. Lefter'de Koço'nun bi laternası vardı. Ara Güler'de fotoğrafları vardır Lefter'in.

(Arif Keskiner)

#çeşitlilik #canlılık

İlgili tarihsel konular

 

 

60’lar Eğlence-Yeme İçme, Balık Pazarı

“… Balık Pazarı’nı anlatmaya gerek yok. İşte Cumhuriyet Meyhanesi filan, çok eski bir meyhanedir. Bizler de çok gittik oraya. Orada perşembe toplantıları, yemekleri vardır. Sanatçılar gazeteciler falan gelirdi. Yücel abiler falan giderdi oraya. Yücel Ofluoğlu, Hıfzı Topuz, ondan sonra Nuri Okay. Balıkçı Nuri diye geçer. Ali Akay'ın babası. Ressam. Aslında ressamdır Nuri abi. Çok da yakışıklıydı, hiç konuşmazdı, içerdi filan. Yakışıklı olduğunu da bilirdi. Kadınların gözü onda olurdu. Bu arada bir de Krepen Pasajı vardı. Krepen pasajı başlı başına bir dünyaydı. Orada gazeteciler takılırdı. Spor yazarları filan. Ama yani bizim şeyler de rahmetli. Neydi o, CHP'nin başkanlığını da yaptı, gazeteci. Örsan, Örsan Öymenler. Halit Çakırlar filan. Gelirdi oraya...”

(Arif Keskiner)

#canlılık #çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960, alışveriş, mağazalar

[1960’lar]...hani Beyoğlu önemli bir yerdi çünkü anneler babalar buraya, hani Beyoğlu’nda o zaman düşünsenize çok iyi mağazalar var şeyler var. Beyoğlu’ndan öyle her aile de alışveriş yapamıyor sadece gezmeye gelinir gidilir. Bir sürü butik terzisi şu bu onları hatırlıyorum biliyorum.

(Turizmci, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar, alışverişle kültür sanat iç içe

[1960’lar] Bir de şöyle bir durum vardı ben de hatırlıyorum. İnsanlar buraya belli bir sebeple gelirdi. Sinemaya gitmek, tiyatroya gitmek, alışveriş… Çünkü Beyoğlu alışveriş yeriydi aynı zamanda. Kumaş alacak olan buraya gelirdi, oyuncak, Japon mağazasına gelir… Gelmişken pastaneye gider, ondan sonra Atlantik… Ondan sonra, Çiçek Pasajı şimdiki gibi lüks bir yer değildi. Biz lisedeyken Çiçek Pasajı’na giderdik mesela. Öğlen küçük bir kaçamak yapıp … küçük bir votka bilmem ne… dolayısıyla burası yaşayan bir yerdi.

(Yayıncı-3, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar, alışveriş

Atölyeler vardı benim hatırladığım kadarıyla ama öyle fazla bir şey de yok ama annem geliyordu mesela, mesela deri bir elbise, ceket, o Kallavi Sokak’a geliyorduk, orada dericiler vardı. Böyle özel yerler, mesela annem daima Lion’a gelirdi, alışveriş için, bir elbise almak için. Yani böyle.

(Öğretmen, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lı yıllar, esnaflık geleneği

Beraber yemeğimize giderdik, bazı akşamlar iş çıkışlarında da olurdu. Bir yerde oturulurdu, sohbet, muhabbet ama uzun uzadıya değil. Gece oniki, bire kadar felan değil. O zamanlar akşam yedide kapatırdık mağazaları. Ama herkes kapatırdı. Bir tek sinemalar, pastaneler, işte Lebon, İnci, böyle bir iki tane buranın sembolü olan vardı. Bir tane daha vardı şimdi ne oldu orası… Markiz vardı. Ya bir yemeğe giderdik Nevizade’ye, yahut ta bir pastanede oturup biraz sohbet, biraz kakara kikiri şimdiki deyimiyle, sonra herkes evlere dağılırdı. Onun dışında şimdi burada üç, dört esnaf arkadaş toplanacaksınız; bırakın, akşam yemeğinden vazgeçtik, gidelim şurada bir kahve içelim, yemek yiyelim, o bitti artık.

(Tekstil mağazası sahibi, erkek)

#gelenek #kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lı yıllar, esnaflık geleneği

Birlikte öğlen yemeğine giderdik. O bizim için inanılmaz bir keyifti. Otururduk, sohbet, muhabbet… Konu spor da olabilirdi, sanat da olurdu, siyaset de olurdu, iş de olurdu. Yemeklerimizi yerdik, hesaplarımızı öderdik, ikiye beş kala, on kala hepimiz işyerine dönerdik. İnanılmaz güzeldi. O zamanlar bu kadar hırs yoktu. Şimdi Pazar günleri de açık. Eskiden Pazar günleri açık olmazdı ki mağazalar. Eskiden, benim çocukluğumda Pazar günleri yalnız restoran, kafe, pastane, sinemelar gibi bu tip yerler açık olurdu. ... Ben İstiklal’in göbeğindeyim ama Pazar günleri halen açmam. ...Adamlar 7 gün, 365 gün açıklar. Gece oniki, bire kadar açıklar. İstiklal’e gece onikide gelin, birde gelin dükkânlar açık. Ben anlamıyorum bunu yani. Saat sekizde bizim mağaza kapanır. Değişim, değişim dediniz ya, alın size değişim. İnanılmaz bir değişim. Yabancılar şaşırıyorlar. Günde kaç saat çalışıyorsunuz Allah aşkına, diyorlar. Bazıları vardiyalı çalışıyorlar. Bazıları da sabah 8’de giriyor gece 12’de çıkıyorlar dükkândan. Nasıl olabilir diye düşünüyorum. Ben bilemiyorum.

(Tekstil mağazası sahibi, erkek)

#gelenek #kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar, terzi Mualla

Mısır Apartmanı’nda orada meşhur bir terzi Mualla vardı bir zamanlar. Kızı da şu anda Canan Yaka. Canan Yaka’nın annesi, rahmetli oldu Mualla, en ünlü terzisiydi İstanbul’un. Şu anda soyadını hatırlayamıyorum. Onlara biz çünkü astar falan verirdik. Burada astar, bilmem ne ürünler sattığımız zaman. Bir de demin dediğim gibi ipek demur, krepdemur, şifon demur tarzı ürünleri çok tüketirlerdi gece kıyafetleri için. Şeye çok zaman verdik bir zamanlar, Yıldırım Mayruk var bilir misiniz? … O bir de şeyden çok alırdı. Rekor ve Dekor vardı burada. Rekor şimdiki Simit Sarayı’nın olduğu yer, Dekor, hemen Koska’nın olduğu yer.

(Tekstil mağazası sahibi, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar, terzi Mualla

Tabii bu Mısır Apartmanı çok şeydi, onun içinde, ben biliyorum, bir tane Terzi Mualla vardı. Benim arkadaşım orada çalışırdı, Terzi Mualla’da. Bir gittim bir keresinde, aman tanrım, aman o elbiselerin şıklığı, o Terzi Mualla’nın…. 90’larda yoktu yani artık. Belki 80’lerde kapandı yani, büyük ihtimalle ama Terzi Mualla çok meşhurdu, bütün şarkıcılara filan hep o dikerdi elbiseleri. Benim bir arkadaşımın kızı da orada çalışırdı…. Bir kat onundu evet.

(Yayıncı-2, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar Okullar

[1960’lar] Biz de İlkyardım’ın o arka tarafında otururduk şeyde ve de ben o zaman şimdiki bu Meslek Lisesi olan Taksim İlkokulu, 59’uncu Mektep derlerdi o zaman, ben o binada okudum. İnanılmaz güzel bir taş binaydı, inanılmaz hocalarımız vardı, şahane bir eğitim vardı… ben o İlkyardım’ın arka tarafındaki yerde oturduğumda bizim orası tam bir mahalleydi. Hatta çok güzel iki katlı bahçeli bir ev vardı, onun bahçesinde biz oynardık. Şimdi bilmiyorum, çok kötü bir durumda, daracık bir yerden geçildiğinde sıra sıra evlerin olduğu avlu gibi bir yer vardı, oralar şu anda perişan olmuş durumda. Bursa Sokağı’ndan inerken orada bir garaj gibi bir şey vardır, o bağlanır oraya… İlkyardım’ın arkasında, orada şahane bir Rum mektebi vardı.

(Yayıncı-2, kadın)

#okullar #kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar, 70’ler, tekstil sektörü

Şu anda Yapı Kredi Bankası'nın şeyi olan yer bir kumaşçıydı. Lazaro Franco galiba. Şöyle çok güzel vitrini olan, oval, muhteşem bir bina diye hatırlıyorum. Böyle atılmış kumaşlar vardı. Tabii babamın dükkânını hatırlıyorum. İnanılmaz bir Art Deco mağazaydı. Her şeyiyle, dekorasyonuyla.

(Galeri sahibi, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar, 70’ler, tekstil sektörü

Ha bir de o yıllarda Hacı Resul vardı, kumaşçı, annem oradan kumaş alıyordu, çünkü terzisi vardı annemin Bartın’da. Benim de böyle ilk kumaşlarım oralardan alınmıştı pamuklu markizet mi denirdi.

(Takı tasarımcısı-1, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar, 70’ler, tekstil sektörü

Eski dükkânlarımızı hatırlamıyor musunuz? Avrupa’nın en değerli kumaşları buradaydı. 6-7 Eylül’den evvel hele burası bir Paris, bir Milano’ydu. Yani siz okusanız bunları görürsünüz. Bunların hiç biri kalmadı. Bir İlya kaldı, kumaşçı. İlya mesela ayakta durmak için, para da kazanmıyor ama bir kariyeri var, bu kadar sene işin başında ve onun gibi kimse pahalı kumaş da getirmiyor. Herkes ne yapıyor biliyor musun, bir palto yapıyor, üzerine % 100 kaşmir etiket, halbuki, % 20 kaşmir yok ama İlya’nın kumaşına elini vur, neyin ne olduğuna kendin karar verirsin çünkü sahtekârlığı yok.

(Kürkçü, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar, kürkçüler

… o zaman 25-30 tane kürkçü vardı… Tabii, bir Mandel, Leopar, Yusuf abi, en az 30 sene şu caddedeydi… Hepsini zor sayarım da ama en değerli en eskilerden Mandel’dir, Beyaz Kürk, neyse isimleri gelirse söylerim, Gabriel vardı kürkçü, Panter Yusuf abimiz vardı, o şimdi şey yapıyor söyleyin siz, kırtasiye işi yapıyor. Ama çok değerli bir insandı, rahmetli oldu şimdi. Eski insanlar ustalarımız bile ayrı bir insandı. Ömer Doruk vardı, Saffet ama isimlerin çoğunu unuttum. Paskürk vardı Galatasaray Lisesinin tam karşısında. Nihal vardı Santa Maria’nın içinde. Eski insanlar vardı ama firmalarını unuttum. Benim bahsettiğimi söyleyeyim size, ben 74 yılından sonra askere gittim geldim bütün o arkadaşlar yok oldu.

(Kürkçü, erkek)

#ustalık çıraklık

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar, kürkçüler

[1960’lı yıllar] … İlk önce temizlik, temizlikten sonra makine ne dikiyor onu takip edecek… şimdiki gibi değil, o zaman öyleydi, ustalarımız fazla öğretmesin diye, bir de bağırırlardı “bize bakmayın” diye. Çünkü isterlerdi ki her şeyi onlar bilsin. Sonra bize dediler ki, “gazeteyi dikin”, gazete dikilir mi, yok ama sizin elinize alıştırsın diye o makine, iğne kırmayasınız, makineye zarar vermeyesiniz diye… Gazete diktirdiler bize, çünkü niye, iğne her şey ithaldi, bir de sen Avrupa’ya gitmezsen gelişi de zor. Bir fuara gideceksin de, o iğne burada satılmıyordu, benim bahsettiğim seneleri düşünün. Onun için çok değerliydi iğnelerimiz, makinelerimizin kırılması falan çok kıymetliydi… Ben aşağı yukarı 6-7 sene çıraklık yaptım ve iyi de sanat kapmıştım.

(Kürkçü, erkek)

#ustalık çıraklık

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar, lokantalar

Evet öyleydi. Cadde üzerinde nadiren hırpani insan görebilirdiniz, sokaklarda yatan insan göremezdiniz veya askıntı yapan, rahatsız eden kimseyi göremezdiniz. Şık hanımların, şık beylerin, nezih insanların yaşadığı bir yerdi. Mesela Rejans vardı Rus lokantası, kibar insanların kültürlü insanların gittiği bir yer. Degüstasyon diye bir İtalyan lokantası vardı Galatasaray’da. Orada şairler, efendiler, beyefendilerin oturduğu yerler.

(Takı tasarımcısı-2, erkek)

#süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar fast food

Ancak Express diye bir fast-food diyeyim ben size ama çok nefis sandviçler yapan bir yer vardı. Buradan Galatasaray’la Parmakkapı arasında. Oraya gidip de bir sosisli sandviç alabilmek önemli.

(Takı tasarımcısı-2, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar fast food

Kristal’in olduğu yer, orada bir blok vardı. Kristal’in olduğu blok ada. Büyük bir adaydı, onun yıkılması... Altında da ilk diskotek vardı. O binanın altında. Arka taraftan giriliyordu, Tarlabaşı Caddesi’nin oradan. Onun köşesinde de Kristal Büfe vardı. O güzel hamburgerleri yapan filan. Üstünde bir asma katta kahve vardı. Bir de Kristal Gazinosu vardı. Böyle upuzun, binada.

(Arif Keskiner)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar Kulis Bar

Ha orada şey vardı, orada çok eski, tarihi bir bar vardır, Kulis. Corc’un tabii, o çok meşhurdu. Küçük Sahne sol tarafta. Küçük Sahne’nin merdivenlerinin tam sol tarafında. Çok ufacık, toplasanız toplam buranın yarısı kadardı. Bir bar, 2-3 tane de loca vardı. İşte şeyler, o Samim Değer’in babası neydi, ressam bilmem ne, şimdi hatırlayamadım, Değer ama soyadı. Biz o zamanlar tabii çok küçüktük ama tiyatro orada olduğu için oraya çok sık giderdik.

(Oyuncu, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar Çiçek Pasajı

En iyi müşterileri Galatasaray lisesinin öğrencileri Çiçek Pasajı’nın. … Şeyde bir meyhane vardı, onu unutmamak lazım çok önemli. Galatasaray'dan karşıya geçiyoruz ya İngiliz Sefaretine doğru. Şurada sağda bir şarapçı vardı. Pano. Tektekçi diye de geçer. Onun önünde, kapıya girmeden daha sokakta söğüş baş satarlardı. Böyle yağlı kâğıdın üstüne hemen koyar verir, onu alırsın. Veya leblebi alırsın cebine koyarsın. Kocaman fıçılar vardı içerde, şarap fıçıları. Ve üzerinde rakamlar vardı. 1 2 3 5 20 filan. Gidiyordun diyordun bize işte 10 numaradan, 25 kuruş verirsin. Açar kapağını şişeyi doldurur kapatır. Bir de bardak verir o kadar. Onlarla içersin. Veya beş kuruş verirsin işte bir kadehle verir. Oradan geçmemiş genç de yoktur. Çünkü en ucuz yer orasıydı.

(Arif Keskiner)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’ler, Çiçek Pasajı

Mesela ben harçlığımla Çiçek Pasajına gidebilir durumdaydım işin mali portresine bakacak olursanız. Rakısı mezesi böyle bir şey… Hele genç yaşınızda gidiyorsanız sizi inanılmaz korurlardı, şefkat, ilgi gösterirler vs. Takımlar vardı, onların muhabbetlerine gittiğinde senin önüne de bir duble rakı koyarlar, sonra bakarlar sallanıyorsan, “sana yeter bu kadar” derlerdi, öyle bir süreçten geçerek yani.

(Belgeselci, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar Çiçek Pasajı

[1960’lar] Çiçek Pasajının garip bir hiyerarşisi vardı, kültür ya da ahlâkı diyelim, mesela biz “Kime Ne” ye giderdik 16 yaşımızda, Bafra sigarası ve votka. Ama mesela Kime Ne’de belli bir noktadan sonra, “tamam artık çocuklar” derlerdi. Belli bir yaşa geldiğimiz zaman dediler ki, “artık oralara da gidebilirsiniz, Çiçek Pasajı’nda başka yerler de var”. Bizi almıyordu çünkü … bir kontroldü yani, öyle bir şey vardı.

(Belgeselci, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar, Baylan Pastanesi

Yıllar sonra Nükhet Borovalı [Atlas Pasajı’nın sahibi] bara geldi, Yücel abilerle filan oturuyorlar. Ben de oturdum masaya. Tanışmıştık. Dedim Nükhet Hanım biz Baylan Pastanesi’ne gelirdik. Siz akşam 5:30'da evden çıkardınız, gezerdiniz tekrar geri gelirdiniz. Biz beklerdik Baylan Pastanesi’nin kapısında sizi görmek için. Beyoğlu'nun iki güzel kadınından biri sizdiniz. Öbürü kim dedi. Dedim Alev Ebuzziya. Güzel bir kadındı.

(Arif Keskiner)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar, beş çayları

Bir de beş çayları, o tabii daha aristokrat burjuva bir gelenek ama özellikle gayrimüslimleri belli kesim Müslümanlarla bir arada görebileceğiniz mekânlardan birisi beş çaylarıydı. Divan Oteli’nde, Hilton’da, Pera Palas’ta beş çayları olurdu. O beş çaylarına neredeyse orta sınıf bütün aileler giderlerdi. Orada çünkü tanışmalar, sohbetler olurdu, oranın ortamını hep sıcacık hatırlarım. Pastanızı, kahvenizi içersiniz, orada müzik çalıyor falan, o beş çayları bir geçiş dönemi olurdu. Gitmek özel bir şeydi, geçerken bir de şuraya uğrayayım değil, bayağı çoluk çocuk aile gidilir. Mesela demokrat, 60 darbesinden önce ben demokrat parti ile ilgili bütün dedikoduları o çocuk aklımla bütün o beş çaylarından hatırlıyorum çünkü Demokrat Parti üyeleri de gelirdi. Özellikle Demokrat Partili milletvekili olup da, mesela bizim bir akraba vardı, muhalifti, bütün o sürece karşı çıkmıştı. Yassıada’da yattı ama beraat etti. Ondan sonra yani CHP’li, DP’li milletvekilleri, belli yazarçizer takımı, orta sınıf takımı orada o tip politik haberleşmeler, tartışmalar, konuşmalar falan da olurdu.

(Belgeselci, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960, bir aradalık

[1960’lar] Bizim en iyi arkadaşlarımız Rum çocuklardı. Ailelerde [engelleme] katiyen yoktu, hayır. Hele bizim… tam tersine, yani benim hala bankadan en sevdiğim arkadaşım, şu anda Atina’da, mecburen gitti, hala böyle özlemle konuşuyoruz ve hep geliyor, bende kalıyor. Ne aileler arasında, ne çocuklar arasında hiç öyle bir ayrım yoktu… Eve gelirlerdi, giderlerdi, biz giderdik, onların bayramları, bayramlarda, Paskalyalarda… Hele Cihangir’de, mumlarla filan gelirlerdi geceleri Paskalyalarda. … Yumurta boyamalar… Zaten Cihangir’in neredeyse yarısı Rum’du...

(Yayıncı-2, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar

[1960’lar] Beyoğlu’na çıkarken en güzel kıyafetlerimizi giyerdik, öyle günlük kıyafetle pek çıkmazdınız, şapkalı, güzel kıyafetlerle çıkardık… O zamanlar Atlas, Yeni Melek vardı bunlar, hele Yeni Melek çok lüks bir sinemaydı, oraya çok güzel giyinilir gidilirdi. Ses tiyatrosu da tam Atlas’ın yanındaydı. Şimdi hâlâ var ama Küçük Sahne mi ne… yalnız annemle çok giderdik sinemalara, matinelere giderdik… Bir de eskiden sinemalarda konser verilirdi. Hepsinde değil ama bir ikisinde öyle şeyler vardı, film başlamadan yarım saat önce konser verilirdi… Taksim’de Maksim gazinosu vardı, matineler o zaman meşhurdu, annemle matinelere giderdik birlikte, Zeki Müren…

(Terzi-2, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar, mağazalar

[1960’lar] Ha tabi bir de biz çocukken Bonne Mache vardı. Hemen yanında da Japon mağazası vardı, oyuncakçı. Solda Lion diye bir mağaza vardı. Birkaç katlı, böyle tam Fransız usulü. Şeyi bile hatırlıyorum Lazio Franco . Sansasyonel bir yerdir orası. Kumaşçı içinde vurulduydu. Mısır apartmanında.

(Müzik mağazası sahibi, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lı yıllar, kültürel ekosistem

… burda alışveriş yapan insanlar, burada ve çevrede yaşayan insanlardı. Dışardan gelen yani turizm olsun diye, şimdiki gibi promenade [gezinti] yapmaya gelmiş insanlar yoktu… . Beyoğlu Caddesi’nde 5 tane yabancı dilde kitap satan dükkân vardı. Yani 60’lı yılların başında buradaki kitapçı dükkânını, sinemayı, tiyatroyu vesaireyi falan hesap ettiğimiz zaman burası başka türlü insanların yaşadığı bir yerdi… Yani sinemaya giden insanlar, kitap alan insanlar vatandaş gibiydiler… Giovanni Scognamillo Beyoğlu Sinemacısı, mesela Baylan Pastanesi’ni anlatır… ben 60’lı yılların başında rastladım mesela, hala meyhanelere esnaf giderdi. Şimdiki gibi o bilinmedik yerler yoktu. Kalkıp da insanlar huruç harekâtı yapıp da buraya meyhaneye gelmezdi. Cumhuriyet Meyhanesi mesela diyelim ki Sait Faik’in gittiği bir meyhaneydi, kısa bir süre sonra biz de gittik işte oraya lisedeyken, aynı mermer masalar, aynı işte aşağıdan tarak marak alırsın, ciğer alırsın pişirme parası verirsin. Oradaki esnaf gelir vesaire… yani meyhaneler de bir tür aile lokantası gibi, mahalle lokantası gibi bir durumdaydı çünkü imkânlardan da yani, mesela kalkıp da Kadıköy’deki, Üsküdar’daki veya Yedikule’deki insan ne diye buraya meyhaneye gelsin.

(Yayıncı-3, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar

[1960’lar]… liseyi burada okudum. Atatürk Erkek Lisesi’nde… 62-63’lü yıllardan beri buradayım. Ama daha önce de Feriköy’de oturduğum için buraya küçük yaşta sinemaya vesaire gelirdik… 62’den sonra tabii serserilik alanımızdı da diyebiliriz. Liseye geldiğimiz zaman, her liseli gibi ister istemez artık kendimizi büyüdüğümüzü yani bir anlamda kemale erdiğimizi sanıp; o günkü Beyoğlu’nda artık işte neyse ne varsa, meyhanesi, oyun salonu işte –o zamanlar oyun salonları da vardı- işte bütün onlarla haşır neşir olmak durumunda kalıyorduk. Çünkü nihayetinde bir erkek okuluydu ve oldukça yani bol miktarda serseriliğin bulunduğu bir okuldu. Yani ben iyi bir çocuktum fakat etrafım kötüydü

(Yayıncı-3, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960, müdavimlik

[1960’lar] Hayatımı çok belirleyen şeylerden biri bu Tepebaşı’nda Deneme Sahnesi. Deneme Sahnesinde tam karşısındaki pastane, Yaşar Kemal, Orhan Kemal… Pelit, sütlü kahvesi çok güzeldi. Tabii o zamanlar Nescafe vs yok sütlü kahvesi çok güzeldi. Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Haldun Taner böyle birkaç tane daha yazar hep orayı mesken etmişlerdi… Dolayısıyla biz hep böyle yeni yetme Pelit pastanesine gideriz sütlü kahve söyleriz birkaç arkadaş, masaya otururuz orada Orhan Kemal kendi kendine çalışıyor olur, bazen Yaşar Kemal höpürdeterek girer laf atar tartışırlar falan. Ama Haldun Taner inanılmaz zarafeti ile her zamanki gibi, Galatasaray zarafeti ile ondan sonra orası onların meskeni gibiydi, biz hep onları orada bulurduk.

(Belgeselci, erkek)

#gelenek

İlgili tarihsel konular

 

 

1960- 1990 Kültürel iklim

[1960’lar] Çetin Altan gelip konferanslar verir, o zamanlar… bizim haziranda deli gibi beklediğimiz şey olurdu, edebiyatçılar gelirdi. Açıkhava tiyatrosunda olurdu. Edebiyatçılar gecesinde Aşık İhsani’den o dönemin aklınıza gelecek bütün şarkıcıları, şairleri, edebiyatçıları mutlaka çıkardı. Yedide başlayıp sabaha karşı biten neredeyse iki üçlerde biten bir etkinlik olurdu. Kimisi şiiri okurdu, kimisi şarkısını okurdu, kimisi hikâyesini okur en son da Çetin Altan çıkardı. …Yani hala o eski sanatçıların, birtakım şairlerin falan belli mekânlarda buluşmaları bir biçimde zayıflayarak 80'lerde 90'larda da sürdü. Ama tabi bu insanların bir kısmının ölmesi ile beraber bütün onlar da dağıldı. O anlamda mesela Cağaloğlu da yok oldu, bir hafıza mekânı olarak Cağaloğlu da yok oldu. Dolayısıyla tamamen bir orta sınıf ekonomisi hâkim olmaya başladı... Evet pastanesi şusu busu o geleneksel birçok şey, yeni mahalleliler türetti, yani işte Galata mesela, Cihangir. Cihangir bizim çocukluğumuzda gençliğimizde böyle değildi daha makul yerlerdi.

(Belgeselci, erkek)

#süreklilik #ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar, Rum meyhanesi

Rum meyhanesi Yunanistan’a değil, İstanbul’a ait bir şeydir. Orada bulamazsın, oradaki pastane gibi bir şeydir. Onları da yaşatmadık şimdi. Hem bir lezzet hem muhabbet yatağıdır. Yani bir kebapçıda yapacağın içki muhabbetiyle kusura bakmazsan bir Rum meyhanesindeki muhabbetin muhtevası farklı olur. Mesela İstanbul’da ben hiç hatırlamıyorum, hep söylüyorum bunu, deniz börülcesi denen şeyin meyhanede verildiğini. Bunu biz Bodrum, Marmaris, Ege oralara gidince yerdik. Şimdi burada yemeyeni dövüyorlar. Ya bunlar buranın yemeği değil. Burada zeytinyağlı olur, dil söğüş olur, beyin söğüş olur, Rus salatası olur. Yoktu böyle.

(Yayıncı-3, erkek)

#gelenek

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar, meyhaneler

… akşam işten dönerken uğradığınız, bir kadeh bir şey içtiğiniz birileri ile karşılaşıp sohbet ettiğiniz meyhaneler vardı, ayakçı meyhaneleri dediğimiz ama bu ayakçı meyhaneleri kavramı belki yanlış kullandım, birahaneler. Ayaküstü bira içtiğiniz çeşitli birahaneler. Bira içmenin bir ritüeli vardı, o ritüelin dışında bir bira kültürü oluşmaya başladı. Bir de kebapçılar çünkü Beyoğlu’nun kültüründe ben kebapçı bir tek İskender kebabı yapan iki yer bilirim çocukluğumdan itibaren onun dışında kebapçı yoktu, Beyoğlu’da kebapçı, lahmacuncu bilinmez yani… özellikle Çiçek Pasajında, balıkçılar mezeciler falan, yemek kültürü de çok farklıydı. Lokantalar da ona göreydi.

(Belgeselci, erkek)

#gelenek

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar, meyhaneler

Nevizade’nin karşı tarafında Pala vardı. Salaş bir yer. İçki veren. Yani bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi şimdi diyemeyeceğim de, zeytinyağlıyla rakı içilirdi, şimdi olmayacak bir şey oldu, işte cahillik böyle bir şey, kültürsüzlük böyle bir şey yani kebapla rakı içilmez. Ama biz de içiyoruz, bizim de ahlakımız bozuldu. Şimdi zeytinyağlılar olacak ama onlar da standart zaten fabrikasyon geliyor. Her tarafta aynı fava. Mutfak diye bir şey kalmadı. Yani tabiri caizse o Rum meyhanesi dediğin şey kalmadı.

(Yayıncı-3, erkek)

#gelenek #kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lı yıllar, Beyoğlu’na çıkmak

Vallahi hanımefendi, eskiden Beyoğlu Beyoğlu’ydu, şimdi Beyoğlu öldü. 55, 56, 60, millet birbirine selam verirken böyle… İstanbul belediye başkanıydı, sigara izmaritini atınca zabıta gelip 5 kuruş ceza yazar. Bir şey atamazdın. Biz hanımımızla sinemaya giderdik, sinemadan sonra çıkardık muhallebiciye…Lale vardı, burada muhallebici vardı, giderdik oraya. Derdim ki, “hanım gel sinemaya gidelim”... ben 9’da çıkıyorum işyerinden, 9 matinesine giderdik. Sinema da 12’ye 1’e kadar sürerdi. Orada muhallebicide dondurmalarımızı yerdik. Ondan sonra tıkır tıkır gelirdik evimize... Saat 1’de, 2’de… Sana kimse dokunamazdı. Biz birbirimize selam verirken… Ama şimdi nerede Beyoğlu? Beyoğlu’na çıktığında şimdi cebinden şeyi götürürler.

(Bakkal, erkek)

#gelenek

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar, Beyoğlu’nda emek hikayeleri

…bir abim vardı İstanbul’da, evli…. şimdi o vesileyle ben şöyle bir 11-12 yaşında İstanbul’a geldim ve Haydarpaşa’da şaşkın bir şekilde bakıyorum… ablam Tarlabaşı Sakızağaç Caddesi’nde, Büyük Kırlangıç sokak, oradaki evlerine gittim… Tarlabaşı’nda abim halı satıyor, çarşaf satıyor, muhtelif evlere Taksim’de, ben o işe gömüldüm falan derken Mari, Ermeni, o da bana göz koymuş, daha ne olduğunu da bilmiyorum… o da İzzet Ünver’in en iyi kalfasının yanında çalışıyor, beni de götürdü Allah rahmet etsin. Ben de Mari’den ayrılmamak için peşine düştüm gittim… mesleğe çok ısındım. Bu arada İzzet Ünver muhtelif kalfa alarak meslek tabirinde ustalara iş veriyor ve bir tanesi de bizim Arniki ustaydı, Rum. Ve provalara götürüyorum, getiriyorum, Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi’nde Çığ Apartmanı’ndaydı İzzet Ünver… bize meslek Rumlardan geçme, Ermenilerden geçme, çünkü onlar hep bu işe önem veriyor… önce sağ elimin orta parmağına yüksük geçirip bağladılar, 15 gün çıkarmadım… sonra telâ işlemeye başladım

(Terzi-1, erkek)

#ustalık çıraklık #süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

Beyoğlu’nda emek hikayeleri

[1960’lı yıllar] Çıraklığımızda yine İstiklal Caddesinde benim sanatım olarak, kürkçü olarak, değerli bir abimiz vardı, onun yanına çırak olarak geldim. 1965’de. Bedros Çadırcıoğlu, Oslo kürk evi… O zaman 6 kişiydik. O zaman öyle güzel şeyler vardı ki, derdi ki anne babamız, gidin sanat öğrenin. Kimse demezdi, kaç para alıyorsun neyin nesi, hiç öyle bir söz yoktu…

(Kürkçü, erkek)

#ustalık çıraklık #süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar

Ama bu kadar gelir farklılıklarının karşılık bulabildiği bir tüketim düzeyi söz konusu değildi. Yani Çiçek Pasajı’na gideceksen öğrenci de gidebiliyor, hali vakti yerinde olan da gidebiliyordu. Yani şimdiki gibi sınıflandırılmış bir tüketim düzeyi söz konusu değildi. Dolayısıyla normal vatandaşından tut diyelim ki küçük burjuvasından ensesi kalınına kadar herkes burada hayatını idame ettiriyordu.

(Yayıncı-3, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1960’lar Kültürel Ortam

[1960’lar] …eskiden tiyatro o dönemlerde insanların gündelik hayatlarının bir parçasıydı. Yani bugün kitap okumazsanız, tiyatroya gitmezseniz kimse sizi ayıplamaz, siz de utanmazsınız. O zaman yani ayıp bir şeydi neredeyse, iyi kötü az buçuk mürekkep tadan insansanız bazı şeylerden eksik kalmak ayıplanırdı değil zaten bir şekilde olurdu ama ahlanır vahlanırdı gidemedik, göremedik, alamadık, okuyamadık diye.

(Yayıncı-3, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1962, Vakko, alışveriş mekanları

Gömlekçi Şeref de vardı aynı zamanda. Vakko filan kurulmuştu daha sonra. Daha sonra dediğim altmışlardan sonra. Bayağı canlı bir alışveriş yeriydi. Tam piyasaydı aslında. Vakko da ondan orada kurulmuştu.

(Arif Keskiner)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1962, Vakko, alışveriş mekanları

Şeref de Vakko’nun biraz ilerisinde sol taraftaydı. Yani Taksim’e çıkarken. Ayrıca Karaca vardı, Karaca'nın o zaman yüzde yüz yün güzel içli kazakları vardı. Ben çok sade bir insan olmama karşın annemin dayatmalarıyla o kazakları alıp giymiştim.

(Takı tasarımcısı-1, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1962, Vakko, alışveriş mekanları

Tabii o zaman şey vardı yani, buranın popüler yeri Vakko’ydu, hakikaten çok şeydi, çok şık bayanlar gelirdi yani. Onları … ablam daha iyi hatırlar, onlar biraz daha önce…. Bir de terzi olarak, orada kupon kumaşlar bilmem neler… Kupon kumaş önemliydi, oradan alınırdı… Vakko o zaman çok popülerdi bayağı, işte arabalarla, taksilerle, bilmem nelerle… Sonra tabii siyasi olaylar başlayınca Beyoğlu’nda, inanılmaz olaylar olmaya başladı.

(Yayıncı-2, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1962, 2006 Vakko kapandı

…çok büyük sermaye girmedi… bence işte bu ortada gezen emlâkçılar topladılar ve de orta ölçekli işletmecilere sattılar bence. Öyle büyük sermaye buraya girmedi, hatta Vakko gitti buradan yani çünkü onlar dediler ki, burası artık üst gelir grubuna göre bir yer değil, o öyle gitti. Vakko gitti, Beymen gitti. Beymen de gitti yani, Beymen’in küçücük, kıytırık bir yeri kalmıştı, o da gitti.

(Yayıncı-2, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1965, Beyoğlu’nun Neşe’si

Benim dükkânım 1965’de açılmıştı. Oranın adı Neşe Meyhanesi’ydi. Dolup taşardı. Radyo spikerleri gelirdi, servislerini ben yapardım. Ben neredeyim müşterilerim oraya gelirdi. Oraya açtım, o zaman radyoda… benim reklamımı yaptılar, Krepen Pasajı’nda, Neşe Meyhanesi’nde, Bayram’ın yerinde, orada yenir, içilir diye. Ağzına kadar dolardı. Türkan Şoray, Fatma Girik, kimler gelmedi.

(Bayram Aydındoğan)

#süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

Beyoğlu’nda emek hikayeleri

[1965]… Markiz’in bitişiği, şu an telefoncu olan, orası mağazaydı, alt ile üst atölyeydi, yani bodrum ile üst kat. Çekme kat vardı üstte o şekilde çalışıyorduk. Senelerce orada sanat öğrendik, güzel insanları gördük, onlara bakarak, özenerek bir şeyler öğrendik. Yürüyüş nasıl yaparız, yemek nasıl yenir, her şeyi ben orada öğrendim. O gelen insanlardan öğrendim

(Kürkçü, erkek)

#süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

 

1971-2000 / ÇÖKÜŞ VE ONARIM - SİYASİ OLAYLAR VE DARBELER DÖNEMİ, BEYOĞLU’NU GÜZELLEŞTİRME VE CANLANDIRMA UYGULAMALARI (1990 SONRASI)

 

1970’ler Eğlence

Mesela Beyoğlu’nda özlemle hatırladığım çok insanda söylediğim de ha diyor, kimsenin hafızasında nakşetmemiş demek ki, ama dansingler vardı, bu balo diye film vardır bilir misiniz? Biri dansingden yola çıkarak bir tarihi anlatır… Dans edilen ama şöyle düşünün, büyük bir salon, kenarlarda masalar, genç kızlar kadınlar erkekler tek başlarına gidiyorlar orada birisini dansa kaldırıyor, dans ediyor falan, arkadaşlıklar oluşuyor. Eskilerin deyimi ile başlangıçta çok nezih iken bir süre sonra orası, epeyce bir süre sonra işte kadın satışı yapılan yerler haline dönüşmeye başlayınca kapatıldı. Hatta uyuşturucu satışı falan başlayınca kapatıldı.

(Belgeselci, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler, Beyoğlu’nda emek hikayeleri

… genelde de Beyoğlu'ndaki yapı yüzde kırkı hepsi Ermeni, Rum ustalardan oluşan. Bizim sektör de onlardan gelmedir, ayakkabı sektörü. Anadolu'dan gelen gençler, çıraklık her zaman yaşadığımız gibi… ben aşağı yukarı 13 yaşında bir ustanın yanına geldim. Bunların hepsi Ermeni, Rum’du… Biraz daha geriye gidersem aşağı yukarı Beyoğlu'nda 250-300 atölye varsa bunların yüzde otuzu hepsi Ermeni ve Rum ustalardı. Mesela ben Petro diye bir ustanın yanında çalıştım. Yani atölye sahipleriydi, zamanla bitti. Bunları şimdi toplasan 5 kişi çıkmaz, oradan doğru çok şeyler geçirdi.

(Ayakkabıcı-2, erkek)

#ustalık çıraklık

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler - 12 Mart Darbesi Sonrası Beyoğlu

Sokakta terör var. Sinemaya gitmek, ne olacağı belli olmayan bir film seyretmeye gitmek. Bir de bombaların atılması filan. Film başlarken iki kişi makine dairesine giriyor, lambaları açtırıyor. İki kişi perdenin önüne çıkıyor, bildiri okuyor. Anlatabiliyor muyum? Yani bundan korkuluyor... Beyoğlu bundan en çok etkilenen oldu. Çünkü daha çok Beyoğlu kullanılıyordu sinema için. Galalar yapılmaz hale geldi. 12 Mart öncesi yani. 12 Mart'ın geliş gerekçesi bu zaten. Yani terör olayları. Bu olaylar normal sinema seyircisini de Beyoğlu’ndan uzaklaştırdı. Sinemanın genel ağırlıklı müşterisi ailelerdi…. Sinema bitmiş. İstanbul'la Beyoğlu bitince, bir sürüsü devam edemiyor. Bazı yapımcılar seks filmi yapmaya yöneldiler. Birdenbire Beyoğlu’nda bir seks filmi furyası, seks filmleri salonları oluşmaya başladı ayrı bir salon olarak, ayrı sinema olarak.

(Arif Keskiner)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler - Sinematek

…insanlar seanslara geç gelmeye başladı çünkü Beyoğlu'nda çalışıyorlar, kar, kış, kıyamet derken o zamanlar tabi kış şartları bugünkünden daha da kötü, dolmuş, otobüs bulmak da zor olduğundan yürümek gerekiyordu. Çünkü salon bayağı aşağıdaydı. 6.30 seansına gecikenler, yorgun- argın, kan-ter içinde gelenler de olurdu. O zamanlar için sinema salonu Beyoğlu'nda değilse, şehir dışında sayılırdı. Gösterimler ilk Kervan Sineması’nda başladı ama daha sonra, biz size ne yaptık diye Kadıköylülerden şikâyet gelince daha sonra Kervan Sineması bırakıldı ve Kadıköy'de Süreyya Sineması’nda gösterimlere başlandı. Yine Teşvikiye karakolunun karşısındaki sokakta Işık Lisesinin orada 1-2 sezon gösterim yapıldı. Sinematek seyyar olarak çok dolaştı. 1971’de de Sıraselviler'de kendi salonu açıldı.

(Sinemacı-3, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler- Sinema

Sinematek kurulmadan önce sinemaya böyle bir ilgimiz vardı. Sinematek kurulur kurulmaz ben üye oldum. Hatta o kadar üye oldum ki, bir numaralı üye olmuşum…. Sonra Sinematek’de çalışmaya başladım. Sinematek kurulduktan sonra gösterimlere başlamak için Beyoğlu’ndan seans temin etmek çok mümkün değildi, sinemalar çok büyük ve pahalıydı. 1500 kişilik sinemaya kaç kişi gelecek bilmiyorduk. Biz de Okmeydanı'na doğru ve şimdi Şişli Belediye’sinin olduğu yere yakın bir yerde Kervan Sineması adında bir salon vardı burası kiralandı ve gösterimlere başlandı.

(Sinemacı-3, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler Sinema ve Pasajlar

İnsanların toplu olarak yaşadığı yerlerde, bu çarşıların olduğu şimdiki avm’lerin yerine, sinemalar olurdu. Sinemalar pasaj gibi yerlere taşınmaya başladı. Bir pasaj açılıyorsa muhakkak sinema bağlantısı olsun isteniyordu, insanlar gelsin gitsin diye. Yani insanları çekmek için. Sinemacılar için bir salon ayarlanırdı. Öbür dükkanlar da isterdi ki sinema olsun pasajda. Sinemaya gelenler gelsin ayakkabısını alsın falan gibi.

(Arif Keskiner)

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler - Toplumsal Hareketler

Sonra bizim bu Ecevit Mitingi müthiş olaylı bir miting oldu şeyde. Yani bütün Beyoğlu, hatırlar mısınız, Ecevit’e suikast tehlikesi vardı, o gene de yaptıydı… Tam iddia edemeyeceğim ama 78 olmalı, daha yakın bir zaman, 1 Mayıs olaylarından sonra. Ciddi bir suikast şeyi var, iptal edecekti, Ecevit de kahramanlık etti, etmedi. Ama o günü burada yaşamak lazımdı yani. O Ecevit’in mitinginde bu Beyoğlu resmen bir miting alanına dönüştü. Bizim müdür dâhil yani, benim şube müdürüm dâhil. Meydan zaten tıklım tıklım, bu Beyoğlu’ndan da herkes yürüyerek gidiyor, bütün çalışanlar malışanlar… Tepede silahlı adamlar Ecevit’i korumak için… Ecevit çıktı konuşmaya… Herkes gitti. Olay olmuştu yani, Ecevit mitingi de. Sonra Beyoğlu gerçekten çok kötüledi.

(Yayıncı-2, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler Toplumsal Hareketler

O zaman Cihangir’deyiz, ben bankada çalışıyorum. O zaman işte bu siyasi olaylar, şunlar bunlar, tabii bankada ben de o siyaset yüzünden de çok şey çektim. Sürdüler beni, bilmem ne yaptılar, tekrar geri geldim, böyle politik nedenlerle işte, 1 Mayıs’lar filan… Yani oraları, biz Beyoğlu’nun o siyasi olaylarını biz çok şiddetli yaşadık yani… Biz hep gittik 1 Mayıs’larda… 74 mü, 75 mi, çok iyi hatırlamıyorum. Yani biz hep giderdik 1 Mayıs’lara. Ben o zaman tabii bankada çalışıyorum, bir de tabii sendika olayları var. Biz de örgütleniyoruz. Bizim bankanın bir sarı sendikası var, bayağı örgütlendim… DİSK’te, tabii ki Bank-Sen

(Yayıncı-2, kadın)

#çeşitlilik #canlılık

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler Toplumsal Hareketler

“Hani birazcık tatil olmasından kaynaklı, birazcık işte eski 1 Mayıs… Yani 1 Mayıs alanı olarak bu Taksim insanların hafızasında kalmıştır. Bana şimdi 1 Mayıs deseniz Taksim aklıma geliyor çünkü hani 77’lerdeki, o dönemlerdeki mevzuları hepimiz hatırlıyoruz ya da okuduğumuz kadarıyla biliyoruz...”.

(Bar işletmecisi-2, erkek)

#süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler Toplumsal Hareketler

Ben yaşadım o 1 Mayıs’ı, çok fena. Hala kötü oluyorum. Sonra ertesi gün tabii işe gittim. Müdür bakıyor bana, tabii benim surat felaket, sen yine Taksim’de miydin, dedi, evet dedim Taksim’deydim. Sonra böyle politik şeyler hala devam etti, uzun süre devam etti.

(Yayıncı-2, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler Toplumsal Hareketler

Bu 80 ihtilalinden önce, herhalde 1976-77 yıllarında, bu Odakule tarandı. O zaman buradan araçlar geçiyordu, yollar kesilmiş, ben yoktum. Adamlar inmişler taramışlar, büyük bir kargaşa. O yıllarda bizim sıkıntımız şuydu, akşam 6'dan sonra dükkânları açmıyorduk kapatıyorduk. Akşamları buralar sessiz ıssız, insanlar çıkmaya korkuyorlardı o yıllarda, 80’den sonra normale dönüld.

(Kırtasiyeci-1, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler toplumsal hareketler

Sonra Ankara Yürüyüşü başladı, 76 mı, 77 galiba, Ankara Yürüyüşü, tarihi, sinemacıların sansüre karşı… Orada bir de taşa tutulduk biz, orada faşistlerin bir yurdu vardı, Siyasal Bilgilerin yanında, bilmiyorum siz bilir misiniz orayı? Ama Siyasal Bilgilerde bizi alkışladılar, onlar çok desteklediler. Ondan sonra, işte buradan sonra beni de kovdular Arzu Film’den, çünkü onlar karşıydı o yürüyüşe. Arzu Film ekibinden bir ben, bir Tarık Akan katıldık. Arif zaten ayrılmıştı.

(Oyuncu, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler Sinema (Sinematek)

Sinematek daha önce başlıyor; Kervan Sineması’nda başladı. [Daha sonra] Sıraselviler'de. Herkes oraya gitmeye başladı. Bütün entelektüeller filan. Dışardan en seçme filmleri getiriyorlar. Onat Kutlar başında. Şakir Eczacıbaşı. Nasıl filmleri getirmişler nasıl gümrükten kaçırmışlar onları anlatıyordu Şakir abi. Sinematek müthiş bir başarıdır Türkiye'de.

(Arif Keskiner)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler Sinema- Toplumsal hareketler (Sinematek)

78’de kuruldu SİNE-SEN, kuruluş süreci bayağı çatışmalı geçti…. Çünkü bir kere çok kapalı bir şeydi, Yeşilçam genç sinemayı biz 69’da kurduk. Düşün ki, Yeşilçam’da yönetmen olarak film çekmen falan mümkün değildi, kapalı bir kast. Bu dediğim kahveler, inanılmaz bir hiyerarşi var, yani birinci figürasyon kahvesine, ikinci figürasyon kahvesinden kimse giremezdi mesela. Setçiler kahvesine öyle benim diyen giremezdi, orada o kast içinde, ayaklar diye tanımlanan Kayseri ayağı, yok İzmir, Diyarbakır ayağı, Orta Anadolu ayağı falan, o bütün ayaklar bütün sinema filmi dağıtımını örgütlüyorlar.

(Belgeselci, erkek)

#canlılık

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler Sinema- Toplumsal hareketler (Sinematek)

Bizim sendikada Şerif Gören, Atıf Yılmaz, Zeki Ökten, işte bütün set teknisyenleri, ışık teknisyenleri filan… Sonra DİSK’e bağlanınca Ali Özgentürk geldi, dediler ki, Sinematek boş kaldı, Sinematek’i alacağız... Vecdi Sayar o zaman şeyi... Bu arada Mete İnselel Tiyatrosu bizim Taksim, Sinematek’in olduğu yerde... 65 numara, Sıraselviler. Ondan sonra oraya taşıdık biz Sinematek’i çünkü kendimize ait gösteri salonumuz yoktu. Biz orayı aldık, Mete’den kiraladık. Yani onların tiyatroda biz gündüzleri gösteri yapacaktık, onlar da gece tiyatro oynayacaklardı ama onların oynamadığı günlerde de geceleri biz gösteri yapacağız. İşte bir projeksiyon makinesi filan kaldı, Sinematek’in kendi malıydı onlar, işte bir tane seyyar, bir tane 16’lık, bir tane 35’lik makineleri kurduk oraya ve başladık ve yeniden kalkındırdık Sinematek’i. Tabii bu arada bize DİSK çok yardım etti. Yani çünkü bütün grevlere gidiyorduk, filmler oynatıyorduk. Biz de onların matbaasından faydalanıyorduk mesela, bir sürü baskı.

(Oyuncu, erkek)

#canlılık

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler Tiyatrolar

Muhtar Kocataş Molla Necmettin’in oğlu. Gen-Ar Tiyatrosu’nu kurdu. Nerede, yukarda. Küçük Parmakkapı Sokağı’nda, Atatürk Lisesi’nin sokağı. McDonald's var ya şimdi onun köşede. Soldaki binanın, ki orası eskiden Yıldız Sineması’ydı. Onun köşesi. Bu sinema sonra yıkıldı, Etibank’ın mı ne yeni bir bina yapıldı. Onun bodrum katını Muhtar aldı. Gen-Ar diye sanat galerisi açtı. Bildiğimiz resim sanat galerisi. Sonrada Vala diye bir adam vardı böyle tiyatrocu. O adam Nazım’ın Yolcu’yu koymak istedi sahneye. O sırada sahne yapıldı. Gen-Ar Tiyatrosu oldu. Ve orada Cahit Irgat, Tuncel Kurtiz, Suna Keskin, Erol Günaydın ve Nevzat Şenol.

(Arif Keskiner)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler Tiyatrolar

Genco… o zaman onlar 73-74’lerde Elhamra Sineması’nda oynadılar. Abdülcanbaz, orada oynandı. Sonra burada Baro Han’da oynadılar. Bayağı uzun süre oynadı orada Genco, çok uzun süre oynadı yani. Hatta çok yakın zamana kadar, bu restorasyona girmeden önceye kadar oynuyordu orada.

(Oyuncu, erkek)

#çeşitlilik #süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler Tiyatrolar

Sonrası da şey, işte 71, tiyatro fotoğrafları çekmeye başladım. Sonra Küçük Sahne, Küçük Sahne Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu. 2 sene orası. Ondan sonra bir yaz İstanbul Tiyatrosu, fuarda, Toto Hanım’la, Toto Karaca, Ali Sururi, Alev Sururi… Onlarla oynamak şerefine eriştim vallahi. Bu 74, 75 senesi. Nisa Serezli sonra, 2 sene de Nisa Serezli var…

(Oyuncu, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler Kitapçılar

Bizim dolayısıyla yine o cadde üzerinde bir iki tane kitapçı vardı; Madam, Matmazel, sonra karşımıza Agâh Bey diye bir arkadaşımız kitabevi açmıştı. Üç, bilemediniz, dört tane kitapçıydı o bölgede. Ha, ileride köşede ABC Kitabevi vardı, dil öğretimiyle ilgili ama yeni kitabeviydi. Biraz ilerisinde Metro Kitabevi vardı. Şimdi bunların ikisi de kapandı ve yok oldular. ABC de bitti, Metro da bitti. Onlar daha çok İngilizce, Fransızca, dil öğretimiyle ilgili, İngilizce, Fransızca okuma kitapları, yeni kitaplar… Ha ileride işte Alman Kitabevi vardı, ondan önce Kitab-ı Mukaddes Şirketi vardı. Ondan sonra da Hachette vardı, Globus Yayıncılık’ın devraldığı, eski adı Hachette olan kitabevi vardı ki ancak çok iyi dergileri, gerek moda, gerek sanat, gerek başka anlamda, müzik vs. Avrupa dergilerini orada bulabilirdiniz. Bir de Tünel Geçidi İşhanı var, tam Tünel’in çıkışında. Şimdi oralar lokantalar filan oldu. Onun içerisinde halen Kohen Kitabevi var, o da yüz yılı devirmiş bir müessesedir. Kohen Hemşireler, eski adı Kohen Sör, sonra Kohen Hemşireler oluyor. Hala o müessese işliyor. Hala bir Yahudi, oranın çıraklarından mı, akrabalarından mı ne, sürdürüyorlar orada.

(Sahaf, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler Kitapçılar

…Yabancı gazeteler, dergiler kahvelerde yoktu sanırım ama Beyoğlu'nda iki yerde yabancı gazete satılırdı. Haşet Kitabevi… Markiz’in karşısında sonra Dünya ama o kapandı tabi. Bir tanesi de Beyoğlu'nda Ağa Cami’sini geçtikten sonra Rumeli Pasajı girişindeki bir gazete bayii idi orayı hatta bir kadın işletirdi. Yabancı gazeteler genelde buralarda satılırdı. Dolayısıyla yabancı gazete almak mümkündü.

(Sinemacı-3, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler, tekstil sektörü

Büyük kısmı kapattı. Çünkü neden: Konfeksiyona dönen firmalar onların adetlerini uygun bulmadılar. Çok az geliyordu çünkü onlara. Yani bir terzi atölyesinde kaç tane şey dikilebilir?.. Adam dediğiniz gibi Merter’e gidiyordu. Neydi o muhitin adı, Hürriyet Gazetesi’nin olduğu yer. Güneşli tarafında da atölyeler oluşmaya başlamıştı o zamanlar. Bir sipariş verdiği zaman 500, 600 bin tane veriyordu. Bir terzi atölyesi, rahmetli Mualla Hanım’ın terzi atölyesi kaç tane dikecekti?..

(Tekstil mağazası sahibi, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler, fason atölyeler

Tabii tabii, oralarda imalât sanayi vardı ama şeyden önce, 12 Eylül’den önce, 75-76, 77, o civarlarda, şeyin arka sokaklarında, yani Asmalımescit’in daha alt tarafında, Amerikan Konsolosluğu’na filan giden yerlerin oralarda.

(Sahaf, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler, fason atölyeler

Buralar her binanın içerisinde tekstil atölyesi vardı. 70'li yıllarda... konfeksiyon türü, tekstil atölyesi zaten terzilik değil, terzilik başka bir alan… Sultan Hamam'a tekstil, konfeksiyon, takım elbise, kadın elbiseleri, buradan Sultan Hamam’a yapılırdı Sultan Hamam'dan satılırdı. Osmanbey, Merter piyasası sonradan oluşan bir şey.

(İşçi, kitapçı, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler, fason atölyeler

Üretim İstiklal'in üzerinde de vardı. Hanların içinde vardı. Tokatlıyan Han'dan tut hepsinde vardı... Fason tabi. Tünel’den Taksim’e kadar cadde üzerinde de binaların üst katlarında da tekstil atölyeleri vardı, ara sokaklarda, Asmalımescit’te, Balık Pazarı’nda. Tarlabaşı'nın öbür tarafında çok az vardı… 80 sonrasında oralarda oluştu. Evdi oralar, genelde evler vardı. İnsanlar orada ev olarak oturuyordu.

(İşçi, kitapçı, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler, fason atölyeler

Bu yeni kapılar orijinal kapılarından örnekler alınarak bire bir aynı modelle yapıldı. Bunun sebebi de İpek sineması bir tarihte, Hatemoğlu manifaturacısına kiralandığı için atölye fabrika olarak, orada çıkan yangın, Cercle d’Orient binasının bu cephesine çok zarar veriyor. Bu kapılar da kömür halindeydi biz geldiğimizde... Burası değil ama yan taraf İpek sineması. Tamamen atölye yani bildiğiniz, Hatemoğlu manifatura atölyesi olarak kullanmış.

(Kültür sanat danışmanı, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1970, mobilyacılar

[1970’ler] Kulenin Meydanı'na geldiğinde orada at arabaları vardı, ustamla malzeme almak için Cibali’ye giderdik. Cibali'de keresteciler vardı oradan malzemeleri alırdık kuleye getirirdik orada mobilya imalatı yapardık. Eskiden sunta yoktu korseksiyon dedikleri bir malzeme vardı… Yatak odaları yapardık, daire kapıları birinci sınıf. O zamanlar ustalar da iş verirdi bize.

(Marangoz, erkek)

#ustalık #çıraklık

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler, Atlantik

Biz talebe ve yatılıyken Beyoğlu’na gelirdik, hafta sonları biz yatılı talebeler Arnavutköy’den… Mesela Atlantik şeyi vardı, pilavcısı. Adamın vitrininde böyle Asya pilavı diye yazardı üstünde kocaman. İşte bira satılırdı, bira içip bir de yanında tabak tabak pilavlar yenirdi yani, Atlantik pilavcısı. …Çikolatacı vardır ya köşede hala duruyor, oraya çok yakın ya onun önündeydi ya arkada yani aynı sıradaydı.

(Turizmci, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler, pastane

Ben Haldun Taner’le Markiz Pastanesi’nde bir çay saatinde bulundum, çünkü Türk Dili Edebiyatı okumaya başladım, öyle bir edebiyatçı çevrem oldu ve öyle bir şansım oldu. 74’ler.

(Takı tasarımcısı-1, kadın)

#süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler, kapanan mekanlar

Sonra 70’de işte o ekip yavaş yavaş elini ayağını çekiyor... Benim işte buraya gelmemizin sebebi işte gece hayatı var, meyhaneler var bilmem ne yavaş yavaş pavyonlar bilmem neler açılıyor bir sürü şey. Orada hani aslında düşüşe de geçmiş oluyor ama bizim için hala zevkli ve keyifli bir Beyoğlu. Ama üçüncü aşama yani o asıl bizim işte ... [1990’lar] bence en batık zamanıydı Beyoğlu’nun.

(Turizmci, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler, çeşitlilik

[1970’ler] Ben ne bir Rum ya da Ermeni arkadaşıma söylenmiş diye tek kelime etmedim, onlar saygılı insanlardı, biz onlara saygılıydık. Ermeniyimiş, Rummuş diye bir kavram yoktu biz kardeş gibi büyüdük. Aklıma bile gelmezdi. Bugün bile Türklerden çok Ermenilerle daha çok anlaşırım. Yaşamayı da seviyorlar, hem yaşıyorlar hem de yaşatıyorlar, öyle bir sıkıntıları yok...

(Kırtasiyeci-1, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’lar, mağazalar

[1970’ler] Galatasaray lisesini geçin, eskiden Pamukbank, liseden 45 metre ilerde, dört ya da beşinci mağaza, şimdi giyim mağazası. İlkokul dördüncü sınıftayım, daha ilk devre bitmiş, biz burada oturuyoruz, her gün çıkarız Beyoğlu’na, Bonne Mache mağazasına geldim hiç unutmuyorum, iki tane kale üzerinde askerler, toplar, çok güzel bir oyuncak, 10 yaşındayım, baba dedim, çok güzel falan, sınıfını geç alırım dedi. Bakın beş ay her gün çıktım, her gün baktım ve dedim ki, sınıfımı geçeceğim, bu kaleyi ve bu askerleri alacağım. Şahane bir oyuncakçı dükkânıydı. Adı da Bonne Mache. Sonra sınıfımı geçtim bir kaleyi babam bir kaleyi de abim aldı, abim benden 9 yaş büyüktür. İkisi aldılar ve ben ilkokulu bitirene kadar o askerlerden, benim günlük harçlığım vardı 1 lira, ben bu paraları biriktirerek çünkü askerlerin tanesi 1 lira 75 kuruştu, ben bunları alarak orta sınıfa kadar oynadım.

(Kırtasiyeci-1, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler, Beyoğlu’nda yer bulmak

Beyoğlu’nda tabii böyle mekânlar vardı, mesela canınız kimi görmek isterse, çarşambaları perşembeleri oradadır. Şu anda temel problematik şey, hafıza mekânları yok oldu. Yani sistem hafıza mekânlarını yok etti. Ben Orhan Kemal’e de dokunabiliyordum, Atilla İlhan’a da dokunabiliyordum işte ne bileyim diğer bütün yazarlara, hikâyecilere de dokunabiliyordum. Onların belli zamanlarda gittikleri belli meyhanelerde hiç kimse sizi yadırgamaz, gittiğinizde gel evlat derdi, sen de masaya oturur rakını içersin vs böyleydi yani. Nazım Hikmet’in oğlu Mehmet Fuat falan. O yüzden o mekânlar hani ben biraz böyle tarif ettim ama çok sınıfsal da değil… herkesin de gidebildiği bir yerdi. Kendine mekân ediniyordu herkes, gruplar ya da insanlar, dolayısıyla onları görmek isteyenler o mekânlara, belki rastlantısal edinilmiş mekânlardı. Bir yerin pastasını çok beğenmişsinizdir, öbürünün mezesini çok beğenmişsinizdir, orada bir ilişki kurmuşsunuzdur, dolayısıyla orası bir gelenek haline gelmiştir. Buna benzer çok mekân vardı ve bu mekânların da bir hafızası oluştu tabii, mahalleler de öyleydi.

(Belgeselci, erkek)

#gelenek #çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler, Beyoğlu’nda emek hikayeleri

Onlar da gitti o olaylardan sonra, 70’ten sonra. 74'ten sonra filan kapattılar ofislerini. Melek Film Ermenilerin olan, Şahanakilerin firması, onlar Fransa'ya gittiler. Öyle boşaldı sinemadaki şey. Ölünceye kadar Kriton en iyi yönetmen olarak kaldı. İşte onun yetiştirdiği en önemli kameraman Gani Turanlı’ydı. Gani abi Kriton'un öğrencisidir. Türk sinemasının en iyi kameramanı olarak kaldı. Yani aslında Türk sinemasını kuranlar onlar.

(Arif Keskiner)

#ustalık çıraklık #süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler

[1970’ler] Benim işe başladığım tarihte daha henüz Beyoğlu, İstiklal Caddesi trafiğe kapanmamıştı. Yani o yıllarda İstiklal Caddesi’nde arabalar tek gidiş olarak, Galatasaray’dan itibaren tek gidiş olarak hareket ediyorlardı. Hatta Tünel’in bulunduğu o hana Metro Han denir esas olarak, Metro Han’ın önündeki yerde otobüs durağı, şimdiki tramvay durağının olduğu yerde, biraz daha geriye çekik vaziyette otobüs durağı vardır. Kurtuluş-Tünel otobüs durağı idi o. Ring sefer yapan bir veya iki eski tip otobüs çalışırdı. Özellikle akşam saatlerinde, 5-6 sularında Kurtuluş’ta yaşayan ne kadar azınlıkta olup da burada dükkânı olan esnaf adam varsa; marangoz, gomalak cilacı, kunduracı, kaplamacı falan filan, onun gibi vs., büfeci filan, bütün o esnaflar orada sıraya girerlerdi, otobüs beklerlerdi. Çok hoş bir görünümdü. Hatta bir keresinde orada, Yaşar Kemal ve Abidin Dino’yu da kuyrukta sıra beklerken gördüydüm.

(Sahaf, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1970’ler, genelevler

[1970’ler] Galata Saray hamamının sokağı, Turnacı sokağın başında benim çalıştığım yerde bizim alt kat tekstil atölyesi, onun üstü randevu eviydi buralar hep... mesela İstiklal’e paralel en uzun sokak burası... o Zambak sokakla Mis sokağın arası Süslü Saksı, Kurabiye... bu isimler genelev sokakları... normal bir isim olabilir mi, böyle bir isim yok... ben bunu ilk söylediğimde arkadaşlarım hep güler bana ama evet yani kerhane sokakları buralar.

(İşçi, kitapçı, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1976, mobilyacı öğrenme

1976'da Galata Kulesi'ne geldim. 12-13 yaşlarında. Mesleğe de bir akrabam koydu beni mobilyacının yanına… Camekân Sokakta çalışıyordum. Rum, Ermeni ustalar vardı benim ustam Türk’tü, Kastamonuluydu. Onlarla beraber çalışırdık belli bir dönem sonra onlar yaşlandı tabii.

(Marangoz, erkek)

#ustalık çıraklık

İlgili tarihsel konular

 

 

1976, mobilyacı öğrenme

Sonra burada Erzincanlılar vardı bizim yine üç dört tane esnaf. Nihal Usta vardı yüksek Kaldırımda o Rum’du, o da çok iyi bir ustaydı. O zaman İstanbul'un birinci sınıf ustaları, herkes onlara iş yaptıramazdı. Ustalar bu civardaydı…

(Marangoz, erkek)

#ustalık çıraklık #süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1976, Beyoğlu’nda emek hikayeleri

76 sonunda geldim. Adana'dan geldim. 13 yaşındaydım İstanbul'a geldiğimde... geldiğimde tekstil işine başladım… Beyoğlu'nda. Şimdi Nevizade dediğimiz yer. Hasan Tahsin Apartmanı vardır, orası pansiyondu. Orada kalırdık, beş kişi bir odada pansiyonda, tuvalet var, banyosu yok. Banyo için ayrıca banyolar vardı Beyoğlu'nda oralara yıkanmaya giderdik haftada bir defa. …hamam değil banyolar. mesela şu Mis Sokak’ta Piknik Lokantası’nın altı banyoydu mesela hamam diyoruz ama banyo. Orada 15 lira verirdik yıkanırdık, yani para olmadığından, yani çıraklık yapıyorum. 200 lira haftalık alıyorum, toplam 800 lira aylık yapıyor. 250 lirasını ev kirası yani yatak parasına veriyorum. Ayda 60 lira da banyo parası haftada bir defa, kokuyoruz yani. Geri kalan 490 lirayla da geçinmeye çalışıyordum, o zaman zeytin peynir ucuzdu tabi, o zaman kuru fasulye yediğin zaman yürüyüşünüz değişiyordu. Galatasaray Lisesi’nin sokağında Arif’in yeri diye bir meyhane var orada kuru fasulye pilav yerdik.

(İşçi, kitapçı, erkek)

#ustalık çıraklık

İlgili tarihsel konular

 

 

1970-80’ler - Sinema

Ben bakın o sinemaların tamirlerini yapıyordum, karaborsa bilet alıyordum ve günde iki sefer sinemaya gidiyordum, düşünebiliyor musun, o kadar güzeldi. Derken sinemanın içine ettiler, bitti… Porno yapıldıktan sonra düştü. Aile gelmedi.

(Kamera tamircisi, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler - Sinema

Var olan sinemalardan Rüya Sineması mesela. Seks filmi göstermeye başladı. Lüks Sineması seks filmi göstermeye başladı. Elhamra kapanmıştı zaten. Rüya Sineması 2000'lerde de devam ediyordu. Emek Sineması’nın sokağındaki Yeni Ar dipte sağda. Kafeteryanın yanında olan, Sinepop oldu sonra

(Arif Keskiner)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

12 Eylül Darbesi - Sinema

Onlar Sıraselviler'de bir yerde gene Kozanoğlu’nun apartmanı vardı, tiyatro vardı yukarda, çatı katındaki tiyatro. ...neydi o tiyatronun adı. Aslan Asker Şvayk’ı oynadılar. Genco’ların, Umur Bugay’ların oynadığı tiyatroydu… Yani o tiyatronun girişinde, apartmanın girişinde Sinematek vardı. Daha sonra Sinematek bu 80 darbesinde dağıtıldı. İçeri atıldılar yattılar falan filan. Ahmet Sezerel filan.

(Arif Keskiner)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

12 Eylül Darbesi - Sinema

Şimdi 12 Eylül’den sonra, Aralık ayında ben tekrar kiraladım orayı ve şey olarak açtık, Taksim Sanatevi koyduk ismini. Amacımız şuydu; ortada, fuayede resim sergileri, aşağıda film oynatmak, bayağı ticari sinema. Bu ve gerekirse tiyatrolara filan da vermek, böyle bir şey ve cüzi bir kirayla kiraladık orayı. Zaten yerin dibinde bir yerdi yani. O zaman işte Akbaba’nın Üç Günü filan, bayağı önemli filmler oynatıyorduk orada. Sonra geldiler orayı da kapattılar.

(Oyuncu, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler Eğlence, Barlar, Bilsak

Bilsak deyince, Bilsak, Sinematek, daha elit, daha yani şöyle söyleyeyim hani yaş ortalaması büyüktü ve şey daha böyle tecrübeli insanlar vardı ve şey gene solcuların birleştiği bir yer. Bir de mekân sonrası bir mekân, yani after dediğimiz bir mekâna dönmüştü. Yani bir meyhanedesiniz içiyorsunuz, meyhane 12’de kapanıyor.

(Bar işletmecisi-3, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler Eğlence Barlar, Papirüs

Üniversite son sınıfta şurada bir yer keşfetmiştik. Papirüs. Sadece Papirüs’e gelirdik. Yukarda o da zaten, yukarda. Erol Dernek Sokak'ta.

(Galeri sahibi, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler Eğlence, Barlar, Papirüs

Papirüs bütün edebiyatçıların ve sanatçıların geldiği, çok hoş edebiyat sohbetleri, tiyatro sohbetleri olan çok entelektüel -entelektüel Türkiye’de her neyse olan haliyle- olduğu bir yerdi, bize okul gibiydi o barlar aslında.

(Takı tasarımcısı-1, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler Eğlence, Barlar,

Kulis’ten sonra bir Papirüs vardı. Bir Rumla bir Türk açmıştı orayı. Orası yangından sonra bıraktı. Rum olan zaten Yunanistan'a gitti. Şimdi arada bir cuma yemeklerine gelir altı ayda bir. Ama o Fuaye, Adnan'ın yeri, çok önemli bir yerdi. Vakko’nun karşısı. İmam Adnan Sokak’ta. Mektup’un altı türkü barın olduğu yer. Bir de o türkü barlar açıldı. Türkü barlar başlı başına bir olgu. Mektup’la başlayan bir şey. Onlar sonuna kadar götürdüler ama bir sürü türkü bar açıldı. Her taraf türkü bar oldu yani. Bu 80 sonrası Anadolu’nun istilası aslında. Kebapçı ve türkü bar. İstanbul'a göçle beraber.

(Arif Keskiner)

#çeşitlilik #kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler Eğlence, Barlar, Papirüs

…Papirüs. 70-80’lerde artık böyle özellikle yazarçizer, Atilla Tokatlıoğlu’ların gittiği yerdi özellikle. Atilla Tokatlıoğlu ile 80’de orada kavga ettiğimi hatırlıyorum. Bir de orası daha böyle üst düzey yönetmen, işte nasıl diyeyim, yazarçizer, senarist vs gittiği yerdi, daha entelektüel insanların gittiği bir yerdi falan. (3. Gelişme Raporu-s.226)

(Belgeselci, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler Eğlence

Ha bir de Kulüp 12 vardı meşhur, gittiğimiz, yani o tiyatroculuk dönemi... Hidromel vardı, diskotek. Kulüp 33 vardı.

(Oyuncu, erkek)

#canlılık

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler Eğlence, klüpler

14, 19 onlar da bizim çalışırken çok gittiğimiz yerler. Tek nefes alma mekanları ve şu anda öyle yok, yani hakikaten çok özgür bir alandı ama hani şimdi olsa olur mu, client açısından da olmayabilir. Şey çok belliydi o zaman, yani eğlenceye giden insanlar, yani hepimiz birbirimizi tanıyorduk. Herkes birbirini tanıyordu hemen hemen… Asıl 80’lerin sonlarında, Beyoğlu’nda daha başlamadan tantana, orasıydı, yani biz işten çıkıp oraya giderdik ve sabaha kadar dans ederdik… Ama çok küçük… 14 gey bardı, 19 onun hani offspring’i. Biz ilk önce 19’a gittik, hani biraz palazlanınca ve kendimize güvenince 14’e gitmeye başladık. 14’e çünkü çok elini kolunu sallayıp giremezdim… Çok yakındı birbirine… Ama 19’da, yani sana yeri anlatamam çünkü hiç aydınlıkta görmedim. Aydınlıkta ve boş görmedim. Çok küçük bir yer.

(Restoran işletmecisi-1, Kadın)

#canlılık #çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler

86’da döndüğüme göre ben, hiç gece kulübü filan yok, daha 80’lerin toprağı üzerimizden yeni kalkıyor. Mesela bir parti yapılırdı, Elmadağ’da bir yerde, sen, ben, bizim oğlan, bizim tayfa, herkes ama birbirini tanıyor, yani telefonla gidilir, işte orada içilir, dans edilir bilmem ne. Daha sonra, 14’lerden de sonra şu Talimhane’de yine bir yer açıldı, Begüm işletmecisiydi, şu The Marmara’nın, birisinin sevgilisi filandı…

(Restoran işletmecisi-1, Kadın)

#canlılık #çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler Sinemalar

Valla Atlas açıktı, şey açıktı, Fitaş açıktı. Ne vardı aşağıda bir şey daha vardı ya neydi ismini unuttum, pasajın içinde sağ tarafta. Dünya Sineması. Bir de As Sineması vardı, As. Hatırladınız mı o sokağın içinde. Sonra orada, Bab oldu orası.

(Turizmci, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler Tiyatrolar

Muammer Karaca Tiyatrosu vardı, oraya tiyatroya giderdik… [Tepebaşı’ndaki sahneye] tabii ki gittim, gitmez miyim? Şeyi, ilk, Bahar Noktası’nı… Onun içinde tiyatro vardı, orada Bahar Noktası’nı seyrettiğimi hatırlıyorum… Yeni Melek bizim en son gittiğimiz sinemalardan. Devasa bir sinemaydı Yeni Melek Sineması. Babamla Ben-Hur’u seyretmiştik, orayı hiç unutmuyorum.

(Yayıncı-1, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler Kültür Sanat Eğlence

Taksim’de Taksim Sanatevi… o zamanlar işte tiyatrolar… hatta bir Devekuşu Kabare vardı, yani o zamanların, bizim gittiğimiz işte Zeki Alasya, Metin Akpınar, Ali Poyrazoğulları filan… Bu Sıraselviler Caddesi bir dönem çok popüler bir yerdi ve de bayağı mutena bir yerdi. Sonra orası korkunç bir değişime uğrayaraktan çok felaket barlara…

(Yayıncı-2, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler Kültür Sanat

80’lerde falan canlı, Emek sineması, Saray sineması; ne zaman kapandı bilmiyorum, Atlas sineması, bizim gittiğimiz belli başlı sinemalardı. Yeni Melek sinemasının sokağında şehir tiyatrosu vardı tam tarih olarak bakmam lazım ne zaman kapandı ama işte Deneme Sahnesi’nde son oyunu seyrettim mesela. Herhalde 80’lerde seyrettim. Can babanın çevirdiği … Başar Sabuncu sahneye koydu ondan sonra 1 buçuk saatlik oyun üç buçuk saat sürdü. Can babayı da aldılar bilmem ne. Herkes ağlayarak oyun bitirdi sonra da orası yıkıldı gitti, o sonra saçma sapan TRT binası…. İnsan bağlama koymak istiyor yani büyük ihtimalle darbe sonrası diye düşünüyorum çünkü çok politik oyunlar vardı, sinema, Yılmaz Güney’ler. Onlar bence biraz bıçak gibi kesildi, yasaklanmıştır…

(Belgeselci, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler Sinema

Atlas’ta bir değişim yaptılar. El değiştirdi, restorasyon yapıldı. Yukarıya iki tane daha salon çıkarttılar. Aşağısı pasaj oldu. Önceden aşağısı pasajı değildi tamamı sinemaydı. Bir büyük, 1500 kişilik bir sinemaydı. Ta arkadan Yeni Melek’in oradan çıkıyordun. O binada büyük değişiklikler oldu. O bina aslında Abdülaziz'in garsoniyeri olarak yapılmış bir bina. Büyük kapı var ya, oradan at arabası girsin diye yapılıyor o. Hiç gezdiniz mi üst katlarını? Anlatılmaz güzel bir yerdi. Müthiş bir şeydi.

(Arif Keskiner)

#kopuş #süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler Kitapçılar

Yani ben Matmazel’in dükkânında çalışmadan önce kendim bir sahaf dükkânı açmak için Aslıhan Pasajı’nda yer bakmıştım. Bundan dolayı şunu söyleyebiliriz, 86 yılında orada bir kitapçı oluşumu başlamıştı, Aslıhan Pasajı’nda. Krepen Pasajı da yıkılıyor bilmem ne, yerine öyle büyük bir blok bina yapılıyor... Onun adı da, bu binayı yıkıp yapan müteahhidin kızının adı Aslı, Aslıhan oradan geliyor yani. Oradan başlamıştı. O tarihte kim vardı? Ergun Hiçyılmaz vardı. İlklerden biridir.

(Sahaf, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler Kitapçılar

Aslıhan’da Özay vardı. Özay’la Süha vardı… Oranın çok eskisidir Özay. Pek öyle konuşmaz, çok ön plana çıkmaz, çok sessiz sakin, çok beyefendi bir çocuktur. Şeye de karışmaz, sahafların arasında itiş kakış olur, dedikodu olur, onlara da karışmaz. İşini sessiz sedasız yapan adamlardan biridir Özay. O vardı. Ergun Bey vardı. Bir ara Alaattin Eser diye bir eski kitapçı vardı. Sonra yayınlar filan da yapmıştı. Şimdi Anabala Pasajı’nın içerisinde, Kırkambar Sahaf var, Nurtap Emir. O da çok eskidir, o da benim saydığım o yıllardan kalmadır, Nurtap Hanım. Şu an Nurtap Hanım Türkiye’deki en iyi çizgi roman ve çizgi kitap uzmanıdır, Red Kit’ler vs. gibi konularda Türkiye’nin en önemli hanım sahaflarından biridir Nurtap. O vardı. Bir ara şey dükkân açmıştı orada, sanat eleştirmeni, resim eleştirmeni, sanat tarihçisi, Sezer Tansu Bey’in dükkânı vardı… Ha, Simurg Kitabevi, İbrahim, o da ilk Ankara’dan geldiği zaman ilk orada dükkânını açtı. O da küçük bir dükkânla başladı, sonra oradan büyüdü büyüdü, sonra şeye geldi, bizim şu ileriye geldi. O da oradaydı. Sonra işte büyüdü orası, ikinci el kitapçılar, sahaflar filan. Şu an hala büyük bir sahaflar çarşısı halinde. Hatta onların bir Beyoğlu Sahaflar Derneği diye bir derneği de var kurdukları, onun başında da şu an Ümit Nar diye bir arkadaşımız var, ciddi etkinlikler yapıyorlar, çeşitli sahaf festivalleri. (Kimi devam ediyor hala, kimi kapanmış)

(Sahaf, erkek)

#süreklilik #kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler Kitapçılar

Yüksekkaldırım’da, yani Tünel’de, Madam ve Matmazel diye iki tane, eski ve genellikle de yabancı dilde kitaplar satan, ikisi de Rum kitapçı vardı. Bunlar İstanbul’da 80’li yıllarda çok meşhur insanlardı. Bir tanesi Madam, öbürü Matmazel. Matmazel Talya Nomidis hiç evlenmemiş bir hanımdı. Öbürü de Madam Venezia Konstantinu diye bir Rum hanımdı o da. Matmazel babasının kitaplarını, yani babasının dükkânını devralmıştı. Babası genç yaşta ölmüş bir Bizans uzmanı ve alimiydi… Aslında çok kitapla ilgili bir hanım değildi. Ayrıca da zengin bir aileydiler. Böyle Gedikpaşa’da filan han gibi büyük yerleri vardı. Kurtuluş’ta oturdukları evleri kendilerinindi filan. Yani öyle dükkân ticaretinden gelecek gelire çok ihtiyaçları yoktu. O yüzden de çok fazla, hani kitaptan anlayan, kitaba sevdalı bir insan değildi Matmazel ama nefis bir İstanbul hanımefendisiydi. Gayet kibar, nazik… Kırık bir Türkçeyle konuşur, her üç kelimede bir, araya bir Rumca kelime katar, öyle bir zarif hanımefendiydi. O dükkânı daha sonra, işte Uğur Güracar ve Ayhan Aktar diye iki arkadaşımıza devretmişti. Onlar da Library de Pera’yı kurmuşlardı. Ben Uğur’la Ayhan’la, onların yanında çalışmaya başladım 86’da. Matmazel arada sırada gelirdi, eskiden de zaten öyleymiş, ne bileyim ben, saat 10-11’de filan dükkânını açarmış. 2-3 filan olduğu zaman civardaki, gerek Beyoğlu’ndaki, gerek Kurtuluş’ta oturan birtakım madam, matmazel, hanım arkadaşları gelirler, işte dükkân kapatılır, Markiz’e filan işte, 5 çayına, kurabiye yemeğe, pasta yemeğe gidilirmiş. Ama dükkân ağzına kadar kitap dolu, çoğunlukla Fransızca, Almanca ve Rumca kitaplardan meydana gelen bir kitaplıktı.

(Sahaf, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler - Sinema

Boş zamanlarımda en çok gittiğim şey sinemaydı. Ben en çok Saray Sineması, şu an Demirören'in olduğu yer ve Lale Sineması’na giderdim. Burada Türk filmleri oynatılırdı. 80 sonrası porno filmler oynatılmaya başlandı. 80’le birlikte yozlaşma, Türk filmlerinin yok olması...

(İşçi, kitapçı, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler, ayakkabıcılar

Tünelden meydana kadar şu anda müzik sesi var, o zaman ayakkabı çekiç sesi vardı. Yani size şöyle bahsedeyim Osmanbey'den, Dolapdere'den, Kasımpaşa'nın bu tarafına çıkalım stattan, Tünel’den, Tophane'den Cihangir'den bu bölgeye komple her şekilde atölye vardı… [Şimdi] erkek ayakkabısı, mağazalara yapan 15-16’yı geçmez. Eskiden 250-300 taneydi.

(Ayakkabıcı-2, erkek)

#ustalık çıraklık

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler, ayakkabıcılar

90'lı yıllarda şöyle söyleyeyim bu han [Marmara Han-Kurabiye sok.] komple ayakkabıcı doluydu,10 kat… Yanlar karşı taraf hep ayakkabıcı doluydu. 90 yılında bu civarda saymakla bitmez… Kurabiye Sokak, daha ileride İmam Adnan Sokak, Ağa Camii sokakları, Tarlabaşı’nın karşı tarafı doluydu. (Kurabiye)

#ustalık çıraklık

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler, ayakkabıcılar

Şimdi teknoloji girdi ama o zamanlar bir ufak atölyede 20-30 kişi ekmek yiyordu. Bir haftada 250-300 ayakkabı, bir atölyede aşağı yukarı 20-30 kişi ekmek yiyordu. Sanatçı yetişiyordu… Üretim yapıyorlar, bazıları klasik ısmarlama. El işçiliğidir hepsi.

(Ayakkabıcı-2, erkek)

#ustalık çıraklık

İlgili tarihsel konular

 

 

1980, takıcılık

Galatasaray’da Balık Pazarı’nın içinde 30 kişi çalışan bir atölye açtım. 85’le 95 arası. O atölyede 25-30 kişi çalıştı. Yanımda çok kişi yetişti. Burada, yalnız burada, aşağıda 3-4 tane kız çalışıyordu bunun altında, montaj işleri yapıyorlardı. Muhasebeye bakan 2 arkadaş vardı. Bir de şeye bakan vardı, gelen gidene siparişler vardı. Buranın başlangıcı 1980 olması lazım, evet. 1980’li yıllar, 85’li yıllara kadar gayet iyi, işte 90’da hadiseler oldu talebe yürüyüşleri vesaireler.

(Takı tasarımcısı-2, erkek)

#ustalık çıraklık

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler, meyhaneler

Aslıhan Pasajı dediğimiz pasaj, eski Krepen Pasajı’dır o, daha çok meyhanelerin olduğu yerdir. Daha doğrusu daha meyhane çok değil aslında, şimdi biz her şeyi böyle bugünkü konumlandırmayla kendi kafamızda eskiyi canlandırıyoruz, o yüzden yanılıyoruz. Yani eskiden orada Krepen Pasajı diye bir pasaj var, biraz karışık bir pasaj, içinde de iki üç tane böyle yarı esnaf lokantası, yarı meyhanemsi lokantalar var. Krepen’deki Yorgo hala duruyor işte, adı Nevizade’de var, giderseniz görürsünüz. Yorgo diye bir lokanta vardır hala, İmrozludur, İmroz Restoran’dı. Onun sahibi Yorgo Baba, son zamanlara kadar geliyordu ama artık herhalde gelemiyordur, 90’ı geçiyordur belki de. Eskiden her gün dükkânda dururdu, en azından sembolik olarak dururdu.

(Sahaf, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler, Beyoğlu’nun cazibeli havası

…Önce kendimiz zevk alırken, sonra turistleri getirirken, hatta Zencefil kurulurken hala bir Beyoğlu’nun şey havası vardı yani cazibeli bir havası vardı. İşte siz de biliyorsunuz Hayal Kahvesi bilmem ne açıldı, bir sürü yer açıldı açıldı. Buraya baya bir şey insan tüm İstanbul’un, yani karşıdan bile eğlenmeye yemeye içmeye... Çünkü o şey imajı düzeldi, artık Beyoğlu pavyonlar bölgesi değil temiz, güzel mekanların olduğu, eğlenebileceğin güvenlikli bir yer diye bilinir oldu.

(Turizmci, erkek)

#süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler, Beyoğlu’nun cazibeli havası

Onu çok böyle hani çok regular Beyoğlu turu yapmadık. Gelen turistleri getiriyorduk mutlaka gösteriyorduk çünkü Beyoğlu’nun bir şeyi vardı, kendine özgü bir ne diyelim özgünlüğü vardı. Çünkü böyle bir yer gerçekten dünyada çok azdır. Yani hem tarihini, hem kültürünü hem de sosyolojik yapısını koruyabilmiş bir yeri gönül rahatlığıyla gösteriyorduk. Buraya getirince buranın belli başlı gösterilecek yerleri, işte bu mesela Narmanlı Han daha yeni restore edildi ama bunun eski hali, mesela burayı gösteriyorduk. Yanımızda Batter Han, hemen yanımızda şimdi şeyle perdeyle kaplı, mesela orası. Yani burada bir mimari çeşitlilik çok fazlaydı.

(Turizmci, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler

[1980’ler]…okuldan çıkardık, Narmanlı Yurdu’na (hanı) giderdik, Jamalak gazetesi vardı giderdik, hoş beş ederdik, çocuğuz tabi. Burada ortada noter vardı, burası Jamalak gazetesi idi, diğer tarafta plakçı vardı, plak, eski kitap işte, plaklara kitaplara bakardık orada. Bugüne kadar hâlâ Beyoğlu’na kitaba oralara giderim… . Beyoğlu deyince aklıma sinema, kitap, Aslıhan pasajına çok giderdik hatta orada arkadaşım vardır Kamer, sahaf, oraya çok giderim, plak almaya vs.

(Yazar, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1980, usul adap bilmek

Refik’in garsonu Yorgo nefis bir adamdı. Ortağım, eşi, benim eşim filan oturuyoruz, yemek yiyoruz, masaya da bir tane rakı koyardık, bir kadeh de rakı oraya koyardık, artı bir kadeh, o bize servise gelip gittikçe atardı rakı. Koyardık oraya, tık atardı giderdi, bir şey getirirdi, kavun filan getirir, biraz daha atar. Yani masaya ortak olurdu, oturmazdı çünkü adam servis yapıyor ama mesela şöyle bir şey, açgözlülük yapıp da on tane meze istersen, bunları alma, yeter, derdi. Çok fazla içmeye kalksan, “hanımlarınız var yanınızda efendi olun fazla içmeyin sapıtırsınız” derdi.

(Sahaf, erkek)

#gelenek

İlgili tarihsel konular

 

 

1980, usul adap bilmek

Yakup rahmetli, o tarihte işte 12 Eylül olmuş, sokağa çıkma yasağı kalkmış ama gece 12’den sonra da hala baskı sürüyor, belediye baskısı, saat 11-12 oldu mu kapattırıyorlar her tarafı, gürültü filan olmayacak, 12’yi geçmemek, kanun hala da öyledir belki. Saat 11’de filan Yakup önce ışıkları kapattırır yavaş yavaş, loşlaştırır. Saat 11 buçuğa doğru zaten kalan müdavimler kalır, iyi içenler kalır. Saat 11 buçuktan sonra da Yakup başlar ıslık çalmaya, hadi beyler yay vaziyetleri, diye, hani yaylanın, gidin gibilerden.

(Sahaf, erkek)

#gelenek

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler, Beyoğlu’nda emek hikayeleri

O zaman Beyoğlu'nda torna sektöründen, ayakkabı sektöründen, her şey içinde vardı sokaklarda. Dericisi, köselecisi, ökçecisi hepsi vardı… Hep buradan alınırdı… Bütün bu sokaklarda 30-40 tane derici doluydu. Ökçeci de öyleydi.

(Ayakkabıcı-2, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler, Beyoğlu’nda emek hikayeleri

86 yılında orada… kaplamacılar ve keresteciler istila etmişti o caddeyi. Yani aşağıda, Tünel Meydanı’nda, Kuledibi Meydanı’nda, Kuledibi’nin orada bir sürü mobilyacı vardı, mobilya imalatçısı. Kaplamacılar, gomalak cilâcılar, mobilya tamircileri, eski tip, eski adamlar, eski ustalar, Rum, Ermeni ustalar filan vardı. Hala bir miktar, birkaç tane çıkabilir, vardır.

(Sahaf, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler, Beyoğlu’nda emek hikayeleri

Tabii yakın olduğu için buradan alıyorduk, Yüksek Kaldırımdan, Cibali'den alırdık. Kereste, çam, köknar, kayın hep Cibali'den alırdık. Yüksek Kaldırım’dan sunta kaplama o çeşitleri alırdık… Yiğitbaşlar vardı onlar malzeme satardı kereste, sunta kaplama, formika bunları satarlardı.

(Marangoz, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

1980’ler, Beyoğlu’nda emek hikayeleri

Daha sonra benim yetiştirdiğim çocuklar da Türk çocuklar, Anadolu’dan gelmiş çocuklar, hep kendim yetiştirdim. Arkada da atölyem vardı, kendi kontrolüm olsun diye. Bir de Selami diye bir kalfam vardı, o da öldü, İzzet Ünver’e iş yapıyoruz falan… Ve bana her hafta 11 parça iş teslim ediyordu, Emin Usta vardı pantoloncu, o da bana çalışıyor… Pantoloncum şeydi, Tarlabaşı’nın alt sokakta, az kira veriyor… Efendim, ben de içerideki adamlarım vardı, haftada 22 parça iş yapıyordum.

(Terzi-1, erkek)

#ustalık çıraklık #süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1981, Turizm canlanıyor

Ben 81’de mezun olduğumda rehberdim. Ankara’da memuriyet işi bulamadığım için o dönem, çünkü yeni işte darbe olmuş şey olmuş. Bizim gibi ekibe iş yoktu. Dolayısıyla ne yapalım biz de turist rehberliğine başladık. Ankara’da bu işi yapamayacağım için İstanbul’a taşındım. İstanbul’a geldim, Beyoğlu’na hem turistleri getiriyorduk. İşte o zaman o Çiçek Pasajı’nı falan biz gezdirmeye başlamıştık. Özellikle mesela Japon turistleri çok getirirdik, onlar böyle şeye düşkündü, deniz mahsullerine. O zamanlar çeşitli şey vardı; balıkçılar vardı, deniz mahsulleri, yok havyarcılar bilmem neciler. Dolayısıyla insanların ilgisini çekiyordu.

(Turizmci, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1990’lar Sinemalar, Film Festivali ve dönüştürücü işlevi

“…tabii Sinema Festivali’nde Sinepop’a da tabii çok gidilirdi. Yani o sokak böyle abluka altında, orada bir küçük Han Kafe. Ben oraya bakar bakar şunu düşünürdüm, dünya yıkılsa burası yine iş yapar.

(Restoran işletmecisi-1, Kadın)

#canlılık

İlgili tarihsel konular

 

 

1990’lar

“… 91 değil 90 olması lazım ve o sene Beyoğlu ilk defa tam bir şenlik gibi oldu ve trafik olmadığı için, herkes sokaklarda sohbet ediyordu. Yani o festivali çok iyi hatırlıyorum ben, hani büyük bir heyecan çünkü bütün o 80’lerin şeyi yeni kalkmıştı herkesin üstünden, belki sıkıyönetim yeni bitmişti bilmiyorum, şimdi onları hatırlamıyorum ve böyle büyük bir iştahla ve açlıkla, yani filmler arasında sokakta müthiş sosyal bir ortam olduğunu çok iyi hatırlıyorum. Yani hep sokaktaydık, çene çalıyoruz, konuşuyoruz, oradan oraya gidiyoruz filan…”

(Restoran işletmecisi-1, Kadın)

#canlılık #çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1990’lar Kiliseler ve Gelenekler

[1990’lar] Kırım Kilisesi öyle. Bu göçmenlerin, Senegallilerin falan katıldığı bayağı güzel olan ayinleri var. Noel ayinleri bayağı şarkılı markılı. Çok keyifli onların ayinleri. Saint Antuan’a gidilirdi bir dönem Noel ayinine. Bütün beyaz Türkler Saint Antuan’a akın ederdi. O da bir modaydı 90’larda. Böyle Beyoğlu modaları oluyor dönem dönem… Rejans’a yemeğe, Babylon’a konsere gidilmesi gibi. Böyle kitle halinde yapılan davranışlar ve sonra onların takipçileri...

(Kurumsal iletişim danışmanı, kadın)

#çeşitlilik #gelenekler

İlgili tarihsel konular

 

 

1990’lar, Beyoğlu’nun arka sokakları

Biz arka sokaklara geldik, bizi ancak arka sokaklar alırdı, daha doğrusu başka kimse talip değildi. 70’lerden beri, lise hazırlık itibariyle Beyoğlu’nu kullanan biriyim, öğrenci olarak, şu olarak bu olarak, biz İstiklal’in dışında; Balık Pazarı, ondan sonra işte Kulis, hani birkaç ama Galatasaray’a yakın birkaç arka sokak dışında ki onlar o kadar arka değildir çünkü şöyle İstiklal’den kafanı uzattığında görürsün orayı… Arka sokakların varlığını sadece biz değil hiç kimse bilmiyordu ki…

(Restoran işletmecisi-3, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1990’lar, Beyoğlu’na yeniden çıkış

Böyle daha o zaman genciz de ne yapalım ne yapalım. Bir arkadaşımız gelmişti Kanada’dan, Levent Hekimoğlu, dedi ki ya gelin bir kafe açalım. Yapma ya nerede açalım? Beyoğlu’nda açalım. Biz böylece geldik 91 yılında şeyde Kurabiye Sokak’ta Coffeenet diye bir yer açtık ama bu Türkiye’nin hemen hemen ilk espresso satan kafelerinden biriydi.

(Turizmci, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1990, Beyoğlu hala konan var

Yani ben 90’da geldim İstanbul’a... Geldiğimde işte Tarlabaşı, hep ben Ankara’dayken Tarlabaşı yıkımını duyarım, ederim, Mimarlar Odası tartışır filan… Ay Tarlabaşı burası mıydı diye bir aşık oldum ben otobüste geçerken… Tarlabaşı’nın Tarlabaşı olduğu bir sokakta, 91’de, 92’ye doğru filan. Orada bir giriş kat yer kiraladım. Kendi evim.

(Turizmci, emlak danışmanı)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1990, Beyoğlu hala konan var

Ondan sonra işte yine basında fotoğrafçılık filan yaptığımda, Cihangir’de oturdum, yani hep böyle, Tarlabaşı, Cihangir, yani konut olarak geçtiğim şeyler, Aynalıçeşme, buralar, Galata, Galata Meydan’da filan… Buranın dokusunu hep hissetmek istedim.

(Turizmci, emlak danışmanı)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1990’lar, randevu evleri

[1990’lar] Tünel Han’da karşımız fotoğrafçıydı. Jirayr’dı ismi. Welldone yazan yerde daha yakın zamanda bir müzik aleti dükkânı vardı, Zuhal müzik... Aynı dükkân daha önce, eskiden Şefik korseydi, korseciydi. 2000'de falan ise Zuhal Müzik oldu. Hatta Asım Can Gündüz de oradaydı. Karşıdaki dükkân [Kırmızı Kedi] önceden fotoğrafçıydı, Jirayr’dı adı. Ve bu arka tarafta tam hahambaşının karşısı Adahan, şimdi otel oldu. Bütün bu sol taraf, arka taraf randevu eviydi. Sonra Saadettin Tantan zamanında buradan yollandılar.

(Müzik mağazası sahibi, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1990’lar, pavyonlar

Bizim yanımızda bir sürü pavyon vardı şimdi de bir tanesi açık. Bugün şimdi aslında birahane, kafe olarak gördüğünüz yerlerin bir kısmı pavyondu. Böyle dehlizlerde yer altında. Tipoloji de öyleydi çok ilginç insanlar gelip giderdi oraya. Yani Beyoğlu’nun geçiş aşamasıydı o, geçişe başlamıştı Beyoğlu, pavyon, esnaf lokantasından, daha gezmelik, daha turistik daha beyaz yakalıların gelip gittiği, daha yavaş yavaş müzik yapan barların açıldığı dönemdi… Kahvehanenin üst katında kumar oynatılırdı… Karşımızda vardı, yani kumar hala Beyoğlu’nda oynatılıyor da kumar oynatınca başka tip insanlar geliyor, pavyon olunca başka tip insanlar geliyor, esnaf lokantası olunca farklı tipte insanlar geliyor.

(Restoran işletmecisi-6, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1990’lar, Sokak kültürü

Sonra ondan öğrendiğim hani bu hikâyeleri dinledikten sonra, biz hep beraber Mis Sokak’taki tinerci çocuklara, bilmem siz hatırlarsınız kesin, hani dilsiz bir teyze var sürekli şeyde sokakta yaşar. Hatırlar mısınız? Yani oradaki işte biz mesela o teyzeye bakıyoruz, bizim sokaktaki tinercilere bakıyoruz. Ama yeme içme yani, oradaki o küçük esnaf bütün buna hâkimdi. Yani gece ne oluyor, gündüz ne oluyor ya da işte bugün buraya travesti girdi ya da konsomatris girdi, polis dâhil dövdürtmezlerdi.

(Bar işletmecisi-1, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1990’lar kadın işletmeciler

Belediye başkanı, Nurettin Sözen… Yani onlar çok önemli. Yani Beyoğlu için, Beyoğlu’nda biz burada gelip dükkân açtıysak kadın olarak filan, hepsinin sebebi Sözen’dir çünkü ... tramvay, Beyoğlu’nu bir kültürel merkez yapmak... böyle yüksek bir profil. Buranın, insanlar için gelinebilir bir hale gelmesinde çok büyük etkisi olduğunu düşünüyorum.

(Kırtasiyeci-2, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1990’lar kadın işletmeciler

Her neyse, bir, kuşaksal olarak şeyiz, şey olarak yakınız, hiçbirimizin baba parası ya da işte koca parası ya da bilmem ne değil, hani böyle küçük hayal kırıklıklarıyla, bir şeyleri çatmak için filan… Burada tanıştık ve birbirimizin müşterisiyiz, öyle bir şey de var... bir örüntü çıkıyor o zaman, bir dokuma çıkıyor ortaya ve bizim varlığımızla, hem çünkü biz burada, akşamları da meyhaneye gidiyoruz ya da işte saza gidiyoruz, söze gidiyoruz, neyse, türkü bara gidiyoruz, bilmem neye gidiyoruz… Sadece kendi işimizi yapıp koşarak uzaklaşmıyoruz ve bu süreçte kadınların Beyoğlu’nu çok yoğun bir şekilde, hem kullanıcı olarak, hem mekân sahibi olarak…

(Restoran işletmecisi-1, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1990’lar kadın işletmeciler

İlk bar açan değilim ama ilk kadın, yani tanımıyorum benden önce açan kadın... hani belki vardır biri yardım ediyordur falan ama ruhsat alan ilklerdenim. Hatta onun çok şey bir nasıl diyeyim aşağılayıcı da demek istemiyorum da ruhsat almaya gittiğinizde 2. Şube’ye gidiyorsunuz kadın olduğunuz için. Orada mesela ben seks işçileriyle aynı sıraya girdim, parmak izini sadece 2. Şube alıyordu Vatan’daki. Onlarla aynı sıraya girip orada öyle bir işlem vardı yani tek tek böyle... Ve sonra ben işte ilk şunu başlattım, yani öğrenci kızlar da gelebilir, rock barda çalışabilir gibi. O zaman da Emniyet şey istiyor, konsomatris belgesi istiyor öğrenci kızlardan. Evet biz bununla ilgili çok yazılar yazdık, eylem yaptık falan filan... yani 97’den sonra 5-6 yıl sonra şey yaptık. Yani kanunen, artık mesela kanunen yasaktı ama hani Emniyet de Beyoğlu polisi bana göre Türkiye’deki polislerden daha farklı çünkü Beyoğlu’nu iyi tanıyorlar. Onlar artık hani neresi rock bar, neresi işte pavyon ya da neresi türkü bar çok bilincinde. Ama türkü barlarda mesela şarkıcılardan yine konsomatris belgesi istiyorlardı, yani böyle aşağılayıcı…

(Bar işletmecisi-1, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1990’lar Kitapçılar

90’lar 2000'ler arasında Tünel ve İstiklal arasında cadde üzerinde 27 tane kitapçı vardı. Sadece cadde üzerinde, ara sokaktaki küçük sahafları saymıyorum. Tünel’de Beyoğlu Kitabevi vardı, Dünya kitabevi vardı… Kitapçılar arasında bir rekabet yoktu, bir birlik de yoktu. Ama 27 kitapçı vardı. Mesela 94-95 senesinde Taksim Meydan’da kitapçıydım, 14-15 kişinin sıra beklediğini hatırlıyorum kitap almak için.

(İşçi, kitapçı, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

1990’lar Kitapçılar

Mesela cumartesi günleri birtakım adamlar sohbet anlamında burada buluşurlardı, birkaç tane adam. Hiç alâkası yok, yani kitap almaya gelmemiş. Ne bileyim ben, Hilmi Yavuz gelmiş, üç tane de yanında ona soru soracak genç adam gelmiş, onlar, yani Hilmi Yavuz oraya geliyor diye gelmişler, yoksa dertleri senden kitap almak değil. Ayrıca da zaten o gelenlerin bir kısmının senden kitap alacak bütçesi de yok, o çocukların ya da gençlerin. Bu kitapçıya hep zengin veya bol paralı adam gelecek diye bir kural yok ki…

(Sahaf, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1990’lar Toplumsal Hareketler

Taksim’e gelme sürecim 76’dan sonra düzenli olmaya başladı. Özellikle 1 Mayıs mitingleri için Taksim’e geliyorduk, Türkiye’nin neresinde olursak olalım… Ama Taksim’le hikâyem esas 90’lı yıllarda başlıyor. Bu Eğitim-Sen’in, KESK’in, ÖDP’nin kuruluş yıllarında hikâye yoğunlaşıyor Taksim’le ilgili. Gidiş gelişler, buradaki çevre, sendika, siyaset gibi oluşumların içinde yer aldığımda Taksim süreci başlıyor.

(Meyhane işletmecisi-2, erkek)

#çeşitlilik #canlılık

İlgili tarihsel konular

 

 

1990’lar Eğlence, Mekanlar

Meis’de şey aslında daha çok böyle solcu kadınların rahatlıkla gittikleri, çoğunlukla solcuların gittiği işte Anadolu Rock müzik yapılan yer ...

(Bar işletmecisi-3, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1990’lar

Evet evet güzeldi. Mekânın kendisi de güzeldi ama hemen kapandı. Ben şimdi eğer mekânları şey yapıyorsanız o dönemki unutulmaz mekânları söyleyeyim onları yazın. Meis, Baküs, önce bu Anadolu rockları yazalım... Madrid vardı, Çalıntı vardı, Kemancı var zaten. Evet eski solcu bir abinin açtığı ama çok böyle istikrarlı giden en elit mekânlardan biri Urban.

(Bar işletmecisi-4, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

90’lar Eğlence, Kemancı

O dönem Kemancı buraya geldi köprü altından. Başka, Mojo çok iyi bir mekândı. İşletme diyeceğimiz belli bir kaliteyi yakalamayı hedefleyen işletmeler. Just Up mesela en önemli örneklerden. Der Saadet şu bu... Bunların tekrar gelmeye başlaması ile 2000'lerin hemen öncesinde bir değişim başladı. Pavyon filan yerine cafe bar açılmaya başladı. Belli müzik kültürü olan mekânlar. E bu da gelen kitleyi geliştirme değiştirmeye başladı.

(Bar işletmecisi-2, erkek) (Arif Keskiner)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

90’lar Eğlence, Rock Barlar

“ O sıralarda ben de içimdeki isyankâr gence birşeyler bulmalıydım. Köprü altındaki yere en fazla iki kere gitmişimdir. Erenköy’de ailemle oturuyordum o zamanlar ve 17 yaşındaydım ilk gittiğimde. Kadıköy’de de rock mekânları vardı, Akmar’ın revaçta olduğu zamanlar, Kadife Sokak’ta tek tük yerler açılmış. Bakırköy’de bir cafe vardı yine, Eloy’du, çok meşhur gruplardan. Köprü de yangından sonra Galata’dan Sıraselvilerdeki yere geldi Kemancı, 92 senesiymiş. Ben üniversite 1’i bitirmiştim o sene, bir sürü alttan kalan ders var tabii. Beyoğlu’nu keşfetmekten Hisarüstü’ne çok uğramazdım. O senelerde o kadar rockçı yoktu Taksim’de. Ama 94’te ne olduysa bir patlama gibi caddede rocker diyebileceğim bir sürü grunge giyimli genç insanlar türedi. 97-98’e kadar böyleydi…Neyse Kemancı’ya dönersek. İlk mekanı çok iyi hatırlıyorum. Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nun altındaydı. Yine köprü altındaki mekan gibi izbe, kirli bir yer. Fıçılar üstüne bir şeyler koyup masa yapmışlar. Duvarlarda da kilimler, ne alakaysa. Böylesi bir yerdi Kemancı. Girişinde de sonradan markalaşan Köprü altı çocukları yazısı vardı. Sonradan 1-2 sene belki, çok daha büyük bir yere geçtiler. Taksim Sanatevi’ydi sanırım, Sıraselviler’de daha meydana yakın, oranın alt katında. Büyük bir yer, ama eskisiyle de alakası yok gibi. Daha hijyenik, harika bir ses sistemi olan bir yer. Sahnesi filan da var. Canlı müzik o zaman başladı işte kemancıya. Zaten o mekândan sonra eski kemancı da “leş kemancı” adıyla anılır oldu. O mekândan sonra da köprü altı gençliği ayağını kesti Kemancı’dan. Çünkü eski Kemancı’da arada özgün müzik diye de anılan o yılların işte Moğollar, Cem Karaca müzikleri de çalardı. Daha karma bir gruptu gelenler. Sonra tümüyle rock camiasının mekânı oldu… Şebnem Ferah, Teoman hep konserler verdi o sahnede… Beyoğlu’nda Kemancı’dan sonra epey rock bar açıldı. Gitanes, Hayal Kahvesi, Roxy, Mojo, Sis Bar filan. Yalnız bu rock olayı sana söyleyeyim 97-98’e kadar revaçtaydı. Sonra elektronik müzik filan çıktı. Ben de tam o dönem rock’tan uzaklaşıp o mekânlara gitmez oldum.”

(Bankacı, Erkek).

#canlılık #çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

90’lar Eğlence

Nevizade sadece bir sokakken daha fazla yere dağıldı, her yer oldu. O sokakta da olduğu gibi bir sürü mekanlar açıldı. New Yorker vardı orada eskiden. Orası da güzel bir yerdi. O Balo Sokak’ta köşede. Mc Donalds’ın üst katı. Baraka vardı orada. Ama daha şeyden bahsediyorum. Aslı Altan’ın yeri. Safran. Safran’ın üzeri Baraka.

(Arif Keskiner)

#çeşitlilik #kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

90’lar Eğlence , Kaktüs

90'larda çok meşhurdu. Kaktüs karşısında da Piya vardı. Piya da çok güzeldi. Benim için Kaktüs biraz daha zordu girmek, Piya daha bizdendi. Kaktüs daha snop idi.

(Arif Keskiner)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

90’lar Eğlence, Mis Sokak

Aslında çocukluğumdan beri Beyoğlu’na geliyorum. Beyoğlu da benim için Mis Sokak’tan başlıyordu. Mis Sokak, 97’de Mis Sokak’ta kendi iş yerimi açtım; Fermantasyon... Yani mezun olduktan sonra, öyle hayalimdi benim zaten. Orası da çok eski, yüz yıla yakın bir tarihi var, Baran Kıraathanesi’ymiş. …Sokak’a girdiğiniz zaman, o kırtasiyenin yanındaki ilk bina, 2.kattı benimkisi. Çevredeki herkes 2.katta bar olmayacağını, kimsenin girmeyeceğini söylemişti bana. …Sonra çok popüler bir mekân oldu yani ünlü oldu. O bina da çok tarihi bir bina aslında. Şu anda şey apart yaptılar ama kapalı, şu anda metruk bir şekilde duruyor, hiç kullanılmıyor. O zaman Ermeni, Rumların yaşadığı bir yer

(Bar işletmecisi-1, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

90’lar Eğlence, Büyükparmakkapı

Şimdi dükkânı kapattığın zaman nereye gidersin. Jazz Stop’a gidersin. Nereye gidersin Line’a gidersin. Hayal Kahvesi’ne gidersin, Mojo’ya gidersin, Kemancı’ya gidersin. Oradan tantuniciye gidersin. Şu vardı. Geçmiş yıllarda birbirimizi daha iyi tanıdık. Şimdi alan genişledi, mekân sayısı arttı. Artık toplanacağımız yer yok. Var üç beş mekân ama onlar talebi karşılamıyor. Çünkü eğlence yok. Şimdi biz iş bittiği zaman şunu yapıyorduk. Hadi baba şimdi kafayı kırmak için, çünkü bütün gün bir sürü insanla uğraşmışsın gecenin sonunda da sen gidip birilerine ıstırap olmak istiyorsun. (3. Gelişme Raporu 109-110)

(Restoran işletmecisi-2, erkek)

#çeşitlilik #canlılık

İlgili tarihsel konular

 

 

1990’lar Eğlence, yeni mekanlar

90’ların Beyoğlu’sunun giriş kapısı kafinet’tir. Bütün herkes oraya gelirdi. Orhan Alkaya’lar, bilmem kimler, yani bütün o 90’ların şey ekibi, sonra Kaktüs’e yığılacak olan ekip ama yazan çizen, tiyatroydu, şiir, ondan sonra, reklamcı, bilmem ne, herkes… Tabii çok azı buraya gelirdi ama buradan Beyoğlu’na girildi, arkadan girildi. O dönüşüm öyle oldu.

(Restoran işletmecisi-1, Kadın)

#canlılık #çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

90’lar Eğlence, Tünel

[1990’lar] Tünel Han’da karşımız fotoğrafçıydı. Jirayr’dı ismi. Welldone yazan yerde daha yakın zamanda bir müzik aleti dükkânı vardı, Zuhal müzik... Aynı dükkân daha önce, eskiden Şefik korseydi, korseciydi. 2000'de falan ise Zuhal Müzik oldu. Hatta Asım Can Gündüz de oradaydı. Karşıdaki dükkân [Kırmızı Kedi] önceden fotoğrafçıydı, Jirayr’dı adı. Ve bu arka tarafta tam hahambaşının karşısı Adahan, şimdi otel oldu. Bütün bu sol taraf, arka taraf randevu eviydi. Sonra Saadettin Tantan zamanında buradan yollandılar.

(Müzik mağazası sahibi, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

90’lar Eğlence - LGBT

“… 90 yılının başlarında bir kere Klüp 19 ve 20 barına gittiğimi hatırlıyorum, henüz eşcinsel olarak açılmamıştım. Tuvaletten ikişerli erkekler ve kadınlar çıkıyordu benim için çok şaşırtıcıydı. Küçük bir mekândı, amfi tiyatro gibi oturacak yerleri vardı. 19 ve 20 yanyanaydı arkadan birbirine geçilebiliyordu. Ceylan Çaplı’nın işletti mekanlardı bunlar, sonradan İstanbul gece hayatında işletmecilik yaptı epey. Bir de onun işlettiği Klüp 14 vardı Talimhane’de, biz Lambda olarak orda partiler düzenlerdik... ”

(Çevirmen, Erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

90’lar Toplumsal Hareketler

“…Ben 97’de eşcinsel olarak açıldım ve Lambda İstanbul’u buldum, o zamanlar Lambda’nın sabit bir mekânı yoktu. Toplumsal Araştırmalar Vakfı’nın (TAV) bir salonunu kiralıyordu haftada bir gün. 97 yazında bu mekân Galatasaray Hamamı’nın arka sokağında bir köşeydi. Kısa bir süre sonra, sanırım 98 olabilir TAV Bekar Sokağa taşındı, Lambda da toplantılarına orada devam etti… "

(Çevirmen, Erkek)

#çeşitlilik #süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1990’lar Eğlence

“…Neyse, benim Asmalımescit ile ilk tanışmam üniversite okurken eski sevgililerimden birinin Gülsüm Karamustafa’nın atölyesinde düzenlenen bir partiye davet etmesiyle başladı. 1992 filandır sanırım. O zamanlar sanatçı atölyeleri çok vardı Asmalı’da, Orhan Taylanlar, Handan Börtüçene filan… Daha var 4-5 tane. Demirci atölyeleri vardı bol miktarda, 1-2 mobilya atölyesi hatırlıyorum. Ve bol miktarda göçmen, esrarkeş, evsiz, boş ya da işgal edilmiş harika gayri müslim evleri. Ben şaşırdım tabii semti o haliyle görünce. Sevgilim o zaman akademi de öğrenciydi ve Gülsüm’den ders alıyordu, onun öğrencisiydi. Dolayısıyla girip çıkıyordu zaten Asmalı’ya, sonrasında birkaç kere meyhanelere gittik Yakup’a, Refik’e de giderdik. Ama Refik’in kitlesi daha bir orta yaşlı entellerdi. Yakup’ta daha rahat ederdik. 96-97’ye kadar öyle takıldık oralarda. Babylon filan yoktu. Ben de zaten o sevgilimden ayrıldım o zamanlar…”

(Reklamcı, Erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

90’lar Eğlence - LGBT

“…Özellikle hafta sonları Beşinci Kat, Barbahçe, Telve’ye giderdik. Beşinci Kat galiba Bilsak’ındı ve o dönem Deniz Türkali ve Yasemin Alkaya işletiyordu. Burası gündüz de açık olan restoran ve bardı, müşterileri daha çok Cihangir entelektüel tayfası ve eşcinsellerdi. O zamanlar LGBT denmiyordu. Akşam yemek yenen, ilerleyen saatlerde de içki içilen ve hatta dönem dönem dans edilen bir yerdi, yabancı müzik çalardı. Dönem dönem de eşcinselleri içeri almazlardı. Sanırım mekânın doluluk durumuna göre karar verirlerdi. İyi iş yaptığı dönemler biz içeri alınmazdık, işler biraz bozulunca kapılar bize açılırdı. Gece biraz ilerleyince aynı binanın giriş katındaki barbahçe’ye inilirdi. Burası çok geniş olmayan ortada U şeklinde barı olan bir mekândı. Yabancı müzikler çalınırdı, çoğunluk eşcinsel/biseksüel erkekler olurdu. Kadınlar da oluyordu arada, sanırım bazıları lezbiyen ya da biseksüeldi. Trans kadınları çok hatırlamıyorum burada çok… Burası gece 2’de kapanıyordu. Oradan çıkıp Telve’ye giderdik, Telve sabaha kadar açıktı. Telve ilginç bir yerdi. Mesela Barbahçe biraz daha orta sınıf ve üstüne hitap ediyordu. Telve ise çok karmaydı, her türden her sınıftan insan gelirdi. Mesela Barbahçe kapanında oradan çıkan Murathan Mungan’da gelirdi, kamyoncu tabir edilen alt sınıftan orta yaşlı erkekler de gelirdi, trans kadınlar da gelirdi. Müzikler genelde o dönemin Türkçe poplarıydı. Ortada bir pist ve üstte balkon gibi bir asma kat vardı. Bazıları balkona çıkıp aşağıyı dans pistini seyrederdi. Prive vardı Tarlabaşı’nın başlangıcı meydana yakın, ben hiç gitmedim. 90’ların sonunda da meşhur Tekyön açıldı. Bir de klüp 99 vardı. 90’ların sonunda Talimhane’de de Neo açılmıştı, orası da havalı bir bardı orayı açanlar Love’ı açtı sonradan… Gündüz de Galatasaray Meydan’ından aşağı inerken Cafe Zeytin vardı. Eşcinsel bir arkadaşımız işletirdi, sonradan adı değişti Cafe Cute oldu… Çoğu eşcinsel barı o kalibredeki barlardan daha pahalıydı. Eşcinseller ne yapıp edip belki başka harcamalarından kısıp hafta sonu mutlaka oralara giderdi. Çünkü rahatça eğlenebilecekleri ve partner bulabilecekleri başka yerler yoktu."

(Çevirmen, Erkek)

#çeşitlilik #canlılık

İlgili tarihsel konular

 

 

90’lar Beyoğlu Eğlence

“…Beyoğlu bir arka bahçedir, her ne kadar merkez gibi görünse de. Merkez evet, İstanbul’un göbeğidir ama arka bahçesidir, her türlü. Mesela ben buradan böyle kırk yılda bir Bağdat Caddesi’ne çıkardım, giderdim işte anneme filan, neyse, yani oradaki yüzlerle buradaki yüzler başka bir gezegen…”

(Restoran işletmecisi-1, Kadın)

#çeşitlilik #canlılık

İlgili tarihsel konular

 

 

90’lar Beyoğlu Eğlence

“…Biz burada eğlendik. Biz burada sadece ekmek paramızı kazanmadık, burada eğlendik. Eğlence de buradaydı, kitapçı da buradaydı, sohbet de buradaydı, sarhoşluk da buradaydı. Biz mekan sahibiydik, başka bir yerde müşteriydik. Bunların hepsi bir arada. Biz burada yaşadık. Oy kullanamıyor olmamız çok büyük bir handikaptı çünkü burada yaşayan bizdik. Diyeceksin ki, Beyoğlu sadece İstiklal değil, evet ama yani şeyi mesela, sokak akşam değişir, görüntü değişir, his değişir, her şey değişir ve aralardan devamlı yeni bir şey çıkar ve kaynar. Ekşi maya gibi. Alttan fokurdar yani. Şimdi de mesela bir sürü yeni yer açılmış, onlar birine gideceğiz bu akşam, orada bir event varmış. Bugün ben böyle bir baktım event’lere…”

(Restoran işletmecisi-1, Kadın)

#çeşitlilik #canlılık

İlgili tarihsel konular

 

 

1993, Kaktüs

Bu ismin [Kaktüs] uygun olacağını düşündük. Çünkü bizi böyle bir mekân açmaya iten şeylerden biri de o zaman için kadınların tek başına gidip okuyacağı, yalnız kaldığı zaman rahatsız edilmeyeceği türden bir mekâna ihtiyaç olduğu tespitimizdi. Öyle bir yer hayal ettik. Yani orası olursa ancak böyle olsun. Hiç kimse de tüketmeye zorlanmasın. İnsanlar oranın en kalabalık olduğu anlarda bile o bireysel konforlarını kullanabilsinler.

(Kafe işletmecisi, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1994, kadınlar kahveye gider

Ama ondan öncesinde 94, 95 yıllarında öğrenciyken Mis Sokak’ın en önemli şeyi Demir Cafe ve Demir Cafe’ye ilk kez kadınlar kahveye gelip oturdu. Bir eylemden çıkıp gelip oturmuşlar ve oradan öyle yürüdü. Biz de artık Demir Cafe’nin önüne gidip böyle bir çay içip işte o yeniyetme halimizle, o bir kültür oluşmaya başladı. Yani kadınların ilk kez hani rahatlıkla…

(Bar işletmecisi, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1995, Beyoğlu’nda yaşamak

Ben 1995'de Timsah Sokak taşındığımda, Taksim’de gazeteci vardı, hatırlar mısınız, Osmanlı Bankası köşesi. Bütün İstanbul'un ilk gazeteleri oraya gelirdi. Benim koşarak yokuş çıkıp gazete alıp eve çıktığım zamanları hatırlıyorum. Çok şaşırırdım kendime Taksim merkezine gazete almak gibi bir noktaya geldim hayatta nasıl biri dinamik diye. Ve taşındığım yıl İstiklal Caddesi'nde bombada yaralandım hala elimde metalleri duruyor. İki tane arka arkaya bomba patlamıştı, ibda-c dediler sonra kontur gerilla olduğu konuşuldu. Ağa caminin orada patlayan, Rebul falan patladı. Sonra da o kadar rahat ettim ki. Bir sürü arkadaşım nasıl güvenlikli mi oralar diye soruyorlar bana sorarsanız Levent’te yaşamaktan çok daha güvenli çünkü hep insan var sokakta, her zaman ışık var her zaman kalabalık var biri olmazsa diğeri var sokakta.

(Mimar-2, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

1996, Fıccın

Doğru doğru. Lezzetli de yemekleri. Yani dışarıdaki restoranlardan çok daha güzel. Yani bir restoran olarak en çok beğendiğim bir Zencefil’in menüsüdür, bir de Leyla Hanım’ların [Fıccın] menüsüdür gerçekten.

(Baharatçı, kadın)

İlgili tarihsel konular

 

 

 

2001-2012 / BEYOĞLU’NDA YATIRIM VE YÜKSELİŞ DÖNEMİ: KİRA VE MÜLK DEĞERLERİNDE ÖLÇÜSÜZ ARTIŞLAR, SÜPER SOYLULAŞTIRMA, DEVLET ELİYLE SOYLULAŞTIRMA

 

1999-2004 Beyoğlu’nun kendi rengi

Yani benim bir 99-2004 arası gerçekten şey, maddi açıdan söyleyeyim herkesin para kazandığı bir dönemdi Beyoğlu için. Herkes böyle bana sanki mutluymuş gibi geliyordu. Neden? Çünkü çok fazla bürokratik bir şey yok. Artık mesela polis bakısından kurtulmuşuz, belediyeye para veriyorsun masa koyuyorsun falan. Yani al gülüm ver gülüm gibi bir ticaret var, o kısım güzel. Bir de insanların sokağa çıkmış olması... ya gideyim kapı önünde iki çay içeyim bir kahve içeyim bir tane bira içeyim gibi, insanları o masaları dışarı çıkarmak daha çok sokağa çıkardı, ya da Beyoğlu’na getirdi diye düşünüyordum ben. Şimdi biz hepimiz Cihangir’de oturuyorduk ama Cihangir’de oturmamıza rağmen yine hepimiz Mis Sokak’a gideriz, o kahveye gideriz, bu kahveye gideriz. Neden? Sokakta hayat var, hayat sokakta yani. Ben onu çok hissettim.

(Bar işletmecisi-1, kadın)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

1999-2004 Beyoğlu’nun kendi rengi

Mis Sokak’ın eski tarihinden kaynaklı, insanların kendini böyle rahat hissettiği bir sokaktı. Yani rahat nefes aldığı… E şimdi meydana yakın, caddeye yakın, sinemalara, tiyatrolara, kültür merkezlerine yakın, ne bileyim, her yere iki adım mesafede bir sokak. Aynı zamanda da geniş, aynı zamanda da eskiden kaynaklı, çok o dönemleri bilmiyorum ama 90’ların başları, anca okuduğumuz, dinlediğimiz kadar biliyorum. Kimler geliyordu derseniz, yani ortak paydaları insanların hani muhalif olmaları. Bu ortak paydaya kimi katarsınız; işte eşcinselleri katarız, ne bileyim, daha sistemin ötekileştirdiği diyeceğim ama ötekileştirdiği diyebilir miyiz, yani çoğunlukla meslek gruplarında; ne bileyim avukatlar, doktorlar, gazeteciler, ne kadar hani, solcu demeyeceğim ama kendini muhalif hisseden insanların çoğunlukta olduğu bir sokaktı, en azından onlar tarafından tercih ediliyordu.

(Bar işletmecisi-2, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

1999-2004 Beyoğlu’nun kendi rengi

Eskiden Bab-ı Ali imiş, üst katında ne bileyim Gazeteciler Cemiyeti’nin filan lokali varmış ama daha eski, 90’ların başlarında. Şimdi Müşterek Meyhane’nin olduğu, alt katta, Bab-ı Ali sanırım oranın adı hala, öyle bir mekân var. İşte orası da birazcık daha, sokağın turistik mekânıydı ama yine bizim de tanıdığımız, göz aşinalığımız olan insanlar orada otururlardı. Birkaç tane de öğrenci mekânı vardı. Ne bileyim, öğrencilerin gittiği, adı neydi, Müşkül olabilir, daha böyle hani ucuz içki içip işte aynı zamanda karnınızı doyurabileceğiniz, aynı zamanda kahvaltı edebileceğiniz birkaç tane mekân vardı. İsimlerini de hatırlayamıyorum ya.

(Bar işletmecisi-2, erkek)

#ekosistem #çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000 sonrası, Seks İşçiliği- 2000 sonrası dönem

“… Seks işçiliği konusu Beyoğlu’nda hep vardı ve devam edecek. Özellikle kayıt dışı da olarak eşcinsel erkekler arasında devam ediyor bu durum. Kusursuz bedenler, genç erkekler. Hiç ummadığınız bir anda pazara çıkmış bir seks işçisi olabilir bu kişi ortamlarda… Ben ahlâki olarak asla yargılamam bu durumu, nasıl bir öğretmen zihin emeği veriyorsa, bir bilgisayar mühendisi yaptığı işe emek harcıyorsa, bir hamal kas gücünü piyasa da satabiliyorsa, bir seks işçisi de verdiği hizmeti satabilir. Kapitalizm bu, emeğin alınıp satılması üzerine kurulu bir sistem. İnsan ticaretini, zorunlu seks işçiliği hakkında bu kadar meşru konuşmam elbette. Ama şunu ekleyeyim, tarihsel olarak seks işçiliği bence karlı olmadığı bir dönemde, cüzî komik paralara bile yapılabiliyor. Artık pek çok kimse bu iş için para ödemek istemiyor. Bir sürü tanışma app’i var, cep telefonu var, var da var… Her şey daha kolay, eskiden bir ihtiyacını karşılamak için insanlar o ihtiyacı piyasadan alırlarmış. Arık herkes arayışta, dayanışma ekonomisi…”

(Reklamcı, Erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler Yeni Eğlence Mekanları

“… Galatasaray’da Magma vardı bir de. Akarsu sokakta Rocktan elektronik müziğe geçildi dedim ya, bence oranın rolü büyük. Epey ayrıksı bir kitleyi çekti Beyoğlu’na. Çok kaliteli bir klüptü. Getirdikleri DJ’ler filan, Berlin’deki elektro klüplerine yaklaşırdı. Bir de 2019 vardı klüp olarak ondan önce ama o Maslak’ta, Ceylan Çapa’nın. Oraya da bakın, hikayesi ilginç. Magma sonra 2000’de işletmecisi değişti adı Milk oldu. Ama eski Magma gibi de olamadı. Yanılmıyorsam o da 2004 gibi kapandı tümüyle…”

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, canlılık, 24 saat yaşayan sokaklar

2004. Güzel tatlı dönemlerdi. Beyoğlu’nun civcivli zamanları, hareketin sabaha kadar sürdüğü. Gelen turistler bile bizzat sohbetlerinde “gerçekten dünyanın birçok yerine gittik ama sabaha kadar böyle hareketin sürdüğü bir yer çok azdır herhalde” falan derlerdi. Hakikaten öyle. Yani birçok yerde iki dedin mi müzik kesilir falan filan. Beyoğlu’nda böyle bir başıboşluk vardı tabiri caiz ise.

(Bar işletmecisi-4, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, canlılık, 24 saat yaşayan sokaklar

O zamanlar sokakların hepsi farklı lezzetler taşıyordu.

(Meyhane işletmecisi-2, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, Asmalı Mescit’in popülerleşmesi, yeni açılan mekanlar

Magazin haberlerinde Asmalı Mescit çok çıktığı için şey oldu yani çok popüler oldu. Asmalı Mescit’in öyle dolu olması yukarı doğru bizim gibi içkili yerleri çok şey yaptı, hızlandırdı işlerini. Çünkü şöyle düşünün, bir Beyoğlu insanı geliyordu bir de karşının insanı gelmeye başladı ve ikisi birbirine karıştı. Yani Kadıköy daha çok Asmalı Mescit tarafına geliyordu, Galatasaray’dan yukarısına gelmiyordu. ...Sonra 12’de dağıldıktan sonra meyhaneden, yukarı doğru çıkmaya başlıyor ve bu inanılmaz bir coşku yaratıyor yani o da şeyi çok arttırdı yani mekân sayısını çok arttırdı. Herkesin ağzı sulanmaya başladı.

(Bar işletmecisi-2, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler

Neyse sonra mezun olduk işler güçler derken Babylon bomba gibi düştü Asmalı’ya. Aman allahım görmelisin, kimler neler, o semte asla uğramayacak bobo kesim gelmeye başladı. Bobo derken bohem burjuva diyorum, kayda geçsin diye. Harika konserler dinledik, kimi sayayım ki Patti Smith, Marianne Faithful, Natasha Atlas, Chick Korea, düşünebiliyor musun bunlar 300 kişilik bir yere konsere geliyorlar… Haliyle semte çektiği kitle başka mekân arayışlarına girdi yani yeme içme filan anlamında. Ama o beyaz örtülü meyhaneleri arama. Hepsi burnu havada şef restoranları, dünya mutfakları... Soho yapacaklar ya orayı. Flamm, Saf filan açıldı, o semte göre çok pahalı. Hepsi ince ayrıntıya dikkat edilmiş, zevkli yerler. Picante vardı Meksika lokantası. Sonra Otto açıldı, hem müzik hem yemek eğlence. İşte Otto belki Babylon ile yarıştı. Aynı sokaktaydılar. Atlas apartmanı restore edildi o sırada, harika bir yer oldu bence, ofisler filan, meditasyon merkezi açıldı, Etiler’de şubesi var, bir şubeyi de Asmalı Atlas apartmanına açıyorlar. Baksana. Sonra işte Markiz’i biri almak istedi, baktı gördü kibar beyler hanımlar geliyor bu bohem yere. Ama çok yanlış bir girişimdi. AVM olur mu hiç oradan, tam bir katliam yaptı orada, Anadolu zengini görgüsüz bir sermaye.

(Reklamcı, Erkek)

#ekosistem #çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler

E sana şunu söyleyeyim Meşrutiyet caddesini bile dönüştürdü o dinamik. Benim arkadaşların reklam ajansı Rafineri geldi oraya, Ortaköy’den taşındılar. Her öğle yemekleri orada Helvetia’da filan harika restoranlarda yemek, iş çıkışı Tünel geçidinde ya da Asmalı barlarında kokteyl. Asıl bak Sonra da, ay adını hatırlamıyorum bir bakarsın modacı [Ümit Ünal] butik açtı. Takıcı vardı, Takıl Pera, çok tatlı bir kadın işletiyordu. Tabi açılan kapanan işlemeyen tutmayan çok yer oldu. Peradox mu ne öyle bir yer vardı mesela. Leblon vardı sonra, meşhur Issız Adam filmi de orada çekildi. Bence zaten Asmalı Mescit o filmden sonra bozuldu eski büyüsünü kaybetti. Ama bana soracak olursan asıl ne zaman başladı o bozulma, ne zaman Tünel Meydanı’ndaki Cafe Gramofon kapandı, simit sarayı oldu, o zaman bozulma başladı. Tabii Tünel meydanında hiç simit sarayı yoktu ve büyük bir ihtiyaç kapandı. Deli misiniz zaten en güzel simitleri o harika arabalardan alırız biz. Ne gerek var caz kafeyi kapatıp o korkunç yeri açıyorsun. Yok 45’liği, yok tektekçisi, yok kafepi’si olmadık bir kültür işgal etti oraları… ”

(Reklamcı, Erkek)

#ekosistem #kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, sokaklara taşan lokantalar, meyhaneler, barlar

Bu masa çıkarma olayından sonra zaten asıl çığ gibi büyüme o zaman başladı. Yani o zaman 2000 içkili restoran veya bar varsa bunlar herhalde 10.000’i bulmuş ve geçmiştir yani. O zaman atıl sokaklar da şey olmaya başladı, nasılsa masa sandalye atılacak yani hızla duyuldu hani küçücük bir çay ocağı bile böyle fahiş fiyatlara satıldı.

(Bar işletmecisi-3, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, Avrupalı turist, turizmde canlanma

Yani ben o konuda, 2004’ün sonlarına doğru açtım apart olarak, işte bayağı iyi, yağmur gibi geliyorlardı. İşte özellikle Almanlar, Alman-Fransızlar…

(Emlak Danışmanı-1, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, Avrupalı turist, turizmde canlanma, otellerin artışı

Evet, tramvay geldi, yayalaşma başladı. Ondan sonra işte daha oteller moteller yeniden restore edilmeye başladı, turist gelmeye başladı.

(Yayıncı-2, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, Avrupalı turist, turizmde canlanma

2000’li yıllarda turist açısından İstiklal Caddesi en parlak dönemini yaşamıştır… Gezi Olaylarının yaşandığı döneme kadarki dönemde, bütün bu bölgenin gelişmesiyle, gece hayatının buraya kaymasıyla, butik otellerin, kafelerin açılmasıyla ben İstiklal Caddesi’nden daha çok keyif almaya başlayan bir adam oldum çünkü buranın tarihi dokusu da ortaya çıkmaya başladı.

(Yatırım danışmanı-2, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, Avrupalı turist, turizmde canlanma

Çünkü turistlere göre burası çok eğlenceli, çok renkli, harika geliyordu. Başka türlü bir dünyaya geçebiliyorsunuz burada, uygun da onlar için. Burası hakikaten çok güzel bir yer, Soho dedikleri bir yer. Binalar güzel, çok renkli insanlar var. Kendinizi bir turistin yerine koysanıza, her türlü renk var, enerji var. Bütün kaldırımlardan, taşlardan enerji patlıyor. …Ondan sonra sırasını karıştırabilirim, masa sandalye krizi, daha sonra terör, bomba bilmem ne vs.

(Müzik mağazası sahibi, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler Talimhane bölgesinin otelleşmesi

Yani o ticarileşmenin tipik örneklerinden biri, otel aslında. Halbuki oraya otel yapacağına yurt yapsan mesela, o bile daha faydalı. Yani bu dediğiniz, o kentin kültürel mekânı haline getireceksen, öğrenciler olursa, o öğrenciler o çevreye başka bir keyif katar.

(Yayıncı-3, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’li yıllar İstiklal Caddesi’ne büyük markalar geliyor

İstiklal Caddesi’ne o dönem her milletten adam geldiği için, aynı zamanda Türk markalar da, kurumsallaşan, gerçek anlamda markalaşan yerli firmalar da gelip burada İstiklal Caddesi’ne mağaza açmak istediler ve açtılar. Dediler ki, yahu her milletten adam geliyor, biz yarın öbür gün buradan sonra Avrupa’ya açılacağız, dünyaya açılacağız.

(Yatırım danışmanı-2, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’lerin başında mekanların çeşitliliği:

Şimdi dükkânı kapattığın zaman nereye gidersin. Jazz Stop’a gidersin. Nereye gidersin Line’a gidersin. Hayal Kahvesi’ne gidersin, Mojo’ya gidersin, Kemancı’ya gidersin. Oradan tantuniciye gidersin. Şu vardı. Geçmiş yıllarda birbirimizi daha iyi tanıdık. Şimdi alan genişledi, mekân sayısı arttı. Artık toplanacağımız yer yok. Var üç beş mekân ama onlar talebi karşılamıyor. Çünkü eğlence yok. Şimdi biz iş bittiği zaman şunu yapıyorduk. Hadi baba şimdi kafayı kırmak için, çünkü bütün gün bir sürü insanla uğraşmışsın gecenin sonunda da sen gidip birilerine ıstırap olmak istiyorsun.

(Restoran işletmecisi-2, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’lerde Asmalımescit’in yükselişi ve mekanların çoğalması

Magazin haberlerinde Asmalı Mescit çok çıktığı için şey oldu yani çok popüler oldu. Asmalımescit’in öyle dolu olması yukarı doğru bizim gibi içkili yerleri çok şey yaptı, hızlandırdı işlerini. Çünkü şöyle düşünün, bir Beyoğlu insanı geliyordu bir de karşının insanı gelmeye başladı ve ikisi birbirine karıştı. Yani Kadıköy daha çok Asmalımescit tarafına geliyordu, Galatasaray’dan yukarısına gelmiyordu. ...Sonra 12’de dağıldıktan sonra meyhaneden, yukarı doğru çıkmaya başlıyor ve bu inanılmaz bir coşku yaratıyor yani o da şeyi çok arttırdı yani mekân sayısını çok arttırdı. Herkesin ağzı sulanmaya başladı.

(Bar işletmecisi-2, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’lerde Asmalımescit’in yükselişi ve mekanların çoğalması

Bu masa çıkarma olayından sonra zaten asıl çığ gibi büyüme o zaman başladı. Yani o zaman 2000 içkili restoran veya bar varsa bunlar herhalde 10.000’i bulmuş ve geçmiştir yani. O zaman atıl sokaklar da şey olmaya başladı, nasılsa masa sandalye atılacak yani hızla duyuldu hani küçücük bir çay ocağı bile böyle fahiş fiyatlara satıldı.

(Bar işletmecisi-3, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’lerde Asmalımescit’in yükselişi ve mekanların çoğalması

“…Ben Asmalı Mescit’in dönüşümünü New York Soho’ya ya da Paris’te Bastille’e benzetiyorum. Sonu her ne kadar Soho gibi olmasa da. Aman olmasın da, yanlış anlama. Hoş değil. Tabii Amerika’nın dinamiği ile Türkiye’nin dinamiği çok farklı ama kapitalizm az çok benzer işler büyük kentlerde, bunu 2010 sonrası yaşadık gördük, ders kitaplarında olan bir bilgi değil… Bastille’de dönüşüm bitmedi yıldan yıla kiralar yükseliyor, 2000’lerden beri. Marais’de barınamayanlar oraya gidiyor. Beyoğlu ile ortaklığı ne dersen bohem burjuva kültürüne alan açmıştır bu her iki semtte…”

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler Gay barlar, polis baskını

“… 2000’lerde İstiklal civarında birçok gay bar açıldığını hatırlıyorum sanırım bunların pek çoğu uzun ömürlü olmadı. … Zaman zaman bu barlara polis baskını da olurdu. Bir keresinde Zambak Sokak’taki Queen bar da bir baskın hatırlıyorum. Bir anda müzik sustu ve ışıklar yandı. Kimlik sordular, sanırım bazen uyuşturucu ararlardı. Bu olayla farklı yerlerde 1-2 kez daha karşılaştım. "

(Çevirmen, Erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler Gay barlar, polis baskını

“… Çok iyi hatırlıyorum Tekyön’ün eski küçücük yerinde Ajda çalıyordu, herkes bir ağızdan arkanı dön ve çık istenmiyorsun artık... Ortam hayli civcivliydi. Şırak müzik kesildi ve polisler içeri daldı. Işıkları açıp tek tek kimliklere baktılar…”

(Bankacı, Erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, Sanat Galerileri

Bir de bu dediğim yıllar 2009, 2010, 2011. İstanbul'a gelen yabancı kültür insanlarının parkuru burada oldu. Parkur, Taksim Tünel-Galata-İstanbul Modern. Bu üçgen içinde. Kültür burada tüketiliyor. Halen de böyle. Nişantaşı'nda hala bir iki tane var, karşıda var bir iki tane, Ortaköy’de bir hanım hala sürdürüyor senelerdir ama bu alanın majör aktörlerin hepsi bu çevrede.

(Galeri sahibi, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, Sanat Galerileri

2009 2010 İstanbul Bienalleri, İstanbul kültür hayatının zirve yaptığı yıllardır. 2009 2011 yılları arası, bir bienalde buraya gelen yabancı ziyaretçi sayıları üç gün süreyle art arda bir sandalyeye oturacak vakit bulamadığımız zamanlardı. Hepsi yabancı. Sokağa çıkıyorsunuz yabancı. Yabancı turist, ama kültür insanı. Bienal’i ziyareti gelmiş. Öyle yıllar. Herkesin de işte moralleri yüksekti.

(Galeri sahibi, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, Kitapçıların 2000’lerin başında durumu:

90’lar 2000'ler arasında Tünel ve İstiklal arasında cadde üzerinde 27 tane kitapçı vardı. Sadece cadde üzerinde, ara sokaktaki küçük sahafları saymıyorum. Tünel’de Beyoğlu Kitabevi vardı, Dünya kitabevi vardı... ...Kitapçılar arasında bir rekabet yoktu, bir birlik de yoktu. Ama 27 kitapçı vardı. Mesela 94-95 senesinde Taksim Meydan’da kitapçıydım, 14-15 kişinin sıra beklediğini hatırlıyorum kitap almak için.

(İşçi, kitapçı, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, 1 Mayıs’ta Mis Sokak

[2000’ler]… Aslında biraz da böyle mitinglerde, ne bileyim 1 Mayıs alanlarında ya da işte, bu tarz toplantılara gittiğinizde çok fazla böyle geçmişe dair, eskiye dair bir sürü insanla karşılaşırsınız. Şimdi Berlin’de de 1 Mayıs’a gitseniz orada da mutlaka eskiden tanıdığınız, üniversiteden, işte caddeden, sokaktan birilerine rastlarsınız. Burası da aslında hala öyle bir halde. Gittiğinizde mutlaka bir eş, bir dost, bir ahbap, bir arkadaş birine rastlama ihtimaliniz çok yüksektir, mutlaka rastlarsınız.

(Bar işletmecisi-2, erkek)

#toplumsal hareketler

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, 1 Mayıs’ta Mis Sokak

[2000’ler] 1 Mayıs’tan çıktıktan sonra kimse sinemaya ya da tiyatroya gitmiyor, toplandıktan sonra mutlaka bir eğlence hali, böyle bir hissiyat yaşıyor... Mis Sokak çok daha… Çünkü hani gidip ne bileyim Nevizade’de, Balık Pazarı’nda gidip 1 Mayıs kutlaması yapamazsınız… Atıyorum Galatasaray civarıdır, Nevizade’ye gidersiniz, maç izlersiniz, orada işte o kutlamayı, o coşkuyu yaşarsınız. Öyle bir yerdir. 1 Mayıs coşkusunu yaşamak istiyorsanız, yasal da olsa, olmasa da, Taksim’de, ayağınız sizi Mis Sokak’a götürür mecburen çünkü sizin kendinizi yakın hissettiğiniz, aidiyet hissettiğiniz ya mekân, ya birileri vardır. Orada mekân size ev sahipliği yapacak ki müzik anlamında, ortam anlamında, siz de orada kendinizi rahat, huzurlu ve güvende hissedin. Bunları yapabileceğiniz tek yer Mis Sokak. O yüzden hani, işte 2000’lerin, benim hatırladığım ortaları, Çağlayan çıkışları filan Mis Sokak’a gelinirdi.

(Bar işletmecisi-2, erkek)

#toplumsal hareketler

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, 1 Mayıs’ta Mis Sokak

Ya ilk resmi olduğu yıl, biz de Taksim’e gelmiştik 1 Mayıs için, tabii dükkânları çok geç açtığımız için, bar dediğimiz sonuçta hani mesai saati bittikten sonra açılır, gündüz Mis Sokak’ta dahi insan coşkusu, insan yaşantısı filan yok, çok sakin bir yer. Tabii o ilk 1 Mayıs’ın olduğu sene biz hani, 10-11’de gidiyorsunuz... bir süre sonra hani karşılaştığınız insanlarla ortak bir şey yapma şeyine doğru gidiyorsunuz, ayağınız da sizi Mis Sokak’a götürüyor. …Tabii geldim, orada yani yaklaşık, yüzlerce insan var, bizim dükkân da kapalı, biz 1 Mayıs’a gitmişiz çünkü. İşte bakkaldan içkiler alınıp içiliyor, ne bileyim, halaylar, eğlence hali… Tabii biz de açtık mekânı. Ondan sonra o gece, o sene ilk kez, aslında bizim bu 7-8 yıldır Mis Sokak 1 Mayıs buluşmaları, hani o yasal olmayan, hatta randevu da kesilmeyen, doğallığında Mis Sokak buluşmaları ilk defasında o sene başladı.

(Bar işletmecisi-2, erkek)

#toplumsal hareketler

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, Katya

Her gittiğimde ben ona bir şapka yaptırırım. Bu kadıncağız her gittiğimde bana ağlıyordu. Yani ama ben bırakmıyorum burayı diyordu sonra. Çok haklı Katya. Katya'nın o güzel pasajını nargile ve hiç oraya yakışmayacak o dokuya yakışmayacak dükkânlar açıldı. Hint çubukları her yerde yanıyor, hiçbir kimlik kalmamış bir yerde yaşıyor kadın.

(Takı tasarımcısı, kadın)

#süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, Tekstil mağazası

Yani bu dükkâna günde on kişi giriyorsa sekizi yabancı. Ama bu Avrupa’dan olur, Uzak Doğu’dan olur, Araplardan olur, Afrika’dan olur… Sabahleyin mesela, burada Güney Afrikalılar vardı. Afrika’nın ta alt ucu gibi. Onun için o kapanan kesimde bizim çok müşterimiz yok. Belki ürünlerimiz onlara hitap etmiyor. Bakarsanız bir Türk motifleri, tunik desen, şal desen, onlara, yabancılara hitap eden bir tarzımız olduğu için bizim müşterimize çok fazla da ilginç gelmiyor.

(Tekstil mağazası sahibi, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler mobilyacılar

2000 sonrası [Asmalımescit] marangozhaneler, hatta oradaki marangozhanelerden bir tanesini ben satın aldım bir müddet işlettim onu. Çok el sanatları yapılan atölyeler vardı orada. Değerli atölyeler vardı... Mobilya cilacıları, döşemeciler. Çerçeveciler. İnsanlar evlerinde bir şey tamir ettirecekleri zaman o taraflara gelirlerdi. Çünkü hakikaten hepsi yan yana hanların içinde bir sürü başka yerde kolay rastlanamayacak şeyler vardı. Zanaatkârlar vardı.

(Restoratör, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, dayanışma

O dönemde yani açtığımız yıllarda yine bir rahatlık vardı en azından Pride güzel geçiyordu, onur yürüyüşleri yapılıyordu, trans yürüyüşleri yapılıyordu… Biz de mağazada şunu yapıyorduk, gay, lezbiyen, trans onların yaptığı el işlerini orada sergileyip onlar adına satıyorduk ama para almıyorduk, yani arada bir komisyon ücreti almıyorduk. Bir de orada kazandığım gelirle Eskişehir, Manisa olabilir 15 tane trans mahkuma, geliri onlara gönderiyorduk.

(Bar işletmecisi-3, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, canlılık

Ama o yıllarda gerçekten hiç pişman olmadığım, doğru yapmışım dediğim bir canlılıkla Beyoğlu’nda ticarete başlamış oldum. Bu böyle en fazla beş yıl falan sürdü sonra Beyoğlu’ndaki o -beş yıl bile değil belki- Beyoğlu'ndaki pardon Taksim’deki çevre düzenlemesi dedikleri betonlaşmayla işlerimde bir düşüş gördüm… Kimse bana Gezi’den dolayı işlerim kötü dedirtemez, çünkü benim işlerim o betonlaşmayla kötüleşmeye başladı. Taksim’deki gerçeği de bu, şikâyet etti müşterilerim. Gezi tabii ki Beyoğlu’ndaki bütün esnafı etkiledi, ama ona tek başına söyleyeceğim bir şey olmadı.

(Takı tasarımcısı-1, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler, Beyoğlu’nda yaşamak

[2000’ler] Timsah Sokağın dibindeydim. O dönem Kafika yeni açılıyordu, sinema başka bir dönemindeydi. Yani biraz şey için de bu tarafa gelmek istemiştim çünkü Film Festivali bütün tiyatrolar, onları çok takip ediyordum o dönem, pratikte oluyordu. Günde 4 seans izlediğimi hatırlıyorum pazar günleri. Çünkü çok kolay oluyordu her şey elimin altında diye.

(Mimar-2, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler

[2000’ler] Tam böyle öğrenci tayfasının gelip ucuz bira içip oturabileceği mekânlar Mis Sokak’taydı... Şöyle diyeyim mesela rock barların çok meşhur olduğu zamanlarda Mis Sokak benim gözümde en baba rock barların olduğu sokak. Burada da vardı ama mesela, burada sokağın başında Kaktüs vardı... Orada farklı bir dünya vardı mesela. Bizim sokak için mesela Kafe Net vardı, biz vardık, Cambaz vardı. Orası böyle Fitaş’ın arkası olduğu için daha böyle sanat tayfası diye adlandırabileceğiniz, daha böyle tiyatro sanatçılarının, sinema sanatçılarının yazarçizer tayfası falan onlar biraz daha oralardaydı. Böyleydi. Bence mekânlar sokakların ritmini belirliyordu. Hatta her sokağın bir karakteri vardı. Şimdi mekânlar kapandıkça sokakların ritmi de değişiyor.

(Restoran işletmecisi-2, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2000’ler

Beyoğlu dönüşen bir yer var. Her zaman dönüşüm geçirmiş ve her zaman hem sermayenin müdahalesine hem iktidarın devletin yerel hükümetin müdahalesine maruz kalmış ve ideoljik azgınlığın sillesini yemiş bir yer, 6-7 Eylül malum, ya da Varlık Vergisi gibi momentlerin yaşandığı bir yer. Beyoğlu çok basitçe kozmopolit özelliğiyle bilinen bir yer. Çok farklı kimliklerin, bir aradalıkların, toplumsallıkların, sınıfsallıkların yan yana gelebildiği bir yer. Yani cebinizde çay paranız yoksa dahi İstiklal’de yürürsünüz. Bir apartman katına oturursunuz bir tane müzisyen dinlersiniz, insanlarla karşılaşırsınız vs vs . Beyoğlu böyle bir yer.

(STK üyesi, erkek)

#çeşitlilik #kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2003, Neva Şalom’un ve İngiliz Konsolosluğunun bombalanması

Mesela bombalamalar oldu biliyorsun o dönemde işte şey sinagogu göstermek moda oldu. Gelen neredeyse bütün Amerikalı gruplara Neve Şalom’u gösteriyorduk ama dışardan gösteriyoruz. Yani böyle birazcık da şeyle paralel gitti şeyler gösterilecek yerler, hani yankılanmasıyla beraber ya bombalama şeklinde oldu ya da işte birazcık da kamerayla bizi şey yaptı. İngiliz Konsolosluğu mesela orayı mutlaka gösteriyorduk. Ama zaten gösterilmesi gereken binalar da bunlar yapı olarak, şey olarak da öyle.

(Turizmci, erkek)

İlgili tarihsel konular

 

 

Esnaflık adabı

[2004] Mesela Barcelona Pastanesi vardı Saint Antuan Kilisesi’nin karşısında. Kahvaltılık malzemelerimizi oradan alırdık. Oradaki esnafla tanışıktık. Muhakkak bir şeyler ikram ederlerdi ekstradan. Çevrede başka esnaf lokantaları vardı sonradan kafelere dönüşen. Onlardan yemek yerdik. Galatasaray meydanından aşağısının bir anda ıssızlaştığı, daha rahat yürünmeye başlanıldığı dönemleri hatırlıyorum.

(Arkeolog, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

2006 sonrası soylulaşma boyut değiştiriyor.

“… 2006 sonrası Küçükbayram Sokakta The hall açıldı. Tam hatırlamıyorum tarihini. İfistanbul film festivalinin gökkuşağı partileri filan olurdu Küçük Beyoğlu denen yerden geçilip gidiyor. Trans kadınların genelevi vardı orda bir de. Ayrı bir eğlenceydi işte oralar. Tekinsiz derdi belki kimileri ama bence İstikal’in şu an ki halinden daha güvenliydi. Sana şunu söyleyeyim The Hall’ün kapısındaki güvenlikçiler beni daha fazla geriyordu müşteri bekleyen seks işçilerinden. Neden korkuyorsun da o kadar güvenlik yığıyorsun kapıya? Oradakiler de işini yapıyor sonuçta..."

(Reklamcı, erkek)

İlgili tarihsel konular

 

 

2006, Vakko kapanıyor

Vakko’yu, tek bir dükkân olarak, destinasyon olmaktan çıkardı, artık İstiklal Caddesi’nin bir destinasyon olacağı anlamını ifade eder Mango’nun gelmesi, çünkü oradaki ayak trafiğinden beslenen bir marka Mango. Bugün Louis Vuitton’a gideceğim, diye çıkarsınız evinizden ama Mango’ya gideceğinizde, gideceğim bir yerde Mango’ya da uğrayacağım, diye çıkarsınız.

(Yatırım danışmanı-2, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2006, canlılık

[2006] İlk dükkânı açtığımda o kadar müşteri potansiyeli farklı ve hoştu ki, bir kere Avrupalı geliyordu ve Avrupalının kültürü, sosyokültürel yapısı yüksek bir kesimden geliyordu gerçekten. Mesela benim dükkânıma Marilyn Monroe’nun -çok yaşlı bir adamcağız- fotoğrafçısı geldi… Bir de şey mesela bütün Ferzan Özpetek’ler, tiyatro sanatçıları, bütün müşteri potansiyeli ilk günlerde bunlardı. Sonra gittikçe onlar gelmemeye başladılar.

(Takı tasarımcısı-1, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2010’lar Beyoğlu’nun yeniden çöküşe geçmesi

2012 burada bu masa sandalye muhabbeti oldu. Bir nedenden dolayı, o nedene girmeye gerek yok. Belediyenin aldığı bir karar, üstten gelen bir emir vesilesiyle ve burada o insanların yani herhangi bir ülkenin böyle bir ortam yaratmak için, festivaller ve buna benzer birçok tanıtım yapıp milyar dolarlar harcadığı bir olayı doğaçlama yaratmışsın ve biz onu mahvetmeye başladık o andan itibaren. Düzeltmeye değil, mahvetmeye giriştiler. Tabii öyle olunca bütün algı bozulmaya başladı yavaş yavaş, 2013’te de… bizimki küçük bir dükkândı, içinde birkaç masa vardı, bir de önünde incecik bir sıra yapardık. Öyle çok sokağa da taşmazdı ama… mekâna çok ihtiyaç vardı. Şöyle bir örnek vereyim, normalde iki kişilik masada, servis açmadan, sadece çatalla, 8 kişi, ortaya gelen yemeği çatal bana bana yediklerini biliyorum. “Hocam Allah için” diyorum, “yahu… Allah için sen bize yemekleri ver de, biz gerisini hallediyoruz” gibi muhabbetler vardı, e yer yok ne yapacaksın. Sonra 2013 malum gezi olayı. Ondan sonra buradaki bombalamalar… Sonra Beyoğlu’nun yıkılıp, tekrar revize olması. Bütün her şeyin buradan kaçmaya çalışması.

(Restoran işletmecisi-4, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2010 Beyoğlu’nun ritmi bozuluyor

[2010 sonrası] İşte çok üzgünüm İpek Astar gitti. Küçük bir terzi vardı o gitti. Bakkal vardı adam da yani 40 senedir falan orada bakkal, bu şeydi, hani ahşap üstü cam olan bölme bölme içinde nohut fasulye olan, o gitti. Mis Banyo kapandı sonra orayı ben tuttum. Ya o bildiğimiz yaşam alanı olan, yani her an girip bir şey almak istediğimizde var olan dükkânların hiçbiri kalmadı. Kırtasiye dışında hepsi gidip bar veya işte şey oldu kafe oldu. Onun dışında şu anda Mis Sokak’ta hiçbir işletme yok, bir bakkal var o da tekel o kadar ya iki bakkal.

(Bar işletmecisi-1, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2010’lar

Bablyon’un gidişi etkiledi ama Bablyon’un gidişinden önce de masa sandalyeyle başladı Asmalımescit. Hani meyhanelerin olduğu yegâne sokak tamam mı? Yani orada o sandalyeler masalar biraz çekildi şey oldu, şimdi direnen bir tane Yakup Meyhanesi var, Asmalı Cavit var, onlar direniyor onlar buranın en eskisi zaten.

(Turizmci, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2010’lar Beyoğlu’nun yeniden çöküşe geçmesi, mekanların kapanması

Beyoğlu sineması var, Fitaş, Yeşilçam, Demirören'in içinde var, Grand Pera’nın içinde var o kadar. Alkazar Avrupa üçü vardı mesela eskiden çok şahane bir sinema formatıydı, ölçeği de çok iyiydi. Uçtu gitti hepsi. Romantik bir şey olarak söylemiyorum gözümüzle yaşadık bunları… Eren Kitap Evi kapandı arka sokak çok güzel bir kitap eviydi, tünel geçidinden çıkınca solda Sofyalı sokakta.

(Mimar-kadın-Hayriye)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2010 sonrası, kitapçılar, Robinson Crusoe

Galata Mevlevihanesi’nin tam karşısında. Köşede, şimdi bir ara kebapçı oldu, sonra, şimdi galiba böyle bijuteri filan satıyor. Bu belediyeye, kültür müdürlüklerine filan çok mücadele ettik. Orası çünkü, o dükkan, 1915’lerden, en az 20’lerden kalma bir dükkândı. 1920’den beri İstanbul’da kitapçı olan bir dükkândı, hiç değişmeden. Bir ara bir karakol filan olmuş galiba, onun dışında hep kitapçı olarak kullanılmış bir dükkândı. Vakıflar’ın malı, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün malı. Vakıflar’a, belediyeye, kültür müdürlüğüne, pek çok insan mücadele etti, dokunmayın bu dükkâna, dükkân olarak kalmalı, kitapçı olarak… Dinletemedik derdimizi.

(Sahaf, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2010’lar

[Robinson Crusoe] Şimdi oranın da sahiplerini tanıyorum. Üç kardeş ikisi kadın, yaşları yaklaşık 80, Raif Abi vardı tek erkek, o da geçenlerde vefat etti, bunlarda ne çoluk var de çocuk var, hiçbir şeyleri yok, ben şuna üzüldüm, arkadaşlar sizin paraya ihtiyacınız yok, böyle bir kitabevi, 50 bin lira 60 bini istersen bu kitabevi bunu nasıl karşılayacak… ya da şöyle bir şey olması lazım, bakın vazgeçtim adam isteyebilir, 50-100 ister, o sahibidir, devlet, şu kitap evlerine ya da özel tarihi binalara niye destek sağlamasın.

(Kırtasiyeci-1, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2011, masa sandalye olayları

Bir yere kadar bu iş böyle keyifli devam etti. Yani Beyoğlu gayrı meşruluğun merkezi olmaktan kurtulup eğlence, yeme içme ve kültür sanatın merkezi olmaya doğru gelmişti ki masa sandalye diye özetleyebileceğimiz süreç başladı. Esnafa işte normalde üç masa hak verdiysen tabii ki bizim insanımız bu anlamda biraz suistimali sever üç masanın yerini on masa aldı, bilmem ne oldu. Ama önemli olan şu, bunlar kasıtlı olarak denetimsiz bırakıldı. İşte bu genel olarak aslında bir politika diyebiliriz. Bir yere müdahale edecekseniz önce iyice dibe vurmasını istersiniz.

(Bar işletmecisi-3, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2011, Masa Sandalye süreci, çok uzun ama güzel bir alıntı:

Bir yere kadar bu iş böyle keyifli devam etti. Yani Beyoğlu gayrı meşruluğun merkezi olmaktan kurtulup eğlence, yeme içme ve kültür sanatın merkezi olmaya doğru gelmişti ki masa sandalye diye özetleyebileceğimiz süreç başladı. Esnafa işte normalde üç masa hak verdiysen tabii ki bizim insanımız bu anlamda biraz suistimali sever üç masanın yerini on masa aldı, bilmem ne oldu. Ama önemli olan şu, bunlar kasıtlı olarak denetimsiz bırakıldı. İşte bu genel olarak aslında bir politika diyebiliriz. Bir yere müdahale edeceksiniz önce iyice dibe vurmasını istersiniz..

(Bar işletmecisi-3, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2011, Masa Sandalye süreci, çok uzun ama güzel bir alıntı:

2004. Güzel tatlı dönemlerdi. Beyoğlu’nun civcivli zamanları, hareketin sabaha kadar sürdüğü. Gelen turistler bile bizzat sohbetlerinde “gerçekten dünyanın birçok yerine gittik ama sabaha kadar böyle hareketin sürdüğü bir yer çok azdır herhalde” falan derlerdi. Hakikaten öyle. Yani birçok yerde iki dedin mi müzik kesilir falan filan. Beyoğlu’nda böyle bir başıboşluk vardı tabiri caiz ise.

(Bar işletmecisi-4, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2011, Masa Sandalye süreci, çok uzun ama güzel bir alıntı:

Dediğim gibi belli bir noktaya kadar prim yapmıştı. Herkesin, yerli yabancı herkesin geldiği bir bölgeydi Beyoğlu. Buradan önce esnafı, sonra mal sahiplerini göndermek için bir şey yapmak gerekiyordu. Yani aslında burada gayrimenkulün el değiştirme süreci başladı. [Yani şu an esasında Araplar bir sonuç değil bir araç mı?] Tabii. Ara dönem. ... İstiklal ve ona bağlı bütün paralel sokaklar. Aynı şey Karaköy’e kadar olan hat için de öyle komple. Dediğim gibi işletmecilerden kiracılardan mekân sahiplerinden başlayarak, üst katların boşalması, büroların avukat muhasebe bilmem ne bürolarını terk etmesi, sonra altlarda mekâncıların kira ödeyemez hale gelmesi, kirayı artık doğru düzgün alamayan mal sahibinin normalde on liraya satacağı binasını altı yedi liraya lanet olsun deyip satıp gitmesi gibi. Burada mülkiyetin el değiştirmesi anlatabiliyor muyum? Hikâye burada ne içki, ne eğlence, ne Arap, ne başka bir şey.

(Bar işletmecisi-3, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2010’lar, gözden düşen mekanlar, kalitesizlik, nargile kafeler

Kadife koltuklar, nargile gelmeye başlamıştı. Bu kadar çok değildi ama o zaman da gelmeye başlamıştı. Şeyler başladı, yani bu taraf kendini koruyordu, Mis Sokak tarafı kendini koruyordu. Ama Büyükparmakkapı, Küçükparmakkapı orası kendini hiç koruyamadı.

(Bar işletmecisi-4, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2010’lar, gözden düşen mekanlar, kalitesizlik

Eskiden 360 vardı Mısırlı Apartmanı’nda… Çok çok iyiydi ya yer bulunmuyordu. Ben hatırlıyorum birkaç tane kongrenin açılış kapanış yemeğini orada yapmıştık. Çok büyük bir yer çünkü yani bir anda 350-400 kişiyi oturtabiliyorsun. Ama olmuyor yani o kadar talep şu anda yok. Dolayısıyla küçük meyhaneler ayakta.

(Turizmci, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2010’lar, gözden düşen mekanlar, kalitesizlik

Biz, balık pazarında güzel yerler vardı oralara giderdik, Nevizade’ye giderdik, Ney’le Mey’le’ye giderdik, Boncuk’a giderdik, Krepen’de İmroz’a giderdik. Ben şimdi Nevizade’ye ölsem gitmem.

(Kafe işletmecisi-1, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2010’lar, esnaf lokantası

Lades. Esnaf lokantası. Beyaz örtü, hatta bugün orada yedim. Atilla Dorsay'la aynı masada oturuyoruz tesadüfen. Tanışmıyoruz ama bu üçüncü dördüncü kez karşılaşmamız. Ve Şimdi. Akşam meyhanesi de Asmalı Cavit. Ya da Yakup.

(Galeri sahibi, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2010’lar, esnaf lokantası

Yani o eskilerden benim bildiğim bir Lades kaldı, bir Hacı Abdullah kaldı. Şurada şey var bizim şimdi her gün gittiğimiz yani kantin gibi kullandığımız Şahin Lokantası var.

(Turizmci, erkek)

#süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2010’lar, esnaf lokantası

Bizim pasajın altında bir lokanta var şu an ismini hatırlamıyorum [Armada Lokantası] oraya gidiyorum. Esnaf lokantası gibi, çok güzel yapar. Aşuresi müthiştir.

(İşletme sahibi, erkek)

#süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2010’lar, Turizmin tepe noktası

Bence Beyoğlu’nun en tepe noktası 2010 Kültür Başkenti’nden sonra o 2010-2014 arası Gezi’ye kadarki dönem muhteşemdi.

(Turizmci, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2010, Alkazar’ın kapanışı

Büyük alışveriş merkezlerindeki son derece yüksek yatırımlarla yapılan, teknolojik olanaklarla donatılmış olan ve popüler, ticari filmleri izleyiciye sunan 8-10 perdeli sinema salonlarına karşı, adeta kahraman bakkallar gibi küçük, iddiasız sanat sineması olmayı sürdürecek gücümüz ne yazık ki kalmadı... Sinema salonlarına bırakınız en küçük destek vermeyi, sinemaları birer sanat mekânı değil, eğlence mekânı olarak görüp olağan vergisel yükümlülüklerinin yanı sıra ayrıca bir de eğlence vergisi adıyla ek yükümlülük getiren, sinema salonlarını Amerikan film endüstrisinin popüler, ticari filmlerine mahkum eden merkezi yönetim, bakanlık ve belediye yönetimleri adına sizlerden özür diliyoruz

(Milliyet Gazetesi, 2010)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2010, Tarlabaşı Yenileme Projesi, yıkım, yerinden etme, soylulaşma

Yani ben şeyi çok net gördüm, orada o kadar yoğun, hem yabancı yatırımcı, hem Türk yatırımcının alımı vardı ki 360 gibi büyük proje olmasaydı şimdiye kadar Tarlabaşı çoktan kendi kendini yenilemişti ve satanlar da rızasıyla sattıkları için daha ehven bir şey olacaktı bu bölgede.

(Emlak danışmanı-1, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2010, Yaşam tarzına müdahale

“ 2010’dan itibaren kadife eldiven içerisinde hissettiğimiz demir yumruk başta en sevdiğimiz kitapçıların kafelerin sinemaların kapanması olarak sırtımıza inerken, zamanla o yumruk eldivenden çıktı, bize biber gazı, cop olarak döndü Gezi’de. Hem de aslında çok az politik olan beyaz Türk diyebileceğimiz insanların soluk alıp verdiği bir yerken Beyoğlu, herkesi zorla politize yaptılar… "

(Bankacı, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2011 Demirören’in açılışı, Beyoğlu’nda AVM

Demirören'e girdim. Yazık günah dedim. Emek Sineması’nın da yeni yerine içim sinmiyor gitmeye. Çünkü ben Emek Sineması’nın eski halini biliyorum ve oradaki şeyleri de biliyorum. Biz turisti buraya yeni yapı olarak çekemeyiz ki, adamlar tarih görmeye geliyorlar. Biz adamlara yıkıyoruz binalarımızı. İtalya’da bana diyor ki adam, burası 600 yıldan beri şu ailenin. Biz ne diyoruz, bunlar adamlar 30 yıldan 50 yıldan beri işletiyor.

(Kırtasiyeci-1, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2011 Demirören’in açılışı, Beyoğlu’nda AVM

Şimdi Demirören oldu, altında onun Saray Sineması vardı, çok güzel bir sinemaydı, çok güzel işlemeleri vardı yazık oldu, yıktılar ve Saray Muhallebicisi vardı.

(Terzi-2, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2011 Demirören’in açılışı, Beyoğlu’nda AVM

Ama gerçekten Beyoğlu, Beyoğlu olsun istiyorsanız, daha fazla insan buradan nasiplensin. Daha fazla turist gelsin hatta istiyorsanız, o takdirde buraya, bir ara İspanyollar sahil kenti diye habire apartmanları diktiler sahile, imanını gevrettirdiler sahilin. Onun gibi biz de işte. Erdoğan Demirören’le burayı da batırırsın. Ya buraya Demirören’in alışveriş merkezi için buraya insan gelmez. Ama Afrika Han’da Hayal Kahvesi olduğu zaman, belki oraya gidersin ama Koton olduğu zaman gidemezsin zaten o ayrı hikâye. O zaman sen nezih bir yer haline getirmeye çalışıyorsun burayı, o zaman da burası duvarlarla çevrili, apayrı bir yer olacak. Olacak mı, o da taşma götürür bir hikâyedir.

(Yayıncı-3, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

 

2013-2019 / BEYOĞLU’NUN YENİDEN GERİLEME DÖNEMİ: GEZİ OLAYLARI, BOMBA VE EKONOMİK KRİZ

 

2013, Alperenlerin Galatasaray Meydanındaki eylemleri

Ta ki o alperenler şeye girdiler, Galatasaray’a girdiler. Sonra biz pasajdayız diye pasaja çok gaz atıldı. Ondan sonra biz de çıktık artık yani. Biraz mahalle baskısı diyeceğim ama bu şey mahalle baskısı değil, çünkü oradaki insanların şeyi değil. Birebir konuştuğunuzda mesela Aznavur Pasajı’ndaki esnafa bakıyorum ben, yani öyle pek bir kültüre sahip değiller ama Beyoğlu kültürünü biliyorlar ve oraya gelen trans, gay, lezbiyene şöyle yan gözle falan rahatsız edecek şekilde bakmıyorlar.

(Bar işletmecisi-1, kadın)

#çeşitlilik #kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2013 Haziran, Gezi olaylarının yaşandığı dönem

Şimdi iki tane esnaf türü var bölgesel anlamda, bir bizim olduğumuz bölümde olan insanlar, bir de Beyoğlu’nun tamamen diğer tarafı. Yani Karaköy dahil, Gümüşsuyu’ndan şeye kadar, Asmalı’dan… İki bölgeye ayırıyorum ben o dönemki şeyi, bizim bölgede olan insanlar cumartesi günlerini saymazsak, işler güzeldi... Bizim açımızdan hani parasal anlamda çok olmasa bile nicelik anlamında, insan anlamında çok kalabalıktı. Çok kabalalık ve yorucu bir aydı.

(Bar işletmecisi-2, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2013, Atlas Sineması

Biz bakkal olduk, AVM'ler market. AVM'ye giden kişi, her şeyi bulabildiği için filmi de orada seyrediyor. Aslında perde büyüklüğü bizde 12'ye 7 iken, AVM'lerde bundan daha aşağıda. Ses ve görüntü kalitesi bizde de aynı. Ama markete gidince her şeyi bulabildiği için AVM'ler tercih ediliyor. (https://www.arkitera.com/haber/beyoglundaki-sinemalar-can-cekisiyor-isletmeciler-ilgi-bekliyor/)

İlgili tarihsel konular

 

 

2013, Gezi olayları sonrasında protestolar, polis saldırıları

Zaten problem oydu… Hatta bir gün ben Nevizade’de birkaç arkadaşı alıp, çünkü çok şikâyetçilerdi, kasıtlı olarak Nevizade’de sürekli sis gaz atılıyor falan, adamlar da ben o dönem dernek başkanı olduğum için haliyle, diyor ki zaten akşam üç beş saat iş yapacağız onda da iki arkadaş üç slogan atıyor, oradan yürümeye kalkıyor, haydi bizim dükkân bomboş. Hesapları bile toplayabilirsek şanslıyız.

(Bar işletmecisi,-3 erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2013, Gezi olayları sonrasında protestolar, polis saldırıları

Gezi şöyle bir faktör oldu, bazı bildiğimiz lokantalara mesela müşteri gitmemeye başladı. Her akşam gaz yiyorlardı. Gezi sadece 15 günden ibaret değil biliyorsunuz o yıl bütün yaz devam etti. Divan’ın bir yeri var şurada, iki bina aşağıda. Orada bir gün bir iki saat mahsur kaldık sokakta gaz olduğu için... (3.rapor Sayfa 38)

(Galeri sahibi, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2013, Gezi olayları sonrasında protestolar, polis saldırıları

Gezi olayları patlak verdi. Aslında Gezi olayları değil de Gezi olaylarından sonra çirkin olaylar bilmem ne. Her gün bizim dükkânın içine bile gaz sıktılar. Yani bilinçli olarak müşteri şey yapsın diye. Tabelaya sıkıyorlar kırıyorlar falan. O zaman zarfında Cihangir'de oturan o kaliteli kesim belki kaba tabir oluyor ama para harcayan kesim her gün bir olay, evine giderken sıkıntı, evinde camını açamıyor gaz kokusu falan o kesim uzaklaştı Beyoğlu’ndan. O uzaklaşınca tabii işler değişti. Bana sorsanız benim işimi %100 etkiledi desem yalan olmaz

(Restoran işletmecisi-3, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2013, Gezi olayları, turizme etkisi

Onu diyorum mesela bak aynı yıl 2014 müydü Gezi 14’tü değil mi, yok 13. Ha 2013’te Gezi oldu, 2014’te bizim Avrupa Arkeologlar Birliği Kongre’miz var. Taşkışla binasında yapılacak, 2000’den fazla arkeolog gelecek dünyadan. Mehmet Özdoğan vardı hocamız, emekli şimdi ama o adamcağız kongre başkanıydı. Hocam dedim ne yapacağız yani 2013 olmuş işte Gezi’den dolayı Taksim maksim kıyamet, biz de tam Taşkışla’da yapıyoruz yani tam şeydeyiz. Ondan sonra dedi valla bilmiyorum dedi işte valiyle konuştuk, şunla konuştuk, bunla konuştuk falan. Dediler ki sakın iptal etmeyin..

(Turizmci, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2013, Gezi olayları, turizme etkisi

Yani ben o konuda, 2004’ün sonlarına doğru açtım apart olarak, işte bayağı iyi, yağmur gibi geliyorlardı. İşte özellikle Almanlar, Fransızlar… Gezi sonrası. Sonra işte Rus uçağının düşürülmesiyle bir anda rezervasyonlar iptal edildi, bir anda kesildi. E ondan sonra işteİstiklal Caddesi’ndeki bomba, Sultanahmet’teki bomba, tam bir çöl gibiydi. Hatta benim, tadilat yaptırdığım ustalardan birinin bir tabiri var, çok gülmüştüm, böyle mi tarif edilir diye, yahu, dedi, o da 30-40 yıldır buraları bilen bir insan olarak…

(Turizmci, emlak danışmanı, kadın)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2013, Gezi olayları, turizme etkisi

2013’te başlayan Gezi olayları nedeniyle gerilemenin başladığı; ancak asıl gerilemenin bombalama olayı ile ortaya çıktığı ifade edilmektedir. Gezi Olayları’nda daha çok yeniydi burası, 2013’ün Ocağında açılmıştı, ilk 5 ay şahane gidiyordu, Hazirana kadar. Haziran’da Gezi Olayları’yla birlikte bir ilk sarsıntıyı orada gördük... ben de yönetimsel olarak çok tecrübeli değildim ama çok tecrübeli oteller de orada o düşüşü yaşadılar. ...o ilk, şahane başlayan bir işin biraz daha sekteli olabileceğini, turizmle o noktada tanışmış olduk… Tabii bu Türkiye’deki dövizin de pahalılaşmasıyla biraz orantılı, sanıyorum ama turizmle ilgili asıl zorluğu biz 2016’da yaşadık. Yani Sultanahmet’le başlayan, bizim için, sonra İstiklal Caddesi ve İstanbul’da olan bütün bu senaryoda gerçekten çok çok zor günler geçti.

(Otel sahibi, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2013, Gezi olayları, turizme etkisi

Ben şunu düşünüyorum, şimdi ben bir yere seyahate gittiğim zaman, gideceğim zaman, orada yaşamış bir arkadaşım var mı, ona telefon açarım. Hani orada yaşarken nerelerde takılıyordunuz ya da orada yaşayan birisi var mı, yani lokal insanlar ne yapıyorlar, bunu merak ederim. Biraz da hani, biraz eğitim seviyesi olan, biraz gezmiş, biraz daha nitelikli bir turist gibi bakarsak o da, yerel insanlar neredeler, onu arayacaktır, onu soracaktır. Herkesin sorusu budur, turistik mekân aramıyorum, siz gerçekten nerede yemek yiyorsunuz, orayı görmek istiyorum. Dolayısıyla Beyoğlu’na, İstanbul’un kendi camiası Beyoğlu’na takılmazsa, turist de Beyoğlu’na gelmez. Bu sadece Avrupalı için değil, mesela geçenlerde, hep buraya gelen bir İranlı gençler var, 25’li yaşlarda, hep geliyorlar, her sene iki üç defa geliyorlar, bahar tatilleri zamanında. Geçen sene bana dediler ki, Moda şimdi daha popülermiş, şimdi Moda’da kalacağız. Yani dolayısıyla yerel insanlar buralarda gezecek, takılacak, yemek yiyecek ki turist de onu takiben gelsin.

(Otel sahibi, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2014, Kiracıların yerinden edilmesi, sigara yasakları, masa sandalye kaldırma

10 yıllıktan eski kiracıları mal sahipleri rahatça çıkarabiliyor yasal anlamda. Şimdi bu kanundan tutun da bizim barların, kafelerin, yeme içme mekânlarının üstündeki baskılar artırılarak, bu işi yapmanın metodu budur. İdare bunu fark etti. Şimdi bu sigara yasaklarıyla başladık, her şey güllük gülistanlıktı, dışarıda masamız sandalyemiz vardı, kiralarımız, eski kiracı olduğumuz için yine de makuldü. Şimdi bir gün mal sahibi geldi dedi ki, siz 10 yıldan fazladır burada kiracısınız, o yüzden ya çıkın ya da kirayı artıracağız. Şimdi, kirayı artırdık, hadi bizim mal sahibimiz makuldü, kirayı artırdık. 2009’a geldik, 2009’da sigara yasakları çıktı, dünyanın her yerinde sağlık örgütlerinin yaptığı bir uygulama, sebebini bilmiyorum ama yapıldı, iyidir, kötüdür ama biz hani sigara yasaklarıyla beraber mekânımızın içerisinde bir bar işletirken dışarı çıkmak zorunda kaldık. ... 2011’e geldik, 2011 yılında da dedi ki belediye, masayı sandalyeyi kaldır, içeri gir, e içeride sigara içemiyoruz, dışarıda duramıyoruz. İdareyle davalık olduk.

.(Bar işletmecisi-3, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2014, kitapçıların kapanışı

…İşte tek tük yerler ama sonuç itibariyle hani böyle insanların birbiriyle karşılaşabileceği, karşılaştığı daha doğrusu, mekân yok yani… Ankaralı bir sevgilim vardı bir yere giderken derdi ki, ben gideyim de sen arkadan gel çünkü her adım başında birine rastlardınız, sohbet edersin falan. Şimdi öyle bir tanıdığa da rastlamıyorsun ancak Mephisto’ya falan belki girince, orası da çok tanıdığa rastlayabileceğin bir yer değil. Nişantaşı'nda Akademik Kitabevi vardı, küçücük bir dükkândı, ne zaman uğrarsan oraya 3 tane yazar 5 tane şair görürdün. Yani orada o insanlarla karşılaşırdın, öyle bir mekânda kalmadı, öyle bir kitapçı da yok… Şimdi tabii bu yeni dönem… işte bu Salt malt vesaire yeni şeyler oluşmaya başladı, bu yeni kültürün mekânları diye düşünüyorum ama ne kadar bizim geçmişte andığımız mekânlar haline dönüşür dönüşmez bilmiyorum çünkü başka bir kültür tüketimi başladı.

(Belgeselci, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2016, Bombalama olayı

Son bir yıldır çok bomba patlamaması. Çünkü onlar çok etkilemişti. Burada patladı, stadın orada patladı falan. Bir buçuk yıldır bomba patlamamasının etkisiyle tabii ki biraz bir canlanma var ama çok yetersiz. Mekânlara doping yapacak bir nokta da yok.

(Bar işletmecisi-4, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2016,Eğlence sektörünün Beyoğlu’ndaki niteliksizleşmeden etkilenmesi:

“…Şu da bir gerçek biz hiç o tarafından bakmıyoruz. Şunu söylememiz gerekiyor. AKM'den başlayıp İstiklal Caddesi’nden ta Odakule’ye gelene kadar kaç tane tiyatro vardı, sinema vardı, sanat merkezi vardı. Ben olaya şöyle bakıyorum. Şimdi bir yerde eğlenebilmeniz için öncesinde sizi oraya teşvik edecek bir şeylerin olması gerekiyor. Şimdi arz talep meselesi. Şimdi 1000 tane mekân var 100 tane müşteri var. Anlatabiliyor muyum? Merkezler kapandı. İnsanların eğlence için, etkinlik için gelebileceğiz yer sayısı azaldı..."

(Restoran işletmecisi-2, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2016, Bombalama olayı, Avrupalı turistin azalması

Batılı turist Gezi’den dolayı değil, ondan sonraki bombalardan etkilendi. Havaalanı bombası, bir de İstiklal Caddesi bombalanması. ... Çok, mesela net bir rakam var. 2017 Bienal’e gelen yabancı sayısı 100 kişi. 2011'de 4500 kişi gelmiş yabancı. Turist değil, hepsi kültür insanı. Sanatçı, küratör, müze müdürü, yazar, gazeteci. 4500 kişiden yüze inmiş. Kimse gelmedi demek.

(Galeri sahibi, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2016, bomba patlaması

2009'dan beri buradayız… patlamaya kadar işler güzeldi. Cadde çok hareketliydi insan vardı rahattı insanlar daha özgürlerdi. Sokakta eylemler yürüyüşler oluyordu ama bu zararsız ve sakindi. Engellemediği için herkes rahattı. Turist gelirdi, insanlar vardı. Her ülkeden insanlar vardı gitgide oradan beri süreç içinde yavaş yavaş azalmaya başladı.

(Halep Pasajı-takıcı)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2016, bomba patlaması

… takı bir ihtiyaç maddesi olmayınca gezi dönemi kötü etkiledi ama güzel günlerdi, mutluyduk ama gezi dönemi ekonomik olarak kötü etkiledi. Tabii bir de bomba tam önümüzde patladı pasajımızın o uzun süre etkiledi. Biz bile caddeye çıkmaktan korktuk bayağı etkiledi bombalar, yavaş yavaş düştü. Sonra Suriyeliler geldi tam Gezi sürecinde. Suriyeliler gelince cadde işgal ettiler. Bütün caddeyi tuttular ve her Arap turiste gidip bütün esnaf yakalıyorlar ve bundan bütün esnaf etkilendi. Oradan beri düşüşe geçtik.(

(Halep Pasajı-takıcı)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2015-2016, Suriyelilerin, İranlıların açtığı lokantalar, eğlence mekanları, hanutçuluk, servisler,

Tanımadığımız insanlar. Lokanta var mesela, İran lokantaları var bizim civarımızda, bir tane vardı, bir tane daha açıldı. İkisinin de sahipleri çok düzgün insanlar ama bir para var tabii, yani paran var ki İstanbul’a geliyorsun böyle bir şey yapıyorsun…

(Kırtasiyeci-2, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2015-2019, Suriyelilerin, İranlıların açtığı lokantalar, eğlence mekanları, hanutçuluk, servisler, nargile kafeler

Onların bir tarzı var, benim hiç sevmediğim bir tarz. …Şöyle söyleyeyim, onlara çalışan restoranlar Antakya mutfakları, Adana mutfakları vesaire olan yerler var, isim hiç gerek yok. Restoran önünde 10 tane shuttle var, adam taşıyorlar mesela. Bu restorancılık gastronomi değil ki hocam. Ben bende ne yiyeceğini merak eden ya da bilenin bana gelmesini beklerken… Kim aç, “hadi beyler, gelin sizi bir yere götüreyim bak çok beğenirsiniz” deyip fahiş ortamla, kişi başı insanlara para ödeyerek...

(Restoran işletmecisi-4, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2015-2019, Suriyelilerin, İranlıların açtığı lokantalar, eğlence mekanları, nargile kafeler

İçerde nargile de içiyorlar, bangır bangır müzik de var, o sokağın köşesinde eskiden hepimizin gittiği bir meyhane vardı Süper diye. Orası da şimdi nargileci oldu. Şimdi ben içerde sigara içirsem bana gelir cayır cayır cezayı keserler. 3000 TL'yi yapıştırır. Dükkân kapama da verirler. Derler ki hafta içi bir gün ya da iki gün sen seç ya da gelip hafta sonu kapatırlar, en çok iş yaptığım gün. Önünden geçiyorlar öbür adamın görmezden geliyorlar. Ya kardeşim içerde nargile içiliyor, bırak sigarayı nargile!

(Restoran işletmecisi-2, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2015-2019, Suriyelilerin, İranlıların açtığı lokantalar, eğlence mekanları, hanutçuluk, servisler, nargile kafeler

Mesela ben kendi gözümle gördüm. Mis Sokak’ta Çıngı’nın hemen yanında, oranın eski kabadayılarından biri tuttu İranlılar için yer açtı. Önce binayı aldılar komple. Satın aldılar kiraladılar işte öyle bir şey var. ...Yolun ortasına kadar masa atıyor herifler. Sen masa iki tane yan yana koysan canını okur. Tam işte orası Ayhan Işık’ın girişi. Orası hep olduğu gibi nargileci. Onlara hiçbir şey yapan yok. Normalde ruhsat filan olması gerekir hiç ruhsat filan yok adamların. Ama nargile satabiliyorlar.

(Meyhane işletmecisi-3, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2016, Sanatçıların Beyoğlu’ndan uzaklaşması

Batılı turist Gezi’den dolayı değil, ondan sonraki bombalardan etkilendi. Havaalanı bombası, bir de İstiklal Caddesi bombalanması. Bir de hükümetin politikası da değişti, sertleşti. Reformcu, Avrupa Birliği’ne katılımcı politikalar terk edildi. Başka türlü olunca batıdan tepki görmeye başladı. Bienal’e gelen yabancı sanatçılar sizin yönetiminiz değişmezse biz niye gelelim demeye başladılar. Çok, mesela net bir rakam var. 2017 Bienal’e gelen yabancı sayısı 100 kişi. 2011’de 4500 kişi gelmiş yabancı. Turist değil, hepsi kültür insanı. Sanatçı, küratör, müze müdürü, yazar, gazeteci. 4500 kişiden yüze inmiş. Kimse gelmedi demek. Gelenler de eşin dostun hatırı için gelenler

(Galeri sahibi, erkek).

İlgili tarihsel konular

 

 

13.1.2017 İstiklal Caddesi alt yapı çalışması

Beyoğlu’nun kendi zorlukları var, biz 2016’da bu İstanbul’da bir terör tehdidi yaşarken hepimiz, bir de üstüne İstiklal Caddesi kazıdaydı. İki zorluğu aynı anda yaşadık… 2 sene sürdü. Ben her sabah mesela, Taksim’de inerim metrodan, Divan tarafından çıkarım, Gezi Parkı, İstiklal, öyle yürüyüp gelirim işe, yürüyemiyordum çünkü köprülerle, bilirsiniz, oradan oraya geç, aynı anda yaşadık. O zaman diyorduk ki, zaten her şey kötü, bir de üstüne bu. Şimdi diyorum ki, iyi ki kötü zamanda yapmışlar çünkü şöyle, dolu dolu olduğu bir zamanda bir de orada inşaat olsa daha çok canımız sıkılacaktı. Aslında güzel denk gelmiş bence.

(Otel sahibi, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2018, Ekonomik kriz, kar marjının düşmesi

Hani yanımızda şimdi barmen çalışıyor, aşçı çalışıyor, servis elemanı çalışıyor, bunların hepsi kalifiye insanlar. Yani bizim asgari ücretle yanımızda çalıştırabileceğimiz kimse yok. Dil bilmesi gerekiyor. İşte belli bir kültüre sahip olması gerekiyor filan. E kiralarımız… En küçük işletmenin kirası 5 bin lira. Ve küçük derken 20-25 metrekareden bahsediyorum. Yani Mis Sokak’ta gördüğünüz herhangi bir dükkânı düşünün, ...birazcık, çok küçük olduğu için biraz kategori dışı, yani ortalama kiraları oraların 12 bin ile 17 bin arasında değişiyor.

(Bar işletmecisi-2, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2018, kalitesizleşmeye direnme

[2018] Potansiyeli bitti. Bakın Türkiye’de kalburüstü ne kadar mağaza varsa hepsine takı yapıyordum ben. Şimdi hiçbiri yok hiçbiri, çünkü Çin malları geldi. Çin malları fiyatları ucuz, kâr marjı çok. E biz elle çalışıyoruz daha pahalıya geliyor, onları tercih ediyorlar. Talep azaldı yok artık talep yok. Burada talep şimdi neden oluyor biliyor musunuz? Ben çok fuarlara iştirak ettim, sergiye iştirak ettim ve arkeolojik parçalar satılırsa satılıyor. Bir de 37 yıl burada olmamın bir şeyi var kökenliği var, geliyorlar aa diyorlar hala siz burada mısınız? Valla elimizden geldiği kadar direniyoruz.

(Takı tasarımcısı-2, erkek)

#süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2018, Ekonomik kriz, kar marjının düşmesi

Kâr marjlarımız çok düştü, biz 2008’de ilk açtığımızda 1’e 5 civarında kazanıyorduk ki bizim sektörde İran’a da gitseniz, Almanya’ya da gitseniz 1’e 5, 1’e 7 oranında filan kazanmanız lazım ki hem yatırım sermayeniz çıksın, hem çalışanlar kazansın. Yani kâr marjımız odur yani şeyde. … Şimdi de 1’e 2’nin altına düştü. Atıyorum, mesela 2008’de açtığımızda bir tane fıçıyı 100 lira civarında alıyorduk, 500 liraya satıyorduk, bira 5 liraydı, 100 tane çıkıyor... Şimdi 2018’deyiz, 785 lira, 1500 liraya satıyoruz.

(Bar işletmecisi, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2018, Ekonomik kriz, kar marjının düşmesi

Eğer burada şimdi Arap turizmi için bir şey yapmıyorsanız ya da gayrimeşru ile uğraşmıyorsanız… Normal bir mekânda normal bir işletme olarak personelin maaşını, kirayı, faturaları yatırıp ayakta durmanız imkânsız diyeyim. Mucize demiyorum bak öyle bir şey yok, mümkün değil.

(Bar işletmecisi-4, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2019, kiracıları yerinden etme

En sonunda papazlar rahat durmadı, onlar da paragöz olmuşlar. Evet maalesef. Hem buraya hem oraya dava açtılar, şey davası kira artırım… Evet tabi burası da onların, kilisenin vakıf. Eski papazlar onlar daha halim selim, daha mütevazı insanlardı yaşlı. Geliyorlardı, biraz artıralım mı artıralım. Şimdiki öyle değil, caddedeki bu dolar bazında tutulan yerlerle mukayese ederek dava açtılar, biz arttırdık. Ondan sonra yetmedi dediler ki burası bize lazım, şey yapacağız söyleşi yeri yapacağız bize lazım… Ama aynı zamanda kilisenin içinde bir kilise daha var orada da yapabilir, üstünde bu kadar bir yer var aynı bu kadar, orası da var. Onlar o davayı kaybettiler şimdi temyizde, onlar temyize verdiler.

(Takı tasarımcısı-2, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2019, Narmanlı Han

Ben açıkçası bomba patlaması öncesi ve sonrasını İstiklal Caddesi'nde yakın geçmişin en önemli miladı olarak görüyorum. Bilmiyorum diğer katılanlar bu saptamaya katılır mı ama bir milat varsa o bomba öncesi ve sonrası diye düşünülebilir. Öncesinde yaptığımız işler ve sonrasında yaptığımız işler tamamen birbirinden farklı. Çok basit bir örnek vereyim size, patlama öncesinde Narmanlı Han satışına aracılık ettik ve Narmanlı Han'ın satışına aracılık ettiğimiz sırada alıcılarla yaptığımız toplantılardaki projeksiyonumuz ve perspektifimiz buranın 5 sene sonra bittiğinde x rakamdan kiraya verilebileceği üzerine bir çalışmaydı. Fakat öyle bir yere geldik ki ... şu an X/2’nin de altına düşmüş durumdayız rayiç bedellerde... Şu an sadece boş kalmamasını sağladık biz.

(Emlak danışmanı-2, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2019, Narmanlı Han

Yani Narmanlı’nın tabii, şairlerin filan yaşadığı zamanını ben bilmiyorum ama Narmanlı Han’ın içine girerdik biz eskiden. Böyle ortada noter vardı, salaş binalar vardı bütün etrafında, artık dökülüyordu o zamanlar ama orada gider otururduk, şimdi bilmiyorum ne oldu… O aslında Osmanlı rengi ama rengi çok tutturamadılar…Çok kötü olmuş. Arka taraf zaten, duvar mahvolmuş. Felaket. Yani ben anlamadım.

(Yayıncı-1, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2019, Narmanlı Han

Kimin eline düştüğüne bağlı, çok eleştirildi ama Allah'a çok şükür ki böyle bir örneğin içindeyim ve her zaman da müzakereye hazırım. Eğer bahsettiğiniz Erkul Kozmetik Golden Rose ve Esen Tekstil Tekin Esen’in eline düşmeseydi Narmanlı Han şu an ya mezbelelik halindeydi ya da başkasının elinde nargileci… bir yer halinde olabilirdi. Ama onların eline düşüp mimar Sinan’la çalışıp beş senede böyle bir eser ortaya çıkardıkları için bence şu anda İstiklal'e bir değer katlı orası… Bundan 12-13 yıl önce içindeki çeşmeden fıskiyeden su çıkan pasaj şu an ne halde bakın. İnanılmaz bir yerde

(Emlak danışmanı-2, erkek)

#süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2019, Beyoğlu’nun bugünü

Yani şimdi Süryani kilisesinin sokağına giderseniz oraya, Mardin Nusaybin’den gelmiştir insanlar, yani bir yere gelecekler ama oranın hayatıyla yani oranın kilisesi varsa orada kilise civarında o cemaatten insanlar olur, kiliseye gidilir, okul kilise birlikte olur, adettendi yani orada. Şimdi orada Süryani falan kalmamıştır muhakkak ki. Şimdi en yeniler geldiği zaman onlar başka bir ilişki ağı içinde geliyorlar ve onların kentle kurdukları şey pek tabiri caizse sıcak dostane bir ilişki olmuyor. Yani gününü idare ettirecek. Tabiri caizse o mekânın kazanımları hiçbir şey ifade etmiyor.

(Yayıncı-3, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2019, pavyon

...yanımız hala pavyon. ama teyzelerin en genci 65 yaşında… bu Mis sokakla İmam Adnan ve Büyükparmakkapı pavyonların olduğu sokaklardı... buralarda pavyonlar çoktu. Tepebaşı’nda vardı. Hala duruyor mu o işçi patisinin altı Beyaz Saraydı, en lüks pavyonlardandı... şimdi hepsi iş adamı oldular, eski pezevenkler yani bunlar.

(İşçi, kitapçı, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2019, Beyoğlu’nun bugünü

[Tophane] ...eskiden bütün göçün alındığı bir yerdi orası. Daha çok Siirtliler yerleşti oraya, yani o yıllarda, 57-58’lerde çünkü bunun nedeni de şey, biliyorsunuz İstanbul’un en büyük mafyalarından ya da mafya değil o zaman, yeni mafya oldu onlar, Arap Nasri derlerdi, soyadını da bilmiyorum, yakın zamanda öldü, 5-6 sene oldu galiba… Onun Siirtli olup bütün Siirtliler oraya yerleşip... ayrıca şeydi mesela, bizim sokak değil, Kumbaracı’nın bu tarafa doğru olan, yani Tünel’e doğru olan şey de Rum Mahallesi… biz oraya Rum Mahallesi derdik. Bir sokak da Ermeni Mahallesi, bir sokakta da Çingene Mahallesi, daha bu tarafa doğru. Çingene Mahallesi hala var. Şeye doğru, St. Benoit’ya doğru, yani arka tarafındaki. Bu Kumbaracı Yokuşu’ndan sağ tarafa dönüyorsunuz ama orası yani, işte tam batakhane bir yerdi... O zaman daha ileriydi, şimdi ne durumda olduğunu bilmiyorum. Yani bütün uyuşturucu trafiği oradan giderdi. Yani Tophane o konuda çok meşhurdu… Tophaneli olmak, işte kabadayılık… Tophane ve Kasımpaşa hala öyle galiba, hala öyle bir şey var.

(Oyuncu, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2019, Beyoğlu'nun dünü bugünü

60’lı yıllarda bizim Galatasaray ile ilişkilerimiz tabi mekânsal anlamda sinemalar, inanılmaz sinema vardı. Ben yatılı olduğum için çarşamba günleri çıkış izinlerimiz vardı, annelerimiz gelip alırlardı ve mutlaka bir sinemaya giderdik tabii ama tabii o zaman temel şey, bugün de hala var, İnci pastanesi. Mutlaka oraya gidilir, Galatasaraylıların çok geleneksel iki mekânı vardır bir tanesi İnci Pastanesi, öbürü de Çiçek Pasajı. Kime sorsanız mutlaka Çiçek pasajı ve İnci Pastanesi der.

(Belgeselci, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2019, Beyoğlu hafızasını arıyor

Dünyada kültürel kentler dediğimiz yerlerde… mesela 10 sene sonra gidiyorsunuz o mekân orada, o köşe orada. Gidiyorsunuz orada bir şey içiyorsunuz, bir şey yiyorsunuz, bir kitapçı varsa o kitapçıya uğruyorsunuz. Uğrama arzusu hissediyorsunuz. Uğramayacaksanız bile hafızanız sizi oraya yönlendiriyor. Şimdi benim burada çocukluğumda kitap aldığım herhangi bir kitapçı kalmadı. Benim çocukluğumdan hatta gençliğimden ilişki kuracağım bir alan kalmadı. Şimdi bunlar kademe kademe nasıl oldu diye sormak lazım. Şimdi bu kültürel mekânların ticarileşmesi her yerde vardır ama bizdeki gibi vahşi bir şekilde olmadı.

(Yayıncı-3, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2019, Geçmişe sahip çıkmamak

Mesela ne yapılabilir dediğin zaman, o da tabii bir zihniyet meselesi ama bazı kültürel mekânların yaşaması için sübvanse edilmesi lazım. Kamu tarafından ya da belediye artık her neyse tarafından sübvanse edilmesi lazım ki o orada yaşayabilsin. Ama mesela diyelim ki Yapı Kredi’nin biraz ilerisinde çok güzel bir muhallebici vardı tarihi bir yer. Benim kaynanam iki sene önce doksan dört yaşında vefat etti o da bilir orayı, onlar da bu coğrafyada yaşamışlar çünkü. Ben de bilirim… Yani kent güzelleşsin dediğin zaman bazı şeyleri yaşatmak lazım

(Yayıncı-3, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2019, Geçmişe sahip çıkmamak

[Robinson Crusoe] Şimdi oranın da sahiplerini tanıyorum. Üç kardeş ikisi kadın, yaşları yaklaşık 80, Raif Abi vardı tek erkek, o da geçenlerde vefat etti, bunlarda ne çoluk var de çocuk var, hiçbir şeyleri yok, ben şuna üzüldüm, arkadaşlar sizin paraya ihtiyacınız yok, böyle bir kitabevi, 50 bin lira 60 bini istersen bu kitabevi bunu nasıl karşılayacak… ya da şöyle bir şey olması lazım, bakın vazgeçtim adam isteyebilir, 50-100 ister, o sahibidir, devlet, şu kitap evlerine ya da özel tarihi binalara niye destek sağlamasın.

(Kırtasiyeci-1, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

Esnaflık adabı

Mesela o yıllarda insanlar şöyleydi, Mösyö Gabriel bizim dükkâna gelip sohbet ederken bir müşteri geldiği zaman hemen çıkar giderlerdi. Kimse kimsenin müşterisine şey yapmazdı. Şimdi hani ben üç lira daha düşük veriyorum, öyle şeyler yoktu, o yıllar o kadar saygılı ve hiç kimse kimsenin müşterisine, ah o çok fazla diye bir duygu yoktu bizde.

(Kırtasiyeci-1, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

2019, Beyoğlu nedir

Hani buraya sinemaya gelen bir insan önce bir kafeye oturur birasını çayını kahvesini içer, sinemaya gider, arkasından çıkınca bir kitapçıya uğrar kitabını alır evine gider, eğer burada yaşamıyorsa ya da bir tiyatroya gidecekse önce uğrayacağı bir yer vardır buluşmasını vs burada gerçekleştirir… Ya da sinemasına gider arkasında burada bir mekânda eğlenir stresini atar. Mekânlar ve yaşamlar toplamı. Kendiliğinden üreyen bir toplumsallık, bir kültürel ortam, bir siyasallık var. Bir hafıza var aynı zamanda. Birbirine akan bir hafıza var. İktidarın doğrudan müdahaleleri ile beraber aynı zamanda bir yarılma var.

(STK üyesi, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

2019, Sokağın ritmi

Örnek mesela çok basit. Hayal Kahvesi’nin çıktığı sokak şimdi darmadağın. Babylon gittikten sonra o sokağa artık kimse girmiyor. Bu tarafa doğru geldiğin zaman eskiden Sıraselviler'de gecenin bir köründe inanılmaz bir hareketlilik yaşanırdı. Şimdi o yok, çünkü Kemancı yok artık. Ben hep şey diyorum. Mekânlar bulundukları sokağın ritmini verir...

(Restoran işletmecisi-2, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2019, Pandemi öncesi son dönem, İstiklal’de eğlencenin çöküşü

“…Gitmiyorum artık Beyoğlu’na, ama arada bir iki gece oluyor Soho house açıldı Meşrutiyet caddesinde mesela, çok klas bir yer. Oraya gitmekten keyif alıyorum. İKSV Deniz Palas’ta güzel bina yaptı. Salon’da arada konserlere gittik. E sonra gene işte alışkanlık her film festivalinde arada 2-3 Beyoğlu günü yaparım. Atlas sineması’ndan Beyoğlu Sineması’na karşılıklı. Ama film aralarında yemek yiyecek yer bulamadım geçen sene inan. Neyse ki Urban açık hala, Ara Kafe açık. Gölge kapanmış çok üzüldüm. Ay asıl 5-6 kere gitmişimdir ama 360 kapanmış, ne olay olmuştu açıldığı vakit. Yani işte Meşrutiyet caddesine gidiyorum gidecek olursam. Çok güzel, niş yerler açıldı. İstanbul Modern’in taşınması epey ilginç yaptı orayı.

(Reklamcı, Erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2019, Turizm rotaları

Yani şimdi galeri şeyleri gezdiriyoruz yani ilgilisine, işte burada Pera Müzesi var, hemen şurada Koç’un Merkez Han’daki şeyi var orada geçici sergi yerleri, Art Galeri şey var, aşağıda hemen Tütüncü Deposu var falan. Yani oradaki sergiler, eğer grup ilgiliyse hani ilgi alanına göre onları takip ediyoruz, oralara götürüyoruz.

(Turizmci, erkek)

#çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2019, Narmanlı Han

Yani Narmanlı’nın tabii, şairlerin filan yaşadığı zamanını ben bilmiyorum ama Narmanlı Han’ın içine girerdik biz eskiden. Böyle ortada noter vardı, salaş binalar vardı bütün etrafında, artık dökülüyordu o zamanlar ama orada gider otururduk, şimdi bilmiyorum ne oldu… O aslında Osmanlı rengi ama rengi çok tutturamadılar… Çok kötü olmuş. Arka taraf zaten, duvar mahvolmuş. Felaket. Yani ben anlamadım.

(Yayıncı-1, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2019, Narmanlı Han

Kimin eline düştüğüne bağlı, çok eleştirildi ama Allah'a çok şükür ki böyle bir örneğin içindeyim ve her zaman da müzakereye hazırım. Eğer bahsettiğiniz Erkul Kozmetik Golden Rose ve Esen Tekstil Tekin Esen’in eline düşmeseydi Narmanlı Han şu an ya mezbelelik halindeydi ya da başkasının elinde nargileci… bir yer halinde olabilirdi. Ama onların eline düşüp mimar Sinan’la çalışıp beş senede böyle bir eser ortaya çıkardıkları için bence şu anda İstiklal'e bir değer katlı orası… Bundan 12-13 yıl önce içindeki çeşmeden fıskiyeden su çıkan pasaj şu an ne halde bakın. İnanılmaz bir yerde

(Emlak danışmanı-2, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

 

2020: PANDEMİ DÖNEMİ

 

2020, Nitelik değişimi

[2020] Arap turist çok alışveriş yapıyor ama belirli bir rotaları var onların. Onlar sadece daha çok marka ürünler, kendi zevklerine hitap eden tarzda takılar, kıyafetler, ayakkabılar zaten dikkat ederseniz İstiklal Caddesi üstündeki mağazaların hepsi Araplara yönelik ürün satmaya başladı. Eskiden pullu ayakkabılar yoktu şimdi simli pullu ayakkabılar var daha çok. Aynı şey benim sektörüm için de geçerli çok taşlı çok gösterişli takılar tercih ediyorlar. Bir de bu bölgeye zaten gelmiyorlar. Burası Çukurcuma Cihangir yolu üzerinde bir yer olduğu için burası kültür turizmi yapan, mimariden hoşlanan, antika seven, kültür düzeyi daha yüksek Avrupalı, Amerikalı olan, yine Kuveyt, Lübnan, İranlıların tercih ettiği bir bölge... Burası çok Araplara hitap eden bir bölge değil, benim ürünlerim de öyle değil zaten. Yani Covid-19 öncesi Arapların getirdiği ekonomik getiriden ben faydalanmıyordum.

(Takı tasarımcısı-3, kadın)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

2020, Beyoğlu’nda yaşamak

Benim özellikle desteklemek için alışveriş yaptığım insanları götürüp alışveriş yaptırdığım çantacılar var mesela Halep Pasajı’ndakileri. Hiçbir valizimi alışveriş merkezinden almıyorum, gidiyorum o dükkânlardan alıyorum sırt çanta mı alacağım bir şey beğenmek zorunda bırakıyorum kendimi, arkadaşlarımı götürüyorum. Buralarda ha bir de market konuları var hiç büyük market bulamıyorsunuz. Eskiden şurada DİASA vardı o ŞOK oldu. Çok sonra Migros açıldı bir sürü bira alkol alabileceğiniz küçük büfe vardı hepsi kapandı, sadece Migros'tan alabilirsiniz.

(Mimar-2, kadın)

#süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2020, Beyoğlu’nda yaşamak

Ben hakikaten peyniri bakkaldan alıyorum, bir süre pandemide almadım paketli diye tekrar döndüm sevdiğim peyniri oradan alıyorum. Eti kasaptan alıyorum çünkü mimarlık dışında benim hayatımda burada geçtiği için mümkün olduğunca kâr ettirecek şeyleri bakkaldan alıyorum, ekmek su değil tek başına. Deterjanı bakkaldan alıyorum mesela. Sırf o grubu yaşatabilmek için. Çünkü onlar olmadığında çok korkunç ortam.

(Mimar-2, kadın)

#süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2020, Mobilyacılar

Beyoğlu deyince benim Beyoğlu’na ilişkin zihin haritam biraz geniş. İstiklal Caddesi ya da bu aksla bağlantılı değil. Kasımpaşa’ya, Çıksalın’a bütün o taraflara çok gittim… Demir, ahşap, boya ne isterseniz yani fırın boya. Buradan ilk giden grup Kasımpaşa'ya gittiği için o atölyeleri bulmak için… Oradan da bir üste Kağıthane'ye Nurtepe'ye gittiler. Çoğu demeyeyim de bizim çalıştığımız ekipler. Dolayısıyla ben Beyoğlu deyince benim aklıma İstiklal Caddesi gelmiyor. Beyoğlu böyle bir şey, Pera deyince aklıma İstiklal Caddesi geliyor.

(Mimar-2, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2020, Beyoğlu’nda emek hikayeleri

Şimdi Necmi usta bu ayakkabıyı yapıyor, deriyi alıyor, siparişle deri geliyor, kalıbını çıkarıyor, ıstampasını çıkarıyor, kesiyor. Makinecisi dikiyor, kalfanın eline veriyor montaj yapıyor, ben gelip alıyorum, bitiyor… [Prize] Yuvarlatılıyor, şu kenarlar yapılıyor.

(Ayakkabıcı-2, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

2020, Kültürel mekânların kapanması

Yani ne kadar eleştirirsen eleştir, serseri de, manyak de gençler için ama kitabı kim okuyor? Gençler okuyor. Külahıma anlatsınlar, moruklar sadece palavra atıyor. Dolayısıyla kitap okuyacak, ha arada bir tane içkiyi fazla kaçıracak, ya gözünü seveyim bir iki tanesi içkiyi fazla kaçırdı diye, bir tanesi bilmem ne dedi diye, gençliğe düşman bir hikâye bu.

(Yayıncı-3, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2020, Kültürel mekânların kapanması

Paris dünyanın en fazla turist çeken kentiyse, af edersin meyhanesinden, kerhanesinden, zevzekhanesinden dolayı çekmiyor. İşte müzesinden dolayı, veyahut sokaklarda dolaşıyorsun… yani Demirören’e adam niye gelsin ki? Ama ben Paris’e gittiğimde hala ararım, görmediğim bir köşeyi keşfederim. Kenardan falan bilmem ne. Bir park bulurum, çocuk gibi sevinirim.

(Yayıncı-3, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2020, Beyoğlu’nda emek hikayeleri

Metali Perşembe pazarındaki boruculardan alıyoruz, burada kendi cilacımız var, kendi atölyemizde yapıyoruz ama kaplamasını dışarı veriyoruz. Kapladıktan sonra rengini açıp üzerine vernik atıp… Şu gördüğünüz metalin sarı, metal, krom kaplama onları yapıyoruz burada, sonra tekrar vernikleyip elektrik aksamını yapıyoruz.

(Aydınlatmacı-2, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

2020, Beyoğlu’nda emek hikayeleri

Birçok firmanın avize atölyesi vardır, şapka atölyesi ayrıdır zaten bizim meslekte. Otel işi alsa bile metalini kendisi yapar şapkasını dışarıda yaptırır… Devam ediyorum hala klasik bu pilelilere, PVClere… Ustamız var yanımızda uzun yıllardır o şekilde devam ediyoruz.

(Aydınlatmacı-2, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

2020, Beyoğlu’nda emek hikayeleri

Perşembe Pazarı yakın aşağıda… herşeyi temin edebiliyorsunuz, ustaların gelgiti çok kolay oluyor, elektrik grubu burada. Eğer uygulamanın içindeyseniz özellikle biraz da böyle deneysel şeylere merakınız var bu işler buralarda çok kolay oluyor. Çünkü hiç kimsenin uğraşmadığı işlerle uğraşacak adam buluyorsunuz.

(Mimar-2, kadın)

#ekosistem #çeşitlilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2020, Erol giyim

… alışveriş merkezlerinin çoğalmasıyla işler bayağı bir düştü… yüksek kesim yani meslek grupları olarak doktorlar, profesörler, işadamları alışveriş yapardı parça olarak… Önceden kendimiz üretiyorduk. Zamanla alışveriş merkezleri çoğalınca iş hacmi düştü öyle olunca imalat kaldırmadı. Artık pratik olarak alıp satıyoruz çoğunlukla.

(Tekstil mağazası çalışanı, erkek)

#süreklilik

İlgili tarihsel konular

 

 

2020, aydınlatma

Yaklaşık 300-400 tane mağaza var burada, hepsi iş yapıyor. Burası Türkiye'nin kalbi, dışarıda da biliniyor Şişhane dediğin zaman avizedir aslında, ben bu işe girerken açıkça söylüyorum buradan geçerken kim alıyor acaba avizeleri diye. İşe girdikten sonra anlıyorsunuz ki, gördünüz yarım saat önce, yapıyoruz hamdolsun, buradaki herkes memnun, kim ağlıyorsa yalan söylüyor.

(Aydınlatmacı-3, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

2020, aydınlatma

Metal atölyelerinin çoğu Şişhane’deydi… Tarlabaşı'nda 1-2 tercih vardı ama genellikle hepsi bu bölgedeydi. Şimdi Küçükköy diye bir yer açıldı, birkaç yıldır var orada da bir oluşum oluştu ama burası devam yani.

(Aydınlatmacı-2, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2020, aydınlatma

Atölyelerin uzakta olması… Yani ekstra bir maliyet olur, nakliyesi biner, birçok şeyi imal etmesi daha uzun sürer. Daha fazla adet yapmaya yöneliriz ister istemez. Şimdi elbise diker gibi müşterinin isteğine göre her şeyini ayarlayıp özel imalat yapıyoruz. Burada hemen geri dönüş yapabiliyorsun, öbür türlü Küçükköy'e gidip gelmek olacak. Alıp satacağız belki de sadece o zaman. Ufak atölyeler olduğu için bir şekilde dönebiliyor.

(Aydınlatmacı-2, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

2020, aydınlatma

Metali Perşembe pazarındaki boruculardan alıyoruz… Perşembe pazarında var, onlar da azaldı. Eskiden bu ön caddede vardı, Öztürkler vardı pirinç. Şimdi Küçükköy'de çoğu. Bayrampaşa'dan, Küçükköy’den alınıyor. Burada da var ama çok büyük miktarda otel işleri olursa daha hesaplı yerler araştırılıyor.

(Aydınlatmacı-2, erkek)

#ekosistem

İlgili tarihsel konular

 

 

2020, aydınlatma

[Ortaklarım] hep Şişhane’delerdi normalde, daha yeni gittiler. Onlar merkezdeler [Küçükköy] artık, burada sadece ben varım artık. Öbür mağazalarda başkaları var. İmalat yapıyoruz, ithalat yapıyoruz, ihracat yapıyoruz… Bir avizeyi genellikle burada oluşturamıyoruz, parçaları dışarıdan getiriyoruz. Mesela nedir bu, şu avizenin camı Türkiye'de üretilmiyor, yurtdışından geliyor… Tamamen Çin. Başka hiçbir yerden avize gelmiyor…

(Aydınlatmacı-3, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2020 aydınlatma

Beyoğlu değil de eskiden daha çok para bırakıyordu işler, işçilik daha değerliydi, para daha değerliydi. Masraflar bu kadar yoktu ama daha sonrasında bu Çin malı gelmeye başlayınca zaten avize atölyelerinin de birçoğu kapandı. Anadolu'dan İstanbul'a gelen müşteri vardı, öyle bir şey pek kalmadı. Direkt herkes Çin'de, oteller de Çin’de yaptırıp getirmeye başladı. O dönem zarfında zaten bütün metal atölyelerinin çoğu kapandı. Şu an tekrar öyle usta aranıyor ama usta yetişmiyor.

(Aydınlatmacı-2, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2020, ayakkabıcılar

… o zamanlar ayakkabıda A'dan Z'ye her şey eldi. Atıyorum 20-30 kişilik bir atölyede çıkan ayakkabı 100-150 çifti geçmiyordu. Ama şimdi adam fabrikada günde 500 çift basıyor. O zamanki sektör çok değerliydi. Nasıldı, insanlar, tüccarlar, mağazalar ayakkabı çıkmasını bekliyordu. Elinde parayla atölyelerde o malı ben alacağım, o malı ben alacağım diye, öyle bir sektördü... 90'lardan sonra dönmeye başladı. Şimdi sektör %90-95'i fabrikasyon.

(Ayakkabıcı-2, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2020, ayakkabıcılar, azınlıklar

… genelde de Beyoğlu'ndaki yapı yüzde kırkı hepsi Ermeni, Rum ustalardan oluşan. Bizim sektör de onlardan gelmedir, ayakkabı sektörü. Anadolu'dan gelen gençler, çıraklık her zaman yaşadığımız gibi… ben aşağı yukarı 13 yaşında bir ustanın yanına geldim. Bunların hepsi Ermeni, Rum’du… Bunları şimdi toplasan 5 kişi çıkmaz.

(Ayakkabıcı-2, erkek)

#kopuş

İlgili tarihsel konular

 

 

2021, Galataport projesi

Yani turist de gelmesi için o Galataport’a büyük cruise gemilerinin tekrar geliyor olması lazım, onların da İstanbul’u satıyor olması lazım. İstanbul’a da hani gelirler, gelmez diye bir şey yok. Günübirlik çünkü geliyor, 7-8 saat durup gidiyor. Onu işte iyi pazarlayabilirlerse ve o turistler gelirse o zaman burası tekrar iş yapmaya başlar. Yani şu anda iş yapmamasının sebebi gerçekten iyi kaliteli turistin gelmemesinden. Sadece Türk müşteri de yetmiyor.

(Turizmci, erkek)

İlgili tarihsel konular

 

 

2021, Galataport projesi

…. bak mesela Karaköy’ü de Galataport öldürdü hani onun inşaatı devam ediyor ya. Şimdi oradaki işletmeciler de çok zor durumdalar yani önleri kapandı böyle koca koca şeylerle.

(Turizmci/acente sahibi, erkek)

İlgili tarihsel konular

 

 

2021, Galataport projesi

[Galata Port] olumlu etkiler tabii… O gemiler etkiler niye etkilemesin ama işte gemileri bu tarafa getirebilmek önemli. Gemiler eğer direk boğazdan geçiyorsa bir anlamı yok ama kenara yanaştırabiliyorsa, bir iki gün konaklama yaptırabiliyorsak ne ala çok etkiler. O zaman ne olacak daha fazla Avrupalı gelecek buraya. O zaman işte kendimi Avrupalıya göre hazırlayacağım, mutfağımı ona göre değiştireceğim. Atıyorum belki nargileyi es geçeceğim, satmayacağım bu sefer döneceğim dünya mutfağına, güzel şık.

(Dernek başkanı, erkek)

İlgili tarihsel konular

 

 

2021, Demirkafe kapandı

[2010 sonrası] Yani Mis Sokak’a şimdi şu anda ben geçmiyorum bile öyle söyleyeyim. Tanıdığım hiç bir esnaf yok. Demir Cafe duruyor. Yani tek duran yer Demir Cafe ama zannedersem sahibi çok fazla gelip gitmiyor.

(Bar işletmecisi-1, kadın)

#kopuş

İlgili tarihsel konular